...

Efsun hanımın hemen yanındaki koltukta oturuyordum. Bu kadın ile bu kadar yakın olmayı istemiyordum ki ben... "Anlat bakalım güzel gızım, Egemeni nasul buraya geturdun. O hergele senelerdir gelup gitmez buralara." Yüzümdeki ufak gülümseme ile cevap verdim. Yalan söylemeyecektim. "Bizi korumak için getirdi buraya," Efsun hanım hızla yeni bir soru yöneltti. "Neydan koruyacak gızım?" Aslanbeyden... "Ben..." Dediğimde ne söyleyeceğimi bilemedim.

"Anne yeter artık. Yemin ederim abimlere söylerim seni." Perihan konuşmuştu Efsun hanım ise sahte bir kırgınlıkla cevapladı onu. "Ne demuşum da neyi diyacağsun abin olacak hergelalara? Hem sen bana bir şey anlatmak zorunda değulsun guzum. Meraktan sorayrım ben." Beni doğuran kadın dahi bana bu sıcaklığı vermemişti. "Hayır anlatırım. Sadece normal şeyler değil yaşadıklarım."

Yüzünde kalbimi ısıtan bir gülümseme belirdi. "Anlat güzel kızım, ben dinlerim. Çözümü neyse buluruz Allahın izniyle." Bakışları Derya hanıma kaydı. "Bir onun şerafsuz gocasuna çözüm bulamadum. Ne zaman boşayacağsun o gaybanayı?" Babamı kolaylıkla boşamıştı her şeyi bir gecede bitirerek gitmişti şimdi neden yapmıyordu? "Efsun çocuğun yanında konuşma şöyle. Bilmiyorsun sanki." İyi bir anne olmaya karar vermiş olmalıydı Derya hanım. Bana yapmadığı anneliği oğluna yapıyordu.

"Kaderimiz benziyor sanırım," kızların kaderleri annelerine benzermiş... Ben onun kızı değildim, ben yalnızca babamın kızıydım. "Aramızda tek bir farkın olduğunu düşünüyorum. Sizin aksinize ben zorla evlendirildim daha on altı yaşımdayken." Yüzüne vurmak istiyordum. Neden yoktun demek istiyordum. Babam gittikten sonra bir defa bile düşünmedin mi beni? "Efsun hanım, bahçeye çıkabilir miyim?" Nefes almam en önemlisi biraz göz yaşı dökmem gerekiyordu. "Tabii kızım, bir şeyleri yaparken bana sormana gerek yok. Oğlum misafirin dedi getirdi. Periden farkın yok benim için." Dönüp Ege'ye ve Ece'ye baktım yanlarında ağlamayı istemiyordum. "Doruk ile oynamak ister misiniz?" İkisi de başını sallarken Ege'nin kulağına yanaştım. "Doruğun annesi ile konuşmayın tamam mı annecim? Ben bahçedeyim, hiçbir yere gitmiyorum. Bana seslendiğiniz an sizi duyarım." Ege bir şeyler sormak istese de sormadı sustu. İkisininde başına ufak öpücükler kondururken bize bakan Periye baktım. "Yaramazlık yapmazlar ama yaparlarsa seslen hemen gelirim." O da kafasını salladı.

"Neden ben?" Ordu'nun bulutları gene hüznünü akıtıyordu. Aynı benim gibi. "Neden bizim yüzümüz hiçbir zaman gülmüyor Allahım? Güneş neden bizim için doğmuyor?" Bir gün doğacak Zümrüt dedim içimden. O gün geldiğinde sen de mutlu olacaksın. Gözümden akan yaşı silmeye çalıştım ama hemen ardından bir yaş daha aktı. O kadın benim için ölmüştü şimdi onunla yüzleşmek, onu görmek canımı yakıyordu.

"Neden ağlıyorsun?" Çatılmış kaşları ve kucağına aldığı küçük kız çocuğu ile bana ilerleyen Egemendi. Geç geleceğini söylemişti şimdi neden gelmişti? "Babam bana küsmüş müdür?" Her zaman Sabri'nin o şehitliğe hangi yüzle gideceğini sorgulardım şimdi elimde oraya gitmem için bir fırsat vardı lakin anlıyordum ki benim oraya gidecek yüzüm yoktu. Tekrardan babamın şehitliğine gidecek kadar temiz değildim. "Amcam, babaannenlerin yanına git sen." Elindeki kız çocuğunu kapıdan içeri sokarken yanıma doğru ilerledi. "Egemen," dedim. Her seferinde iki küçük çocuğa bu adama bağlanmamaları için nasihat veriyordum. Peki bundan kendim nasibimi alıyor muydum? Kesinlikle hayır. "Ağlama," dedi. Bu emir değildi sesindeki tondan bile anlaşılan bir istekti, ricaydı.

"Neden mutlu değil?" Ben onun hep mutlu olduğunu düşünüyordum karşılaştığımızda yüzüne vuracaktım her şeyi ama o mutsuzdu aynı benim gibi. "Bizi ölesiye dayak yemek için mi bıraktı? Dört yaşındaydım ya doğru düzgün tek bir anısını hatırlamıyordum, insan neden kendi çocuğunu bırakıp gider Egemen?" Çocukları bir annenin kalbiydi. Kalbi atmayan biri yaşamaya devam edebilir miydi? Kalbi alınmış, kalbini terk etmiş biri başka bir kalbe gidebilir miydi? Benim çocuklarım benim kalbimdi, bu saatten sonra onlar olmadan kalbim atamazdı. Atmamalıydı. "Ben de onun gibi bir anne miyim? Çocuklarımı babalarından ayırdım onun kadar kötü müyüm?" Yanımdaki bedeni kasıldı ilk defa bir tepki veriyordu. "O şerefsiz o çocukların babası değil. Ege'nin canavar dediği Ece'nin ise ismi geçtiğinde bile korkan bedenini gördüm. O it o çocuklara baba olmaya layık değil. Ve sen onları babalarından ayırmadın, aksine korkulu rüyalarından kurtardın." Haklı mıydı? Onu haksız bulduğum tek bir konu var mıydı? Yoktu. "Hangi çocuk babasının korkulu rüyasını olmasını ister ki? Benim babam benim kahramanımdı biliyor musun?" Yüzündeki gülümsemeyi gördüm. "Benim babam yaralarımı sarardı, onların babası neden derin yaralar açtı? Eceyi neden bizden ayırdı? Hiçbirini anlamıyorum." Bugün ikinci defa olacak olan soruyu sordu.

"Neden oradaydın Zümrüt?" Ben istemedim Egemen, "Vural, onun arkadaşıydı..." Benim mırıltımın üzerine hemen konuştu. "Kimin?" Babamdan sonra bana o cehennemde el uzatan kişi. "Kuzenimin,o yaptı. Babasıyla beraber yaptı..." Gözlerimi Egemenden çekip gök yüzüne çevirecektim ama göz göze geldiğim kişi ile döndüm sanki. O burada değildi. O öldü Zümrüt...

•Aslanın sevgisi?

•Vural Aslanbey ile ilk karşılaşma?

•Efsun hanım?

•Kızların kaderleri annelerine mi benzer gerçekten?

•Ağlama...

Egemenim Komutanım 💗

Zümoş, kimi gördü sizce? Tahmini olanlar? O öldü?

•Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun canlarım 💗

•Oy verip yorum yapmayı unutmayın

•Bölüm nasıldı? Sizler nasılsınız?

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now