5. BÖLÜM •kasırga•

5.5K 722 150
                                    

Keyifli okumalar dilerim, lütfen yorum atmaktan çekinmeyin. Satır arası yorumlarınızın hepsini okuyorum

Bölüm birkaç güne gelecektir 🌸
Sınır 300 yorum

Bölüm birkaç güne gelecektir 🌸 Sınır 300 yorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  Yavuz Alp Korateş

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Yavuz Alp Korateş


Özümde sakin bir insandım. Kolay kolay sinirlenmezdim çünkü kimse beni tetikleyen ince noktalarımı bilmezdi. Aldığım eğitimler sonucunda duygularımı gizlemeyi öğrenmiştim. Fakat biri, o noktayı bir şekilde bulup oraya bastığında... işte tam o an işler değişirdi. Acımazdım, kasıp kavururdum her şeyi. Bu yüzden ekipteki lakabım buydu: Kasırga.

Dişlerimin arasından "Neden daha önce söylemediniz?" diye sorduğumda sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Böyle bir şeyi nasıl gizli tutarlardı? Kliniğinde bir hasta kayıptı ve biz bunu şimdi öğreniyorduk.

Bay Mark duruşunu dikleştirdi. "Kimi aradığınızı tam olarak bilmediğimiz için." Gevelediği sözler saçmalıktı.

"Bu bir bahane değil. Bir kişinin özellikle Türk olan bir kızın kayıp olduğunu söylemeniz gerekiyordu.

Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Öfke şu an bana yardımcı olmazdı ve benim sağlıklı bir şekilde konuşup bu durumu halletmem gerekiyordu. Aklıma en çok ihtiyacım olan anda onu öfkemin kurbanı edemezdim.

"Size daha önce de söyledim burada Güneş Sönmez adında bir hasta yok."

"İsminin değiştirilmiş olması muhtemel. Ailesinin kayıp olduğundan haberi var mı?"

Buraya kadar gelmişken en azından onları yakalardık.

Başını iki yana doğru salladı. "Ailesine ulaşamıyoruz."

Kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?"

Bay Mark iyice gerilmiş ve kızarmaya başlamıştı. "Bize verdikleri iletişim numaralarının hiçbirine ulaşamıyoruz."

Başımı yana çevirip ağzımın içinde "Sikerim böyle işi," diye mırıldandım. Türkçe bile sadece Haluk Bey olduğu için beni de o anlamıştı. Boğazını temizlediğinde tekrar onlara döndüm. "Demek ailesi de ortada yok." Nedenini biliyordum elbette. Güneş Sönmez dosyası kırmızı bültene düştüğü için bütün kanallarda, gazetelerde ve internet sitelerine düşmüştü. Artık onu bulduğumu anlamışlardı. Bunu gördükleri an da kaçmış olmalıydılar. Başlarım böyle işe!

O sırada odanın kapısı çalındı ve içeri kızıl saçlı bir kadın girdi. Şüpheli gözlerim onun üstünde hızlıca gezindi. En fazla benim yaşlarımda duran genç ve güzel bir kadındı. "Hoş geldiniz," dediğinde kaşlarım havalandı. Burada Türkçe konuşan biriyle karşılaşmayı beklemiyordum. Kadın profesyonel ifadesiyle bize yaklaşıp önce Haluk Beyin ardından benim elimi sıktı. Elleri yumuşak olsa da elimi sıkışı güçlüydü. "Ben Kristina Seçil, bu hastanenin doktorlarından biriyim. Kim için gelmiştiniz?"

Neden Türkçe konuştuğunu şimdi anlamıştım. Gözlerine bakarak "Gece Karasu," dediğimde kaşları çatıldı. "Anlaşılan tanıyorsunuz." Verdiği tepki boşuna olamazdı.

Başını eğdiğinde yüzü yine o sabit ifadesine bürünmüştü. "Benim hastam," dedi sakince.

"O zaman hastanız hakkında bilgi vermenizi istiyorum. Hiçbir detayı atlamadan."

Bay Mark'dan izin almak için ona doğru döndü. Onay almadan konuşmayacaktı. Mark başını hafifçe eğerek istediği izni ona verdi.

Karşımızdaki boş koltuğa oturduktan sonra bacak bacak üstüne attı. "Gece 2019 yılında buraya yatırıldı," dediğinde tekrar yabancı dil konuşmuştu. Patronunun da onu anlaması için yapmıştı bunu. "O zamandan beri doktoru benim."

"Hastalığı neydi?" Ne onu bu hale getirmişti? Gözlerindeki ışığı hangi hastalık söndürmüştü?

"Basit şizofreni tanısıyla buraya yatırıldı."

Kaşlarım havalandığında devam etti. "Sanrılar, halüsinasyon ve düzensiz düşünme belirtileri vardı."
Detay vermesi için sessiz kaldım. "Ailesi küçüklüğünden beri bu durumu yaşadığını söyledi. Sürekli olmayan şeyleri görüp gerçekmiş gibi anlatıyormuş."

Haluk Bey araya girdi. "Bunlar nelerdi?"

"Sürekli Güneş adında bir kızdan bahsetmesiyle başlayan bir serüven sonrasında ise-"

"Güneş mi?" diye araya girdim. Ona dair anıları mı hatırlıyordu? Ve onu kaçıran o insanlar... Anılarını bir hastalık nedenine dönüştürmüştü! İçim öfkeyle kaynamaya başladı. Geçmişini unutturmak için ona şizofren tanısı koydurmuşmardı...

"Evet, gerçekte var olmayan bir kızdan ve onun hayatından bahsediyormuş. Sonrasında ise işler kötüleşmiş."

"Bana tüm detayları en ince ayrıntısına kadar anlatın Seçil Hanım."

"Daha fazlasını anlatmam etik değil. Olay genel hatlarıyla böyle." Gizledikleri şeyler vardı. "Hasta gizliliği."

"Öyle olsun," dedim soğuk bir sesle. İstediğim cevabı almıştım nasılsa.

"Hastanın dosyasını alacağım izlediniz tedavi ve ilaçları bizzat kontrol etmek istiyorum." Haluk Beyin sözleri itiraz kabul etmediği için sessiz kaldılar. Fakat bu durumdan memnun değillerdi.

"Kliniğin bahçeye ve sokağa bakan kamera kayıtlarını izlemek için tekrar geleceğim," dedikten sonra ayağa kalktım.

Klinikten çıktığımızda adımlarımız hızlıydı. "Kıza verdikleri ilaçlar çok ağır Yavuz Alp." Haluk Beye döndüğümde konuşmaya devam etti. "Şu an nerede ve o ilaçların yokluğuyla nasıl başa çıkıyor bilmiyoruz."

BİR AVUÇ GÜNEŞWhere stories live. Discover now