"İnanılır gibi değil sevgili hız severler! O nasıl bir dönüştü öyle Karabulut?! Siz bu çocuğa ne yedirip içiyorsunuz Allah aşkına?!"

Sunucunun büyük şaşkınlıkla söylediği sözlerle birlikte şu anda en önde olan kişinin bizim serseri olduğunu anlamıştım.

" Helal olsun! Kimin veletlerinin amcası be!" Yanımdaki Esmer benim bir anda ortama uyum sağlamış olmama hafifçe gülmüştü kendini tutamayarak.

" Bir kez daha Karabulut rüzgarları pistin tozunu attırdı!" Sunucunun gülerek konuşmasıyla yarışın bittiğini anlamıştım. Çağrı olduğunu anladığım motorcu motorundan inip kaskını çıkarttığında otuz iki diş sırıtıyordu.

Kaskını motorunun üzerine bırakıp saçlarını havalı bir şekilde geriye doğru savurduğunda, pis serseri seni, diye geçirdim içimden.

Arkamdaki kalabalık etrafa dağılırken bir anda ortalık karışmıştı. Çağrı ise ben arkama bakıp önüme dönünceye kadar ortalıktan kaybolmuştu. 

" Gördün mü sen ne tarafa gitti?" Yanımdaki Esmer sorduğum soruyla birlikte başını iki yana sallamıştı.  "Arkadaşları falan geldi yanına. Kalabalık da üzerlerine sevinçle çullanınca gözden kaybettim."

Hay Allah'ım. Şimdi ara bul çocuğu.

" Birincilik kutlaması yapmak için içmeye gitmiştir bu serseriler. Bar tezgahının oralara bir bakalım." Esmer bu mantıklı varsayımımla birlikte kafasını sallamıştı. 

Kalabalığın arasında ilerlerken kısacıkda olsa seyrettiğim o yarışın heyecanını üzerimden atamamıştım.

Tam da tahmin ettiğim gibi Çağrı ve arkadaşları bar tezgahının etrafını resmen ablukaya almış ve gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. 

Yanlarına gittiğimizde arkası dönük olan Çağrı'nın omzuna iki kere patpatlayıp arkasını dönmesini sağlamıştım. Arkadaşları da sessizleşip bana merakla baktıklarında bakışlarımı yeniden bana şaşkınlıkla bakan Çağrı'ya çevirmiştim.

" Pare?" Gülümsedim. " Naber Çağrı?" Hafifçe kaşlarını çattığında ayaklanmıştı. " İyi. De." Devam edeceği sırada araya girdim. " Benim burda ne işim var değil mi?" Kafası karışmış bir şekilde bana bakmıştı.

" Az konuşalım mı?" Kararsızca bana baktıktan sonra kafasını sallamış ve tezgahın üzerine bıraktığı deri ceketini alarak geri bana dönmüştü.

" Şu köşedeki masaya geçelim." Eliyle gösterdiği yere baktım. Köşede kaldığı için daha tenha bir yerdi. " Olur." Diyerek onu onayladığımda birlikte masaya geçmiştik.

Esmer bizi duyamaycağı bir yere geçip beklediğinde karşımda oturan Çağrı benden önce davranarak konuşmuşu.

" Nasılsın? Daha iyi oldun mu?" İlgiyle sorduğu soruyla birlikte gülümsedim.
" Evet, sayende. O gün için sana ne kadar teşekkür etsem az."

Hafifçe tebessüm etti. " İnsani görevimiz diyelim."

Artık insani diye bir şey kalmadı valla Çağrı'cım. O gün beni o halde görüp de umursamazca giden bir adam da gördü bu gözler. Neyse unutalım biz o kara geceyi.

" İkizler nasıl? Zorluyor mu seni?" İnanır mısın Çağrı? Tüy gibi hafif hissediyorum.

" Yalnız yeni bir güncelleme. İkiz değil üçüz." Çağrı'nın kaşları şaşkınlıkla havalandığında sırıtmıştım hafifçe.

" Maaşallah kedi gibi..." Kendi kendine mırıldanmasıyla birlikte gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

" Hadi hayırlı olsun amcası. İki erkeğin yanında bir de kız yeğenin geliyor." Çağrı'nın yüz ifadesi birden kasılınca ne dediğimi fark etmiştim.

Beyefendi /yarı texting/ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin