5.bölüm Zephyron Yıldızı

104 37 21
                                    

Güneşin ışıkları, odanın içinde dans ederken, her bir zerrede adeta bir sihir vardı. Pencerenin perdeleri, ince dokunuşlarla savrulan çiçeklerin hafif esintisini zarifçe yakalamış gibiydi. Renkli kırçıl perdeler, odanın içine yumuşak bir ışık yayarak atmosferi sıcacık ve davetkâr kılıyordu.

Olivia, gözlerini biraz daha açtığında, tanıdık olmayan bu güzellik içinde buldu kendini. Evinde olmadığını farkedince içi sevinçle kaplandı. Gülümsemesi, bu yeni keşiflere duyduğu içsel sevinci yansıtıyordu. Odaya yayılan hafif çiçek kokusu, bir bahçenin ortasında gibi hissettiriyordu.

Yatağından kalktı ve yavaşça pencerenin yanına yaklaştı. İçeri dolan temiz hava ve çiçeklerin taze kokusu, ciğerlerini doldurdu. Kuşların melodisi, gürültülü bir alarmdan çok daha etkileyici bir şekilde onu uyandırmıştı. Kuş sesleri, odanın içinde adeta bir şarkı gibi yankılanıyordu, doğanın kendi konserini dinliyormuş gibi hissetti.

Olivia, penceresinden dışarı bakarken, dün ekilen ağaçlar büyüleyici bir manzara oluşturuyordu. Stew'in bahsettiği mor çiçekleri ve ejderha meyvelerini görebileceği kısım, tam karşısında yer alıyordu. Mor çiçekler, güneşin altında parlıyor, renk cümbüşüyle dolu bir bahar tablosu oluşturuyordu. Ejderha meyveleri ise dalların üzerinde gururla duruyor, masum bir merak uyandırıyordu. Olivia, doğanın uyanışını ve bu büyülü bahçenin zarafetini içtenlikle hissediyordu.

Stew'in anlatıları, ejderha meyvelerinin her birinin benzersiz güçler taşıdığını ve bu güçlerin, ejderha özelliklerinden bir tanesini verdiğini belirtmişti. Ayrı olarak Stew, dengesiz evrenden dolayı meyve vermekte sıkıntı yaşadıklarını söylemişti ama şuan karşısında meyveleri çıkmış ağaçlar görüyordu. Bu nedenle, penceresinden seyre daldığı ejderha meyvelerini inceleyerek, merakını daha da artırdı.

Olivia, pencerenin önünden çekildi ve dolaba doğru yönelerek kapısını açtı, göz gezdirdi kıyafetlere. Kıyafetlerin her biri, geçmişte yaşadığı anıları ve biriktirdiği hatıraları temsil ediyordu. Ancak, şu an hiçbirini hatırlamıyordu. Ona tanıdık gelen gri kazağını ve mavi kot pantolonunu seçerek banyoya doğru ilerledi.

Hazırlanması bittiğinde odasına geri döndü. Kapısının çaldığını duyduğunda hızla açtı. Karşısında, siyah bir kazak içinde duran Stew'i gördü.

"Uyandırmak için gelecektim ama çoktan hazırlanmışsın bile," dedi Stew, Olivia'ya bakarken.

"Ben alışığım böyle şeylere," dedi Olivia, hafif bir tebessümle, ve odadan çıkıp kapısını kapattı.

Asansöre doğru ilerledikleri anda, Olivia merakla hangi anıyı hatırlamamı isteyeceksin diye sordu.

Stew bir an duraksadı ve sonra derin bir nefes alarak, "Hatırlamanı istediğim bir anı var," dedi. Olivia'nın yüzü, büyük bir ciddiyetle Stew'e döndü.

Olivia, bilgiyi düşündükten sonra yüzünü buruşturdu ve "Bu bilgi beni şu an çok aydınlattı, sağol," dedi dalga geçerek. Ancak Stew, sadece güldü ve cevap vermedi.

Olivia, merakla, "Söylesene, ya lütfen," diyerek ısrar etti. Ancak Stew, sırrını korumakta ısrarcıydı. "Zaten en fazla yarım saat içinde göreceksin," diyerek konuyu geçiştirdi. Olivia, Stew'in gizemiyle dolu olan bu anıyı merakla beklemeye karar verdi.

Sarayın bahçesine çıktıkları zaman Olivia, dün çıkmaz diyordun ama ejderha meyveleri çıkmış önce oraya gidicez dedi.

Bu kadar çabuk çıktıklarını daha önce hiç görmedim senin şansına çıktılarsa artık dedi Stew ağaçların olduğu yöne doğru giderlerken.

Stew ağacın yanına gelince ağaca doğru uzandı ve bir tane meyve koparttı. Yuvarlak ve bembeyazdı bu ejderha meyveleri.

Olivia, Stew'e baktı merakla.

SİLİOSTAN'IN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin