Bölüm 2: Siyah Fener

Start from the beginning
                                    

"Bana cevap verin! Siz iyi misiniz? Saatler öncesinde önümüzde bir ceset vardı ve...  ve o ceset... o ceset 3 yıllık arkadaşımıza aitti... " derin bir nefes aldım ve aynen devam ettim "... Anlamıyor musunuz? Biraz daha vakit kaybedersek belki hepimiz için değil fakat birkaçımız için çok geç olacak. Katil kim ise o şuan bu okulda,  bu şehirde ve bunlardan yüzlerce daha var. Ve biz şuan onlara gelin bizi de öldürün diyoruz adeta. " 

Sınıftan hala bir ses gelmeyince umutsuzca yere çöktüm ve başımı dizlerimin üzerine koyup gözlerimi kapattım.

Sakinleşmem lazımdı.

Güçlü olmam lazımdı.

Tüm hayatım boyunca yapmaya çalıştığım gibi...

Bir süre tüm sınıfı sessizlik esir almıştı. Fakat sonunda bunu bölen biri oldu.

" Çise haklı. Neyi bekliyoruz ki şuan? Konuşmamız lazım. Böyle durdukça elimize hiçbir şey geçmez, geçmeyecek." 

Başımı yavaşça kaldırdığımda kimin konuştuğunu çoktan anlamıştım. 

Karan...

Ona doğru bakınca onun da bana baktığını fark ettim ve tebessüm ettiğini gördüm.

Bir dakika o göz mü kırptı?

Gülümsedim.

Aslında Karan ile arkadaşlığımızın bu 3 senelik lise hayatımıza değil ortaokul 5. sınıfa kadar dayanıyor olması bizi ağabey kardeş yakınlığına getirmişti.

Annelerimizin zamanında arkadaş olması da bu etkenler arasına girebilir sanırım.

Fakat arkadaşlığımızı ayakta tutan lisedeki arkadaşlığımız olmuştu.

Çünkü ben ortaokul 8. sınıftayken annem ölmüştü...

Bunu atlatmamı sağlayan da Karan olmuştu aslında.

Hep tek çocuk olmanın mutsuzluğunu yaşarken onun bana bir ağabey olması benim açımdan çok güzel bir şeydi...

Ona bakarken ağzımı kıpırdatarak teşekkür ederim dedim. O da anlayışla başını salladı ve gözleriyle sıranın altındaki ellerini işaret etti.

Onaylayıp baktığımda 40 yılda bir görebileceğim bir manzaraya tanık oldum.

Gülümsemem tüm yüzüme yayılmıştı.

İki eliyle kalp yapmıştı...

Bende ellerimi kalp yapıp saklamadan havaya kaldırdım ve ona doğru salladım.

" Gördünüz arkadaşlar. Bu kız bana asılıyor."

" Ya bir git. Senle işim olmaz!"

" Kırılıyorum yalnız." 

" Ah çok özür dilerim. Ama acı gerçekler."

Atışmamız bitince aklımıza tüm olanlar geldi ve bu nedenle ciddi bir şekilde önümüze döndük fakat hala yüzümüzde küçük bir tebessüm vardı.

Tüm sınıfa bakınca herkesin bize baktığını gördüm. Fırsat bu fırsattı. 

" Arkadaşlar en azından tartışalım ki bir noktaya varalım. Yoksa böyle bir yere varamayız." tüm sınıfta fısıldaşmalar başlamıştı ve bu güzeldi.

Fakat şuan ayrı bir sorunumuz vardı.

Hava kararıyordu ve ne olursa olsun bizi daha savunmasız bir hale getiriyordu.

Okulun içinde belirli yerlerde ışıklar olsa da akşam saat 21.00' da ışıklar otomatik bir şekilde kapanıyordu.

Zaten kapanmasa da muhtemelen çok bir şey değişmezdi.

SALGINWhere stories live. Discover now