Grindeldore

21 3 0
                                    

Albus Dumbledore ve Gellert Grindelwald'un Godric's Hollow'da geçirdikleri zamanlardan kısa, tatlı bir kesit.

Albus Dumbledore yaklaşık iki aydır k
endini hiç olmadığı kadar hayatta hissediyordu. Annesi ve babasından sonra bu sıkıcı kasabada hissettiği sıkışmışlık hissi yavaş yavaş uçuyor gibiydi. Elbette kardeşlerini seviyordu, onlar için her şeyi yapardı. Aslında, belki de tam da bu yüzden hep bu kasabaya çakılmış gibi hissediyor olabilirdi. Ariana'ya bakmaktan gocunmuyordu ama ona bir yararı dokunmadığı da bir gerçekti. Kız kardeşinin kazara annelerini öldürmesinin ve babalarının Azkaban'a gönderilmesine sebep oluşunun onda pişmanlık yaratmaması için elinden geleni yapıyordu, yine de hayatta olsalar her şeyin çok başka olacağını da biliyordu.

"Sustun." dedi yanındaki oğlan yattığı yerden. Albus yaşadığı trajik hayatının içsel hesaplaşmasını kenara koymaya çalışarak gözlerini açtı. Bulutlara bakıyordu, tam iki ay önce tekrar ona çok güzel gözükmeye başlamış olan bulutlara. Masmavi gökyüzünde beyaz pofuduk halinde doğrudan içini ısıtıyor olmalarına alışmıştı. Kafasını gökyüzünden çevirmeden konuştu.

"Haklısın, Gellert." dedi. "Bir an önce çıkıp onları bulmamız gerekiyor."

Gellert Grindelwald yattığı yerden aniden kalkıp bağdaş kurarak Dumbledore'un yanına oturdu. Büyük bir heyecanla ona bakmaya başlamıştı şimdi, gülümseyişi Dumbledore'un da ona bakmasını sağladı.

"Sen ve ben." dedi Gellert. "Bu düzeni değiştirdiğimizde herkes bizim önümüzde eğilecek."

Dumbledore da yattığı yerden doğrulup Grindelwald'un tam karşısına oturdu. Birbirlerinin gözlerinin içine, büyük bir enerjiyle bakıyorlardı. Sonra Grindelwald Dumbledore'un yüzünde sorgulayan bir ifade sezdi. Ve devam etti. "Bu düzeni değiştirdiğimizde, kız kardeşin artık saklanmak zorunda kalmayacak. Aileni geri alacaksın. Hak ettiğin hayatı yaşayacaksın." Son cümlesini tane tane söyleyişi Dumbledore'un tüylerini diken diken etmişti. Gözleri hafif dolar gibi oldu. Grindelwald'un gözünden bu da kaçmamıştı. "Ölüm Yadigarları'nı aramak kolay olmayacak." dedi boğazını temizleyerek. "Albus." Ayağa kalkıp elini çimenlerde oturan oğlana uzattı. Dumbledore da ona uzatılan eli tutup ayağa kalkmıştı şimdi. "Sence... Mürver Asa her kimdeyse, onu gerçekten öldürmemiz gerekecek mi? Asanın gerçekten bize itaat etmesi için yani."

Dumbledore kaşlarını çattı. "Sanmıyorum." dedi kendinden emin gözükmeye çalışarak. "Bence, silahsızlandırdığımız taktirde de Mürver Asa bize itaat etmeye başlayacaktır." Dumbledore o an Grindelwald'un, sanki üstünden büyük bir yük kalkmış gibi, rahatlamış gözüktüğü izlenimine kapıldı. Oğlanın gülüşü bunu destekliyordu, sonra bulaşıcı bir hastalıkmış gibi aynı gülüş Dumbledore'un da yüzüne yayıldı.

"Keşke Durmstrang Enstitüsü'nde okumuş olsaydın." dedi Grindeldwald birden, sesi öyle yumuşak çıkmıştı ki, kendi bile buna şaşırdı.

"Niye?"

"Sen... Çok zeki ve akıllı bir büyücüsün, Albus. Yeteneklisin." Grindelwald yaklaşarak aralarındaki mesafeyi kapatıyordu. En sonunda aralarında iki santimetre kalacak şekilde, tam Dumbledore'un karşısında durdu. "Durmstrang senin gibi bir dehayı havada kapardı."

"Seni kovan okuldan mı bahsediyorsun?" dedi Dumbledore alayla. "Senin  gibi birinin yeteneğini görememiş, değerlendirememiş olan bu okul mu beni havada kapardı?"

"Evet." dedi Gellert duruşunu bozmayarak. Doğrudan Albus'un gözlerinin içine bakıyordu. "Hem, biz de daha önce tanışmış olurduk."

Dumbledore hiçbir şey söyleyemedi. O da, sanki meydan okuyormuş gibi karşısındaki oğlanın gözlerinin içine bakıyordu. Bir süre öylece kaldırlar, sonra Grindelwald bir kaç adım geriye çekilerek konuştu.

Multifandom StoriesWhere stories live. Discover now