2.Bölüm-Maske

16 4 5
                                    

Altı kişiden dördü benim arabamda ikisi de Kerem'in arabasında onların tarif ettiği yoldan Adana'ya gidiyorduk. Yolcu koltuğunda oturan Hazar'ın abisi Hakan Kandemir'de sürekli hızımdan şikâyet ediyordu. Oysaki bu benim yavaş halimdi. Telefonum çalmaya başladığında arabanın hoparlöründen açtım ve konuşmaya başladım. Arayan babamdı.

"Nasılsın kızım orada işler nasıl gidiyor?" babamla ilişkimiz ne iyi ne de kötü olmuştu. Genelde sadece iş ve eğitimler için konuşurduk. Annemle ise sadece başka bir ülkeye gittiğimde haber vermek amaçlı konuşurdum çünkü benim yaptığım hiçbir şeyi merak etmezdi. Babamda iş ve eğitim dışında ne yaptığımı bilmezdi. Zaten o ikisi dışında da bir şey yapmıyordum.

"İyiyim baba anlaşmayı gerçekleştirdik şu an Adana'ya doğru yola çıktık. Ayrıca bir süre burada kalacağım."

"Senin kararın kızım eğer bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin. Annene de haber ver. Vardığında onu ara."

"Tamam baba görüşürüz."

Aramayı sonlandırdığımda herkes anlamaz gözlerle beni izliyordu. İspanyolca konuştuğumuz için hiçbiri bizi anlamamıştı. İşime gelirdi. Babamla olan konuşmamızın aramızda kalmasını tercih ederdim.

Yavaşlığa daha fazla dayanamayıp gazı sonuna kadar köklediğimde yanımdaki Hakan'ın küfretmesine şahit oldum. Yol boş olduğu için istediğim gibi kullanabiliyordum. Aynadan baktığımda Kerem'in de bu anı beklediğini fark ettim. O da hızlanmıştı.

"Peki siz Adana'da kaldığınız sürede ne yapacaksınız?" soruyu soran tanışmadığım tek kişi olan Salih Bey'di. Bu adamı gerçekten sevmemiştim. Geldiğimden beri bana soğuk bakışlar atıp duruyordu. Zaten bu soruyu sorarken de tavrı dalga geçer gibiydi.

Cevap vermek istemediğim için sorusunu duymazlıktan geldim. Ne yapacağım onu ilgilendirmezdi. Cevap vermeyeceğimi ya da onu anlamadığımı düşünmüş olacak ki susmaya karar vermişti.

Yol boyunca bir daha kimse konuşmadığı için sessizce yolu tamamladık. Adana il sınırlarına girdiğimizde bana evi tarif etmeye başladılar. Hala hızlı gittiğim için dönüşlerde hızlıca söylemeye çalışıyorlardı. Her ne kadar yavaş gitmemi söyleseler de onları dinlememiştim. Ben kendi bildiğim şey dışında kimseyi dinlemezdim.

Evin önüne geldiğimizde buranın orta boyutlarda bir konak olduğunu anladım. Aracı hızlıca döndürüp kapıdan içeriye girdiğimde bahçede insanlar olduğunu fark ettiğimde uygun bir yerde aracı hızlıca durdurup el frenini çekmem neredeyse aynı anda olmuştu.

Yavaş ve asil bir şekilde arabadan indiğimde şaşkın bakışlarına maruz kalmıştım. Tam olarak neye şaşırdıklarını da anlayamıyordum. Bana göre her şey normaldi.

"Hola."

Yüzlerindeki ifade bir an olsun değişmiyordu.

"Annem ve diğer akrabalarım bu Bella Caseñol yani İspanyol yatırımcı şirketin sahibi. Onu bir süre misafir edeceğiz." konuşan Hazar'dı.

Oysaki benim kim olduğumu anlatırken kimse onu dinlememişti bile. Baktıkları tek şey üzerimdeki kıyafetlerdi. Üzerimde siyah kemerli bir ceket ve yine siyah bir etek vardı. Altında ise siyah topuklularım ve siyah gözlüklerim vardı. Bence gayet güzeldi. Zaten beni genelde iş yerinde başka kıyafetlerde göremezdiniz.

"Gözlerinizi artık üzerimden çeker misiniz." diyerek gözlerimi devirdim. Burada kaldığım birkaç günde Türkçem gelişmişti ama aksanımdan dolayı Türk olmadığım belli oluyordu.

"Oha kız çok güzel." içlerinde en küçük görünen kızın söylediğini duyduğumda kendi kendime gülümsedim. İçlerinden biri elini uzatıp işaret ettiğinde afallamıştım. Ne istediğini anlamadığım için elimi uzatıp elini sıktığımda herkes şok içinde bana bakıyordu. Bir şeyler oluyordu ama ben hiçbir şey anlamıyordum.

Aramızdaki HayatOnde histórias criam vida. Descubra agora