11.Bölüm Nefaryum Savaşı

Comincia dall'inizio
                                    

Alan, "Bilmiyorum," derken araç aniden durdu. "Bozulduğunu söyleme sakın," dedi Teresa oflayarak.

Alan, kemerini açtı ve dışarı çıkarak aracın arka kısmına doğru ilerledi. Teresa da arabadan indi ve etrafına bakınmaya başladı. Huzursuz hissetmeye başlamıştı. Olayın sebebini anlamadan ortada kalmış gibiydiler ve bu beklenmedik durum, Teresa'nın endişelerini artırıyordu.

"Relis kapısı ile gidelim, Alan. Bırak arabayı," diye seslendi Teresa. Alan kafasını kaldırıp çekmecedeydi, "Kendimle getirmedim," dedi Teresa'ya bakarken.

"Sana inanamıyorum. Böyle tehlikeli bir dönemdeyken arabayla gidelim diyorsun ve yanına Relis kapısını almıyorsun bile," diye bağırdı Teresa.

Teresa'nın iç güdüleri çok kuvvetliydi. Şu anda gereksiz bir paranoyaklık mı yaşıyordu, yoksa gerçekten iç güdü olarak huzursuz hissetmesinin altında yatan bir sebep mi vardı, anlayamıyordu. Az önce huzurlu gelen orman şu anda kalbinin hızlanmasına neden olacak kadar tedirgin ediyordu.

"Arabaya ne olduğunu anlayamıyorum. Hiçbir sorunu yok gibi duruyor," dedi Alan. O sırada bir ses duyarak ormanın içine doğru kafasını çevirdi. Hiçbir şey görünmüyordu.

Kafasını kaldırdı ve "Sende duydun mu?" diye sordu Teresa'ya. Teresa'nın tedirginliğini daha da artıran bu cümleye karşılık olarak, "Hayır, ne sesi?" diye sordu kafasını sallarken.

Alan, tam yanlış duyduğunu düşünmek üzereyken, bu defa daha sesli bir şekilde hışırtı sesleri çıktı. "Alan, gitmemiz lazım buradan," dedi Teresa tedirginlikle. İkisi de ormanın içindeki bu gizemli durum karşısında endişeli bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı.

Gidecek başka bir ulaşım imkanı olmadığı için arabayı tamir etmekten başka çareleri olmadığını anlayan Alan, arabanın arkasına hemen geri döndü ve daha detaylıca sorunun ne olduğuna bakmaya başladı.

Teresa ise ormanın içine doğru korkuyla bakıyordu. O anda ormanın içinden iki kişi göründü.

Teresa, tam korkup bağırmak üzereyken ormanın içindekilerin Tom ve Lena olduğunu gördü ve derin bir iç çekerek rahatladı. İsimlerini söyleyerek şaşkınlıkla selamladı.

Alan da o an fark ederek Teresa'nın yanına geldi ve "Burada ne yapıyorsunuz, korkuttunuz bizi," dedi, ormanın içine doğru bakarken.
Tom ve Lena hiçbir şey demiyor, öylece bakıyorlardı. Duygusuz bir robot gibi davranıyordular. Biraz daha yaklaştıkla

rında bu tavırları fark edilmişti.
"Yani neyiniz var sizin?" dedi Alan, bir gariplik olduğunu anlayarak ve onlara doğru yaklaştı. Tam yolun kenarında durdu. O sırada Teresa arabaya doğru ilerledi, bir terslik olduğunu anlayarak. Arabanın içinden hemen iki tane elektrik kolunu aldı eline ve hemen Alan'a seslenerek ona fırlattı.

Alan ne olduğunu anlamamış bir şekilde bakarken, "Lanetlenmişler, görmüyor musun?" dedi Teresa, derin bir nefes alıp elindeki elektrik kolunu Tom ve Lena'ya doğru tutarken.

Ortamın gerginliği artarken, Tom ve Lena'nın garip tavırlarıyla birlikte, bu beklenmedik durumun ne anlama geldiği anlaşılmaya çalışılıyordu.

Tamamen robot gibi duruyor, saldırmak için komut bekliyor gibi görünüyorlardı. Alan hala şaşkınlıkla bakarken, sağ tarafından yürümeye ve ormanın içine girmeye başlamıştı. Gözü bir yandan Tom'un hareketlerindeydi.

"Tom, benim Alan," dedi biraz daha ormanın içerisine girerken. Alan daha fazla yaklaşma, "Sen ne dersen de, bilinci şu an kendinde değil, seni anlayamaz," dedi Teresa bağırarak.

Gerginlik dolu bir atmosfer içinde, Tom'un tuhaf davranışları ve Teresa'nın uyarılarıyla birlikte, olayların seyri belirsiz bir hal almıştı.

''Buna karşı koyabilirsin Tom, kalbindeki sevgi buna karşı koyabilir bunu biliyorum. Şuanda karşı koyamazsan hepimizi ölüme sürükleyeceksin. Önce bizi, sonra kendini. Arkamızdan üzüntü ile kalan Stew ve Park'ı düşün.'
'
Alan, Tom'un tam solunda uzakta duruyordu. Konuşarak onun bilincini yerine getirmeyi planlıyordu, ancak Tom robot gibi bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Tepki vermiyordu. Aniden komut verilmiş gibi Tom elini açıp, Alan'a elinden çıkan bir ateş yağmurunu gönderdi.

Alan hemen fark ederek ağacın arkasına geçerken, Teresa bağırarak Tom'a doğru koştu. O sırada Lena da durmamış ve bir buz kütlesi göndermişti. Teresa fark ederek eğildi ve bulunduğu kısımdaki bir ağacın arkasına geçerek kendini o an korumuş oldu.

Ormanda beklenmedik bir savaş ortaya çıkmıştı ve bu tuhaf durum karşısında Teresa ve Alan, kendilerini savunmaya çalışıyorlardı.

"Onları öldürmekten başka çaremiz yok," dedi Teresa, Alan'a doğru seslenerek.
Bunu yapamayız, Stew'e ''Aileni biz öldürdük'' nasıl deriz?"

Teresa ve Alan bu konuşmayı yaparken arada bir ağacın arkasından çıkıyor ve elektrik kolu ile Tom ve Lena'yı yaklaştırmamak için çabalıyorlardı.

"Biz yapmazsak, onlar bizi öldürecekler. Onların vücutlarındaki çip, her türlü onları öldürecekken böylece durup ölmeyi bekleyemeyiz," dedi Teresa.

Alan, istemese de, bunu yapmak zorunda olduğunu fark etti. Teresa haklıydı, en mantıklı olan buydu. Teresa ve Alan ağaçların arkasından çıkıp tekrar elektrik kolunu onları uzatmışken, orada kimse olmadığını fark ettiler. Birbirlerine dönüp baktılar, şaşırmışçasına.

Olaylar beklenmedik bir şekilde gelişirken, Tom ve Lena'nın ortadan kaybolması, daha büyük bir gizemi ortaya çıkarmış gibi görünüyordu.
O an arkalarından gelen çatırtı sesiyle hemen arkalarına dönseler de artık çok geç kalmışlardı.

Tom ve Lena, bir buz kütlesi göndererek ağaca yapışmalarını ve donmalarını sağlamışlardı.

Alan ve Teresa, ellerindeki aleti kullanamayacaklarının farkına vararak tüm vücutlarının buz kütlesine kaplandığını izlediler. Eğer elektrik kolunu çalıştırırlarsa, buzu eritirlerdi ancak elektrik dalgası suyla temas ettiği için orada yoğun bir elektrik çarpmasına maruz kalırlardı.

Tom ve Alan, hiç durmaksızın buz kütlesi kaplamaya devam ettiler. Bunu yaparken hiç bilinçleri yerinde değildi; bu yüzden hiçbir şey demiyor, düşünmüyor ve hissetmiyorlardı.

Teresa ve Alan, artık tamamen bir buz kütlesine kaplanmışlardı. Birazdan belki yoğun soğuktan, belki de nefessiz kalmaktan ruhlarını teslim edeceklerdi.
Onlar orada öylece canlarını vermek için birbirlerine bakıp beklerken, Tom ve Lena da düğmesine basılıp kapatılmış bir robot gibi yerlerinde sallandılar ve yere yığıldılar.

Yere yığıldıkları anda gelen bilinçleriyle birbirlerine ve sonra dostlarına son kez baktılar. Tom, kolunu uzatmış, onları işaret ederken, neler olduğunu anlayamadan ruhlarını orada teslim ettiler.










SİLİOSTAN'IN LANETİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora