0.5

33 7 0
                                    

Alper'in bana cevap yazmasından iki, Yüsra'yı engellememin üzerinden bir gün geçmişti. Klasik sabah rutinimi tekrarlayıp okula doğru yola çıkmıştım.

Benim için bir alışkanlık haline gelen "Alper'in apartmanına bakmak" görevini de tamamladıktan sonra gönül rahatlığıyla okuluma gidebilirdim.

Son zamanlarda aklıma dolanan sözleri neşeli bir melodiyle harmanlayıp, kısa bir şarkı oluşturmuştum. Yazdığım şarkının ritmiyle ilerledim sokakta.

Kimilerine göre saçma veya çocukça gelir ama ben yolda yürürken neşeli bir hava takınmayı severim. Şarkı söyler, ritimle ilerler, zıplar, dans eder, yerimde duramam. Genelde mutsuz, umutsuz ve bezmiş biriyimdir ancak yollar benim hakiki dostum.

Hedefin belliyse sadece adım atman yeterli; çok minik adımlar da olsa hedefine yaklaşırsın.

Benim gibi kaybolduysan şayet yol seni doğru çıkışa götürsün..

Adımlarım okulun kapısının önünde durdu. Artık şarkı bitmişti, ritim dinmişti, ahenk susmuştu..

Derken kalbimin sesi melodi gibi yankılandı kulaklarımda. Oradaydı, bana bakıyordu.

Sıkça göz göze gelmiştik. Belki de farkında bile değildir. Fakat ilk defa beni detaylı bir şekilde inceliyordu. Belki de gözü takılmıştır?

Hızlı adımlarla okula girdim. Zaten yeterince geç kalmıştım.

Sınıfa girdiğim gibi Yüsra "Ebru sanatı nöbetçisin bu gün!" dedi imayla. Dilimin ucuna gelen küfürleri yutup, sıkıktıyla sınıftan çıktım.

Nöbetçi olacağımı bilseydim daha iyi giyinir, boşu boşuna çantamı almazdım. Her neyse, en azından rahat rahat kitap okuyabilecek, Alper'ın sınıfına girebilecektim.

Listenin ilk başındaydım ve başka sınıfa kaynamıştım. Tanıdık kimse yoksa daha çok huzur vardı.

Benimle birlikte nöbetçi olan diğer üç öğrencinin yanına gittim. Kendi aralarında hangi sınıflara gireceklerini tartışıyorlardı.

"11/F'yi bana salın geri kalanı umurumda değil." dedim. Fakat beni dinlememişlerdi. Tekrardan "11/F benim arkadaşlar!" dedim sesimi biraz yükselterek.

O sırada yanımızdan bir kız geçti. Tuhaf bir şekilde kıza dikkat kesilmiştim. Kızın gittiği sınıfı görünce içimden bir küfür savurdum. Çünkü girdiği sınıf 11/F'ydi. Umarım beni duymamıştır diye dua ederken utanç içinde merdivenlere oturdum.

Bir süre sonra sınıf defterlerini dağıtmaya başladık. Adımlarım 11/F sınıfının önünde durdu. Acaba girmese mıydım? O kız bir şey söylemiş midir?

Hızla kapıyı tıklatıp içeri girdim. Lanet olsun ki bana bakıyordu ve yine lanet olsun ki tahtada soru çözüyordu. Gözlerimi kaçırıp defteri masaya koydum.

Hemen bu ortamı terk etmek istediğim için koşarcasına kapıya yöneldim. Kaygan yer ve hızlı adımlarım birleşince ayağım kaydı..

Hem rezil oldum, hem canım acıyacak..

Yıkılmış bir ifadeyle sadece düşmeyi bekledim. Düşeyim, rezil olayım ve utançtan öleyim tamam mı!

Ama öyle olmadı bir kol beni belimden kavrayıp kendine çekti. Ferahlatıcı bir mentol kokusu ciğerlerime dolarken, sımsıkı kapadığım gözlerimi yavaşça açtım.

Alper beni yakalamıştı, düşmemiş, rezil olmamıştım.

Bir dakika Alper beni yakalamıştı, hemde belimden ve şu an bana sarılıyor sayılırdı.

Kulağıma doğru eğildi ve "Dikkat et, zemin kaygan." diye fısıldadı.

Bu sınıf benim diye tutturan aklımı seveyim!

Bir İddia Uğruna (Yarı Texting)Where stories live. Discover now