"Yani, bir şeyler oldu..."

"Neymiş o?"

Parmaklarının yanındaki etleri tırnakları ile soymaya başladığında gerçekten kötü bir şey olduğunu o zaman anlamıştım.

"Gökçe-"

"Hamileyim."

Aniden dediği şey ile bir gidip geldim, öbür taraftan buraya. Ama ben niye geri geldim ki, ölmemiş miyim?

Gökçe yanağıma hafif bir tokat atınca ancak kendime gelebilmiştim. Anında bir öksürük krizi tutarken bir yandan sırtıma vuruyor, bir yandan da sıvazlıyordu.

"Kı-zım, sen ne söylediğinin- farkında mısın?"

Bugün 1 nisan falan mıydı acaba?

"Evet..."

"Ne demek hamileyim?!"

Ani bağırışım ile elini ağzıma kapatmıştı, fazla bağırmıştım...

Merdivenlerden adım sesleri gelmeye başladığında hızlıca masadaki laptopu önümüze koyarak açtım. Aynı anda kapı da açıldığında annem kafasını içeri uzattı. "Ne oluyor Elif, kim hamile?"

Gözleri şüpheli bir şekilde ikimiz arasında gidip geldiğinde, kaşla göz arasında açtığım dizi sitesini anneme çevirdim. "Dizi izliyorduk anne... Kadının kızı hamileymiş de, ona tepki verdim ben."

Çatılmış kaşları eski hâline döndüğünde başını salladı, gitmeden ikimize de öpücük atarak kapıyı kapatıp çıktı odadan. Onun çıkması ile ben de hemen laptopu kapatıp yana koydum ve Gökçe'ye baktım. "Kimden?"

Gökçe koluma vurduğunda ovuşturarak ona baktım. "Kimden olabilir sence?!"

Aklıma ilk olarak Berat geldiğinde kaşlarımı çattım. Bunu yapacak kadar insafsız değildi herhalde.

"Berat dersen şuraya düşüp-"

"Evet, o."

Tereddüt etmeden direkt söylediğinde elim ağzıma gitti.

Nasıl oluyordu? Daha 4 gün önce arkadaşız diyorlardı.

"Ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum. Berat'a söyledim, çok sevindi o da. Aldırmak istemiyorum..."

Gözleri dolduğunda onu kendime çekip sarıldım, birkaç dakika sonra oda da hıçkırık sesleri duyulduğunda saçlarını okşadım.

Ben bu kızın en iyi arkadaşıysam eğer -ki öyleyim- Berat'dan tabii ki bunun hesabını sorucaktım.

-

Topluca oturduğumuz bir akşamdaydık. Dörtlü olarak; Demir, Ben, Gökçe ve Berat.

Beratın burada olup da hâlâ nasıl ölmediğini düşünebilirsiniz, zira ben de bilmiyorum. Gökçe, Demir' e Beratla çıktıklarını sakin bir şekilde söylemişti. Tabii ilk başta kabul etmese de, onu ikna etmiştik. Tabii daha çok ben etmiştim.

Berat iki de bir Gökçe'ye sırıtarak bakıyordu. Arada gözleri karnına da kayıyordu, belli etmeseydi bari.

Bir süre sohbet ettiğimizde, Berat sigara molasına çıkmıştı. Allah'ın tiryakisi ne olacak? Daha 5 dakika önce içmişti.

Müsaade isteyerek balkona çıktığında fırsat bu fırsattı. "Berat, dur! Balkonda ki küllük doluydu..."

Masadan kalkmama ilk başta Gökçe ve Demir yan gözle baksalarda sonradan çok dikkatlerini çekmemiş olacak ki sohbetlerine geri dönmüşlerdi.

Elimde küllük ile ben de balkona çıktığımda Berat efendi çoktan sigarasının yarısına gelmişti. "Bu küllük boşmuş, gerek kalmadı."

"Benim derdim küllük değil zaten, seninle konuşmak."

Sigarasını küllüğe bastırdığında birkaç adım yaklaştı bana. 'Ne oluyor' der gibi bir ifade vardı yüzünde.

"Bunu Gökçe'ye nasıl yapabiliyorsun?"

Kaşları çatıldığında ne dediğimi sorguluyordu. "Anlamadım?"

"Dört gün önce kıza arkadaşım diyordun be, nasıl hamile bırakırsın onu?!" Sesimin alçak çıkmasına özen gösteriyordum, mazallah diğerleri falan duyar. Başımıza iş alırız.

"Bizim ilişkimizden sana ne? Gökçe beni seviyor mu, seviyor. Bundan da pişman değil zaten."

"O bundan şu an pişman olmayabilir, ama ilerde olmayacağı ne malum?" Onu bu herife emanet etmek istemiyordum, arkadaş kalmalarında bir sıkıntı yoktu - ileri gitmedikleri sürece- fakat bu ona arkadaşken bile zarar verebilirdi.

Bir cevap veremediğinde arkamı dönüp gidiyordum ki, kolumdan tuttu. "Gökçe'ye karşı beni doldurursan, hayatını karartırım. Tek bir mesajla."

O an şak diye bir ses geldi.

Tüh, yanlışlıkla Berat'a tokat atmışım...

Yanağında bir kızarıklık oluştuğunda ne diyeceğini dinlemeden içeri geçtim. Ben bu herifle bırakın aynı yerde olmayı, aynı şehirde bile olmak istemiyordum şu an.

İçeri geçip çantama eşyalarımı koydum, yanımdaki Demir' de bana bakıyordu. "Nereye?"

"Midem bozuldu biraz, hava alırsam geçeceğini düşündüm ama geçmedi. Eve geçeceğim."

"Bırakayım seni?"

"İyi olur."

Aslında gelmeyip de şu olanları öğrensen ve Berat'ı gebertsen daha iyi olurdu da... Ona daha zaman var.

Gökçe ile vedalaşıp evden çıktığımızda içime bir kurt düştü. Umarım Gökçe'ye bir şey yapmazdı, yapamasındı.

-

Gökçe

Demir ve Elif ani bir kararla evden ayrıldıklarında arkalarından bakakalmıştım, Elif'in bir şeye bozulduğu çok belliydi.

Kapıyı kapattığımda Berat da balkondan çıkıyordu. Yüzünde ki kızarıklığı fark ettiğimde hızlıca yanına gittim. "Ne oldu, neden kızardı yüzün?"

Yüzünü ellerim arasına aldığımda yanağını okşadım. "Yok bir şey yavrum, kaşıdım biraz..."

Pek inanmasam da mecburen başımı salladım.

Yanağına ardı ardına birkaç öpücük kondurduğumda gülümseyip belimi sardı.

Bu adamdan bir çocuğum olacağı gerçeği beni çok heyecanlandırıyordu. Bir tek Elif biliyordu, o da kimseye söylemezdi zaten. Ama Demir öğrenince ne olacağını ben bile kestiremiyordum, Berat'ı öldürmeye falan kalkmazsa iyidir...

Saat geç olduğundan biz de Berat ile fazla kalmamıştık. Bir kaç bölüm kısa dizilerden izledikten ve biraz sessizce vakit geçirdikten sonra oracıkta uyuya kalmıştık.

Her şeyin en iyisinin olmasını dileyerek uyumuştum, umarım da öyle olurdu...

-

You Belong With Me | Demir ArsalOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz