Gabriel'in Kucağında

En başından başla
                                    

Volta atıp dururken, şatonun geniş koridorlarında kaybolmuş hissettim kendimi. Koridorların karanlık kıvrımlarında, neyi aradığımı veya nereye gittiğimi bilmeden, adımlarını atan bir hayalet gibi dolaştım.

Aynı koridordan tekrar tekrar geçişim, hizmetçilerin yüzlerindeki şaşkın ifadeleri belirginleştirdi. Her defasında, gözlerimle yakaladığım bu bakışlar, neden buraya dönüp durduğumu anlamaya çalıştıklarını belli ediyordu. Onların meraklı bakışları, içimde rahatsızlık yaratarak, kendi düşüncelerime dalmamı engelledi.

Sonunda, cesaretimi toplayıp hizmetçilere doğru döndüm. "Bu bölgede işleriniz bitti mi?" diye sordum, sesimdeki baskıcı tonla birlikte.

Bir kız, kibarca başını eğerek, "Bitmedi Sayın Kontes," diye yanıtladı.

Küstahça bir tavırla, gözlerimi onlara dikerek devam ettim, "Öyleyse bana bakmayı kesin, işinize bakın." Bu kırıcı cümlem, benim otoritemi ve isteğimin önceliğini vurgulamak için hızlıca dışarıya fırladı.

Hizmetçilere karşı her zaman nazik ve hoşgörülü olurdum, ancak bu sefer farklıydı. Sözlerimle onları şaşırttığımı ve rahatsız ettiğimi açıkça görebiliyordum. Donup boş gözlerle bana bakarken, kelimelerimin etkisini anlamaya çalışıyorlardı, ama ne yapacaklarını bilemiyorlardı.

Ellerimi çırptım, sesimin sertliği odanın içinde yankılandı, "Bana bakmayı kesin dedim. Laftan anlamaz mısınız siz? Haydi! İşinize!" Bu kaba uyarımla, kendi içimdeki sıkıntıyı ve stresi dışa vurdum.

Hizmetçiler, uyarım üzerine kendilerine gelerek, hızla dağıldılar. Her biri, şatonun farklı odalarına kaçarak, sessizce ortadan kayboldu.

Vitray pencerenin önüne adımlarımı atarak, renkli camların ışıltısını hissettim. Sessizce oturacak kadar alan bırakılan taş zemine yerleştim. Oturduğum yerden, gözlerimi uzaktaki kontluk topraklara doğru çevirdim ve sessizce manzarayı izlemeye başladım.

Uzakta, benim köyümün silueti beliriyordu, yavaşça gözlerimin önüne serilen her detayla birlikte geçmişime doğru bir yolculuk başlıyordu. Her bir ev, her bir ağaç, ve her bir hatıra, içimde duygusal bir titreşim yaratıyordu.

Amcamın hatırası, zihnimi hemen doldurdu. Onu düşündüğümde, çocukluğumun en güzel anıları canlanmaya başladı. Tahta oyuncaklarıyla dolu günler, gözlerimde yeniden canlandı. Elimden tutup, dünyayı keşfetmeye götürdüğü o anlar, benim için unutulmazdı. Amcamın sıcak gülümsemesi ve neşeli sesi, her anımda bana eşlik ettiğini hatırlatırken, onun sevgisi ve desteğiyle büyüdüğümü bir kez daha anımsadım.

Babamın hatırası, bir bilinmezlik olarak zihnimde belirdi. Onu hiç tanımamış olmam, içimde bir boşluk yarattı. Babamın nasıl bir adam olduğunu, amcam gibi sevgi dolu mu yoksa sert mi olduğunu asla bilemeyeceğim gerçeği, içimi burktu.

Anneme olan özlem ve merak, zihnimde derin bir düşünce dalgası yarattı. Onun da bu topraklarda dolaştığını ve aynı köyde yaşamış olduğunu bilmek, beni duygusal bir yolculuğa çıkardı. Anna'nın annem hakkında dile getirdiği güzel sözler, onun hakkında merakımı daha da artırdı. Annemin nasıl biri olduğunu sürekli olarak övgüyle bahsetmesi, içimi bir sıcaklıkla doldurdu.

O an, annemle birlikte oturup sohbet etme şansım olsaydı, ne kadar kıymetli olurdu. "Anne," diye mırıldandım kendi kendime, sesimdeki bu kelimenin getirdiği özlemle birlikte.

Onunla ilgili hayal kurmak, beni hem hüzünlendirdi hem de içimi umutla doldurdu. Belki bir gün, onunla ilgili gerçekleri ve hikayeleri öğrenme şansım olurdu. Ama şimdilik, sadece onu düşünmek ve kalbimde yaşatmakla yetinmek zorundaydım.

Kontesin Laneti +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin