''Kraliçe herkesten gizli Dünya gezegenine bir verici gönderdi. Bu sırada ise şans eseri çok önemli bir bilgiye sahip oldu. Elmas madeninin gücüne! Çok sıradan bir madendi sizin için. Fakat bu gezegende bulmak imkansızdı. Kraliçe, insan erkekleri gezegenlerinin madenleri ile ilgili konuşurken bu bilgiye sahip olmuşlardı. Araştırma yapabilmek için yanlarında getirdikleri madenlerden biriydi, elmas. Bilinen en sert madendi ve karbon dizilimi muntazamdı. İçlerinden biri bunu silah teknolojilerinde kullandığını söylemişti. Kraliçe içlerinden birine ajayu formuna geçmesini istedi. Daha sonra elmas parçasını aldı ve ajayu formuna geçmiş kardeşlerinden birinin koluna vurdu. Asla delinmez denilen deri yırtıldı ve gümüş parçalarından oluşan kan zemini boyamaya başladı. Bu ne ilk dökülen kandı ne de son olacaktı.'' Gwrach sayfayı tekrar çevirdiğinde anlattığı sahne resmedilmişti. Elmas parçası ışıldıyordu ve kana bulanmıştı.

''O elmas ile mi kralı öldürdü?'' Gwrach başını sallayarak sayfayı tekrar çevirdi. Kral yatakta gözleri kapalı bir şekilde yatmış başında ise birileri vardı.

''Evet, fakat elması bu şekilde kullansaydı çok aptalca olurdu. O da farklı bir yol denedi. İşini şansa bırakmamak içinde çok göze çarpmayan bir asker üzerinde denedi. Elması küçük parçalara ayırarak askerin yutmasını sağladı. Kısa sürede asker ölünce amacına da ulaşmış oldu. Kralın üstünde bunu denemesi de uzun süremedi. Kral ölünce herkes şüpheyle kraliçeye baksa da bir kanıt bulamadılar. Elmas, ajayu için ölümcül bir maddeydi. Ama herkesi öldürebilmek için yeteri kadar elmasları yoktu. Ayrıca elmasa sahip olan Dünya gezegeni çok uzaktaydı.''

''Bunlar nasıl kadınlar? Hani saf ve masumdular, hani kötülükten korunuyorlardı? Bu çok saçma.'' Aklıma takıla soruyu hızla dile getirirken aynı zaman da diğer soruların cevaplarıyla uğraşıyordum. Bu lanet hikaye nereye gidiyordu?

''Doğru öyleydiler. Merak etme onu da anlatacağım.'' Gwrach bir sayfa daha çevirdi. Bu sefer dünya gezegeni gözler önüne serilmişti. Derin bir iç çektim. Masmavi gökyüzü ile hiçbir gezegenle kıyaslanamayacak kadar güzeldi.

''Çok güzel değil mi? Doğruyu söylemek gerekirse, çok güzel. Gezegeniniz gerçekten savaşmaya değecek kadar güzel. Gerçi sizde bunun farkındaydınız. Gezegeninizi keşfettiğimizde, savaş, kaos, açlık, kıtlık her yerdeydi. Yok oluşun eşiğindeydiniz. Buna rağmen dünya size fazlasıyla cömert davranıyordu. Kraliçe günlerce odasından çıkmadı ve gezegeninizi araştırdı. Öğrendiği her şey onu daha fazla cezbetti. Belki vahşilikte bizlerle yarışırdınız ama her şeye rağmen fazlasıyla ruhsal varlıklardınız. İnsanlar gerçekten güzel ve kusursuz varlıklardı. Bizler gibi değildiniz. Mantık ev duyguyu birbirinden ayırt edebiliyordunuz. Eşleşme sisteminiz adaletliydi. Sevgi doluydu ve bir ün o sevgi bittiğinde yollarınızı güzel bir şekilde ayırabiliyordunuz. Tüm kötülüğün içinde aydınlığı var edebiliyordunuz. Kraliçe gezegeninizi o kadar sevdi ki, artık tüm hayali gezegeninizin kraliçesi olmaktı.'' Yüzümü sertçe kaşıyarak asırlar önce yaşamış kraliçeye büyük bir kin duymaya başladım. Gwrach sayfayı tekrar çevirdiğinde fark ettim ki az sayfa kalmıştı. Hikayenin sonu yaklaşıyordu. Ama hala başındaymışız gibi hissediyordum. Bu sayfa da ise bir grup insanla, akirli kadınlarının karşılıklı konuştuğu bir resim vardı. İçlerinden bir kaçı yaralı kurtardıkları astronottu.

''Dünya'nın kraliçesi olabilmek için öncelikle orayı ele geçirmesi gerekiyordu. Ama bundan da önce o gezegene sahip olacak bir krala ihtiyacı vardı. Fakat Dünya kraliyetle yönetilmiyordu. Yüzlerce devlet vardı ve hepsinin de bir başkanı. Öyle ki başkan dedikleri kişi kabul etse, halkın kabul etmeme olasılığı yüksekti. Çünkü kraliçe halkın direnişi ile çöken hükümetleri çok fazla okumuştu. Bu yüzden dünyadan bir kral bulmaksa, yanı başında olan insanlardan bir kral yapmak çok daha cazipti. İçlerinden ikisi kız kardeşleriyle beraberdi. Geriye kalan diğeri ise kendisi için mükemmel bir kral olacaktı. Josef isminde, sırdan bir insandı ve dünya tarihinin görebileceği en acımasız kral olacaktı.'' Gwrach gülerek başını iki yana salladı. Dirseklerini dizlerine yaslayarak öne eğildi.

KaçışWhere stories live. Discover now