5.Eşim

5.9K 464 130
                                    

Merhabaa, nasılım, tam zamanında geldim. 😏

Hepinize keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz. 🥰

***

Bu nasıl bir şeydi? Önemli olan savaşmak mıydı, kazanmak mıydı? Kaderim için, hayatım için savaşmıştım. Ama kaybetmiştim. En büyük kanıtı da beni kolumdan sürüklemeye devam eden gümüş bedendi. Omuzundan ellerine kadar süzülen kan bileğimi ıslatmıştı. Kanın ıslak ve yapışkan hissi midemi bulandırıyordu. Bir an önce bileğimi tutan kanlı elinden kurtulmak ve kendimi temizlemek istiyordum.

Bu hisle bileğimi çekmeye çalıştım. Fakat tutuşu daha da sıkılaştı.

"Hayır!" dedi sertçe.

Karşı çıkamadım. Yüzümde ıslak yol çizen göz yaşlarımı boşta ki elimle silerek, burnumu çektim.

"İstemiyorum, bırak beni lütfen!"

Akirli derin bir nefes alarak granit duvarlı koridorun sonunda ki geniş bir kapıya geldi. İki yanda duran yüzleri kapalı askerler kapıyı açarak geçmemize izin verdi.

Odanın ön cephesi tamamen camdandı. Geri kalan yerler yine granit ile döşenmişti. Buna yerlerde dahil. Ön cama bakan büyük bir masa vardı. Üzeri çeşitli aletler ve monitörler ile doluydu. Oranın geminin komuta kısmı olduğunu anlamak zor değildi. Geri kalan yerler ise boştu. Sadece duvarla bitişik olan siyah koltuklar vardı. Beni o koltuklardan birine oturttu ve omuzumdan geçirerek belime kadar bir kemerle bağladı. Sert kayışın hissi beni rahatsız hissettirirken yerimde kıpırdandım.

"Seni asla bırakmayacağım. Ben senin eşinim. Alışsan iyi edersin."

Göz yaşlarım dinmişti. Ama hala da burnumu çekiyordum. Başını bağladığı kemerden usulca kaldırarak yüzüme baktı. Civa rengi gözleri dalgalanarak beni izliyordu. Sıcak solukları yüzümü okşarken yavaşça bana yaklaştı. Hipnotize olmuşçasına hareket edememiştim. Fakat nemli dudaklarını sağ gözümün kenarında hissedince, midem düğüm düğüm oldu, hızla kendimi geri çektim.

"Dokunma! Eşim felan değilsin. Asla!" diyerek korkuyla çığırdığımda bir kaç saniye duraksadı. Daha sonra ellerini sertçe koltuğa vurarak ayağa kalktı. Ani tepkisi irkilmemi sağlasa da uzaklaşması ile rahat bir nefes aldım.

"Şimdilik, sadece şimdilik bir şey demiyorum."

Pislik herif!

Ben sakinleşmeye çalışırken hızla yüzümdeki ıslaklığı silmeye çalıştım. Fakat elimdeki kanı unutmuştum. Yapışkan sıvı yüzüme dağılırken, öğürmemi engelleyemedim.

"İğrenç!"

Homurdanmamı duymuş olmalı ki kontrol panelinde yaptığı işlemler ara vererek başını bana çevirdi.

Önce elimde ki kanını daha sonra da yüzümü izledi. Gözlerinden anlık bir parıltı geçti, dudağının ucu hafifçe havalandı.

Şahit olduğum görüntü sinirlerimi bozdu. O resmen bundan zevk almıştı. Üstelik ben kusmak üzereydim.

"Temizlenmek istiyorum. Bu iğrenç!" Hakaretime sinirlenmekten çok onunla konuşmama şaşırmış gibiydi. Sesim öfkeden titriyordu. Belki biraz da korkudan.

Yüzüme bir süre daha baktı ve bir şey demeden önüne döndü. Sinirden kudurmak üzereydim. Eğer bu muameleyi başkasından görseydim, çoktan üstüne atlamıştım. Gelin görün ki bu adama bunu yapmaya cesretim yoktu. En azından şimdilik!

Kanı yüzümde kurumaya başlamıştı ve kokusu gittikçe yoğun bir hal alıyordu. Elimdeki kurumuş kana baktım dikkatle. İnsan kanına göre daha yoğun ve kırmızıydı. Bir de içinde gümüş varmış gibi parıldıyordu. İşaret parmağımla kanın içinde görünen gümüşe dokundum. Soğuk ve pütürlüydü. Parmağım gümüşe boyanmıştı sanki. Dikkatli bakınca içinde ki parçacıklar görünüyordu. Sanki gerçek gümüş kırıntıları vardı. Ben bu kadar yoğun bir kanın nasıl damarlarından geçtiğini düşünürken, iri ve soğuk bir el bileğimi kavrayarak kendisine çekti.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin