Altıncı Bölüm: Tanrıça

42 13 35
                                    

Amaris'in çığlığı kulakları deldi, ruhu bedeninden ayrıldı. Bedeni boş bir et parçası olarak yere düştü. Etrafa kaçışan kullar, çığlık atanlar ve bu durumu izlemekle yetinenler vardı. Tanrıça'nın ve Amaris'in ruhunu kimse hissedemiyordu artık. Onlar çok uzaktaydılar, büyülerin ulaşamayacağı bir yerde... Sonsuzluktaydılar. Tanrıça korkan kızın ruhunu sonsuzluğa götürmüştü. Ruhu serbest olan Amaris hissettiği huzura anlam veremiyordu. Gözünü her şeyin ortasında açtı, belki de hiçliğin ortasında. Kafasını yukarıya kaldırdı ve sonsuz farklı çizgiyi gördü, hepsi bir yere gidiyordu. Ama asla birbirlerine değmiyorlardı. 

Görüntü mükemmellikti. Sonsuz farklı kaderin asla birbiriyle çakışmaması. Böylece kader asla bozulmazdı. Kız şaşkınlıkla izledi sonsuzluğu bir süre. Sonra kafasını hafifçe eğdi, etrafına baktı. Ve onu gördü. Beyaz saçları kalçasına kadar uzanan, beyazlar içindeki güzeller güzeli kadını gördü. Daha önce Tanrıça'yı hiç görmemişti. Ama birkaç kişi anlatırken duymuştu. Hiç duymamış olsaydı bile karşısında duran kadının bir Tanrıça olduğunu anlayabilirdi. Kız şaşkınlıktan hafifçe açık ağzıyla yaklaştı Tanrıça'ya. Hemen önünde eğildi korkusuyla. Tanrıça merhametle gülümsedi. Kızın yere eğdiği kafasına dokundu, "Kalk," dedi. "Benim karşımda eğilmesi gereken son kişi sensin." kız kafasını kaldırdı ve Tanrıça'nın yeşil gözlerine baktı. Onun gözlerinde doğayı gördü, hayatı gördü. 

Kız Tanrıça'yı dinledi ve ayağa kalktı. İçini büyük bir huzur ve tamamlanmışlık hissi kaplıyordu. Amaris bir tüy kadar hafif hissediyordu. "Sen benim önümde eğilmemelisin." dedi Tanrıça şefkatle kızın yanağını okşarken. "Çünkü sen onlar gibi değilsin Amaris, sen köle değilsin." Tanrıça elini kızın yanağından çekti. Kız duyduklarını anlamaya çalışır gibi kaşlarını çattı. Tanrıça kızın arkasına geçti ve kızın elinde olduğunu bile fark etmediği kolyeyi kızın boynuna taktı. Kız bir anda ruhunun ağırlaştığını, üzerine ağır bir yükün bindiğini hissetti.

"Neredeyiz Tanrıça'm?" diye sordu Amaris merakla etrafına bakarken. Boynundaki yükü görmezden geldi. Tanrıça onun bu meraklı suratına gülümsedi. Kız içinin ısındığını hissetti. "Sonsuzluktayız," dedi Tanrıça. "Ait olduğumuz yerdeyiz." Tanrıça kolyeyi taktıktan sonra kızın arkasından çekildi ve yanına geldi, Amaris nasıl yapıyorsa öyle hayran bir şekilde izledi sonsuzluğu. "Sen ve ben, Amaris biz sonsuzluğa aitiz. Biz sonsuzluğa sahibiz." kız gözünü sonsuz çizgiden ayırdı Tanrıça'ya baktı.

Onu hiç tanımasa bile ona karşı hissettiği güven duygusu ruhundan dolup taşıyordu. Ruhu yaratanını tanıyor gibiydi. Amaris o kitaptan okuduğu sonsuzluğun düşündüğünden daha da mükemmel olduğunu anladı. Kitap ona çok şey anlatmıştı ama görmek ve bizzat Tanrıça'nın ağzından dinlemek bambaşkaydı. Tanrıça anlatmaya devam etti. "Şimdi, ben sadece bir ruhtan ibaret olduğuma göre sonsuzluğun yeni sahibi sensin. Kurtar onları, özgür kıl o köleleri." dedi sesinden okunan hüzünle. Köle diye bahsettikleri kimdi Tanrıça'nın, o nasıl sonsuzluğa sahip olabilirdi? Kızın kafasında bir sürü soru dolaşıyordu ama bir tanesini onlardan daha önemli gördü. 

"Sizi kim öldürdü Tanrıça'm?" diye sordu kız ciddiyetle. Tanrıça gözünü sonsuz çizgilerden ayırmadı. Tanrıça her olasılığı gördü, duydu, hissetti. Sonra sonsuzluğun acemi sahibine döndü. "Sonsuzluk içinde cevapları bulundurur Amaris." bunu duyan kız Tanrıça'nın biraz önce baktığı sonsuzluğa yeniden baktı. Ama onun tek gördüğü sonsuz çizgiydi. Cevaplar değil. "Sadece bakmayı bilmelisin, hak etmelisin. Eğer bakmayı bilirsen katili görürsün, öldürülürsün, öldürürsün. Sonsuzluğun içinde kaybolursun ya da cevapları bulursun. Eğer bakmayı bilirsen en sadık köleyi bile özgür kılarsın." kız Tanrıça'yı hayranlıkla dinlerken son bir büyü mırıldandı.

SONSUZLUKWhere stories live. Discover now