Bölüm 17

2.1K 96 242
                                    

"Babam!"

Gonca hızla atından inip atıldı Yakup Bey'e. Dün sabahtan beri dolu gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı yine. Alaeddin ulağın sözlerini defalarca kıza hatırlatıp sakinleştirmeye çalışmıştı gülünü ama nafile.

"Gonca'm..."

Yakup Bey sıkı sıkı sardı kızını. Çok özlemişti gözbebeğini. Her ne kadar 'gayrı yuvasını kurdu, mutlu' diye avunsa da ayrılık çok zor gelmişti baba yüreğine.

"Ben sana iyi olduğumuzu haber versin deyü ulak yollamadım mı? Ne deyü düştün yollara güzel gözlüm?" dedi azıcık geri çekilip evladının yaşlı yanağını okşarken.

Gonca nazlı nazlı omuz silkti. Gözleriyle görmesi gerekti atasını, ağabeyini.

Atından inen Alaeddin yavaş adımlarla yaklaştı ikiliye.

"Kızını tanımaz mısın Yakup Bey? Heç laf söz dinler mi?" dedi alayla.

Gonca kaşlarını çatıp kocasına dönecekken merdivenlerden gülerek inen ağabeyinin seslenmesiyle vazgeçip ona doğru ilerledi hızla.

Kardeşler hasret giderirken, kayınpederinin elini öptü Alaeddin içten bir gülümsemeyle. Yakup Bey'in yüzünden de aynı samimiyet okunurdu, zaten Kayı'lardan ayrı tutardı hep Alaeddin'i. Tee ilk tanıştıkları zaman girmişti gözüne delikanlı.

Konuşa konuşa ilerlediler saraydaki ziyafete doğru, bayramın ilk günü akşam yemeğine yetişmişti ikili. Gonca her ne kadar ulağa inanmamakta inat etse de, baskın adamın anlattığı gibi hemen bastırılmış, pek hasara sebep olmamıştı. O yüzden de bayram kutlamaları hız kesmeden devam ederdi Kütahya'da.

Yakup Bey pek mutluydu kızına kavuştuğu için. Biriciğini yanı başına oturtmuş, bütün yemeği kızının tabağını doldurarak geçirmişti. Gonca da atasını özlemiş olacak ki, ne kadar doldurursa doldursun itiraz etmeden yemişti aşını.

Alaeddin Gonca'nın mutluluğuyla bile doymuştu sanki. Kızın ışıldayan yüzü ruhunun aşıydı, gülüşü önündeki ziyafetten bile daha iştah kabartıcı...

Uzun konuşmaların eşliğinde geçmişti akşam. Alaeddin heç yabancılık çekmemiş, hemen kaynaşmıştı Yakup Bey'in dostlarıyla. Zaten hepsi pek bir merak ederlerdi damadı. Gonca ellerinde büyümüştü, nasıl bir ere yar olduğu akıllarını kurcalardı kız gelin gittiğinden beri. Amma Alaeddin tatlı diliyle hemencecik yok etmişti herkesin endişelerini.

Sonunda ziyafet bitende odalarına çekilmişlerdi. İkisi de yol yorgunu amma epey keyifliydi.

Evli çifte ayrılan oda, Gonca'nın eski odasıydı. Gonca kapıdan girer girmez huzurla dolmuştu sanki. Pek bir şey kalmamıştı geriye, ya göçebe günlerinde kaybolmuş ya da Yenişehir'e gitmişti eşyaları amma yine de odanın kokusu bile içini ısıtırdı kızın.

Gonca tatlı bir gülüşle duvara yaslanmış odasına bakarken, Alaeddin de merakla inceledi etrafı. Sevdalandığı hatundan izler arardı gözleri amma kendi odası gibi kalabalık değildi burası.

Adamın hali hoşuna gitmişti kızın. Alaeddin'in odasına gizlice girdiği gün gelmişti hatırına. Tıpkı o günkü hevesli Gonca gibi, Alaeddin de kurcalamıyordu amma merak ettiği şeylere dokunmadan da geçemiyordu.

Bir süre izin verdi kocasının geçmişinden kalanları keşfetmesine. Alaeddin'in keskin gözleri heçbir detayı atlamazdı. Duvarlardaki izlere kadar ilgiyle dolaştı bakışları, Gazi kadarken ağabeyine fırlattığı gümüş çatalın yatağının başlığında açtığı oyukta gezdi parmakları. Kızın ufakken bindiği tahta atı hafifçe ittiğinde yüzüne çarpık bir gülüş yayıldı, kara gözleri Gonca'nınkilere kaydı.

AlgonWhere stories live. Discover now