4.6

5.7K 550 50
                                    

Umarım panomdaki duyurumu okuyup başıma gelen talihsizlikleri biliyorsunuzdur. Yine de buradayız. 

Diğer bölüm yarın!

"Kızlar sorular buraya." Yanımıza gelen Tolga'nın elinde Kamp Ateşi sırasında denk gelecek soruların atılacağı cam fanus vardı. Asel gerginlikle, Tolga'nın elindeki kalemi ve bir parça kağıdı aldı. "Tolga, abuk subuk sorular koydurtmadın umarım?" diye konuştu soru sorar bir tınıda.

Tolga omuz silkti. "Soruları ben mi yazıyorum kızım? Nereden bileyim? Ama gitmeden önceki son gün, herkes merak ettiği ne varsa sormuştur benden demesi. Hazırlıklı olun."

Selin, "Onlar olsun," deyip sırıttı.

Asel sorusunu yazdıktan sonra kağıda minik bir öpücük konduracaktı ki Tolga elinden hızlıca çekti. "Şeytanlık yapma." Ardından kalemi ve diğer kağıt parçasını bana uzattı. Soracağım soruyu düşünmemiştim, zaten denk gelir miydi onu bile bilmiyordum ama... Yine de kalemi alıp kağıda sorumu yazdım ve fanusun içine attım. Kızlar da sırayla aynı işlemi gerçekleştirdiklerinde Tolga fanusu kucaklayıp orta lobiye gitti. Sorusunu yazmayan çok az kişi kalmış olmalıydı. 

Selin koluma girdiğinde, Mayıs da Asel'in koluna girdi ve otelden çıktık. Havanın serin esintisiyle birleşen temiz kokusunu alacağımız son günün olduğunu bilmek birden keyfimi kaçırmıştı. "Keşke gitmesek ya," dedi Mayıs da böyle hissetmiş olmalı ki. "Burada her şeyden kaçıyor gibi hissetmiştim, okula geri dönüp o sınav stresiyle uğraşmak şimdiden keyfimi kaçırdı."

"Sorma," dedi Selin de. "Dönesim yok hiç."

"Bir aydır buradayız neredeyse," dedim. "Ve şu bir ayda neler yaşadık."

Kızlar onaylayıcı mırıltılar çıkardı. "Kesinlikle. Döndüğümüzde burada olan burada mı kalmış olacak yani?"

Bu soru Asel'den gelmişti ama cevabı sanırım hiçbirimizde yoktu ki cevaplayamadık. "Bunun düşüncesi bana kötü hissettirdi," dedim buruk bir sesle. İçim burkulmuştu sanki, sebebi neydi ki. Ne olmuştu ki unutmamam gereken? Ya da burada kalmaması gereken?

Kararan hava, hafif esintiyle saçlarımızı usul usul okşadığında Kaan'ı gördüm. Tolga'nın elindeki fanusu almak için sanırım ona bir teklif sunuyordu? Ya da tehdit mi ediyordu demeliydim? Onu gördüğümde hissettiğim bu hisler çok karmakarışıktı. Evet, sanırım ona karşı olan hislerimi böyle açıklayabilirdim. Karmakarışık, dolamaçlı bir yol, çıkması zor bir dağ ama manzarası güzel bir yer olarak da betimleyebilirdim.

Üzerinde compression siyah tişört vardı, üzerine yapışmış, kaslı bedenini ve damarlı kollarını daha da ilgi çekici gösteriyordu. Saçlarının yumuşaklığı bu uzaklıktan bile belli oluyordu ve bu parmaklarımı arasına daldırıp karıştırma isteğimi tetiklemişti, parmaklarımı avuç içime saklayarak bu hisse hemen engel oldum. Mayıs'ın koluna tutunarak onlara doğru yürümeye devam ettik.

Tolga, sorularla dolu fanusu kendisine doğru çekerken Kaan'ın suratında hırslı bir ifade belirmişti ve bu beni gülümsetti. Kaşlarını istediğimi alacağım dercesine çattı ve Tolga'ya, "Oha!" diye gürledi kalın sesiyle ileriyi gösterip, Tolga'nın bakışları işaret edilen yere kaydığı sırada şeytan Kaan fanusu kendi kollarının arasına çekti. Yüzündeki zafer gülümsemesiyle kaçacaktı ki Aras nereden çıktı bilinmez, Kaan'dan fanusu alıp geri Tolga'ya verdi.

Kaan ihanete uğramış bir şekilde Aras'a döndü. "Seni ben bu gece terletmezsem," diye hırladı işaret parmağını sertçe sallayıp. "Hak ettin sen, döl israfı seni." Aras'ın ağzı şokla açılırken Kaan tükürdü. Şaka değildi. Aras'a tükürdü. "Kalleş."

KAMP ATEŞİ (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin