Otoparka inip arabaya bindiğimde karnıma sancı girmişti. Aylar sonra regl olacağım için karnımın ağrısı şimdiden keskinliğini belli ediyordu. Düzenli regl olamıyordum, sıkıntılı durumlarım olduğu içinde ilaçlar kullanıyordum buda zaten ihtimali oldukça düşük olan hamile kalma olasılığımı iyice sıfıra indiriyordu.

Karnımdaki ağrılarla baş etmeye çalışarak zorla eve geldim. Eve girdiğimde direkt üstüme polarlı eşofman takımını giyip sıcak su torbasını hazırlamıştım. Bu ağrıyla sabaha kalmadan regl olurdum ve üç gün yataktan çıkamazdım. Bu sefer sekiz aydan fazla süredir regl olmadığım için çok zor geçecekti. Battaniyenin altında kasılmış bir şekilde ağrımla baş etmeye çalışıyordum.

Üç saattir ağrıyla baş etmeye çalışırken artık dayanamayıp ağlamıştım. Daha fazla artmaya devam ederken kontrole gittiğim doktorum Ezgi'yi aramak zorunda kalmıştım. Ezgi acili arayıp keskin bir ağrıkesicili serum bağlamalarını rica etmişti. Eve gelip serumu bağladıklarında ağrımın geçmesi için beklemeye çalışıyordum ama mümkün değil gibiydi.

Saat sabahın dördü olmasına rağmen ben hala ağrıdan ağlıyordum. Serum fayda etmemişti. Artık ağlamayı bıraktığımda acının geçmeyeceğini bilerek cenin pozisyonunu almış bir şekilde duruyordum. Kanamam olduğundan fazla olduğu için o ayrı bir şekilde zorluyordu.

Yerimde kıvrılmış bir şekilde dururken zilin çalmasıyla korkuyla yerimden sıçradım. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki kapıya birde zile basacaktı. Yerimden zorla ve korkuyla kalktığımda üstümde komik bir şekildeydi. Kırmızı polar eşofman takımının altının paçaları uzun siyah çoraplarımın içindeydi, çoraplarım dizimin altına kadar uzanıyordu. Üstümü umursamayarak korkuyla kapıya gittim. Delikten baktığımda karşımda Demir'i görmek bir yandan rahatlamama sebep olurken bir yandanda gerilmemi sağlamıştı.

Kapıyı açtığımda görünen hali kendinde olmadığını gösteriyordu.

"Neden geldin?"

"Geldim işte nedeninin önemi mi var? Önemli olan gelmiş olmam değil mi?"

"Hayır değil. Hele böyle bir haldeyken gelmiş olman ayrı bir mesele."

"Ne varmış halimde geldim işte beni kapıdan mı kovacaksın."

Kapıdan kovsam ne olacaktı sanki o beni hayatının her yerinden kovmuştu ben onu kapıdan kovsam ne olurdu.

"Kovmayacağım neden kovayım gir içeriye."

İçeri girdiğinde ne kadar yoğun kokabilirse öyle içki kokuyordu. O salona doğru sallana sallana yürürken ben ağrıdan dolayı yürümekte zorluk çekiyordum. İçeri girdiğinde tekli koltuğa oturmuştu. Masanın üzerindeki bitmiş serumu görünce gözleri merakla bana döndü.

"Hasta mısın?"

"Biraz."

"İyi misin?"

"Evet iyiyim. Sen neden geldiğini söylemeyecek misin artık? Verdiğin ara yetti mi? İstedin diye dönmeye mi karar verdin?"

"O araya ikimizinde ihtiyacı olduğunu biliyorduk-"

"İhtiyacım olduğunu bilseydim bitirirdim böyle şeylere girme gereğinde bulunmazdım. Zaten böyle saçma bir şekilde ara verelim bilmem ne gibi sözler bir şeylerin yürütülemeyeceğini net olarak gösterir."

"Benim ihtiyacım vardı."

"Tamam sen böyle devam edebilirsin o zaman, demek ki böyle olmak sana iyi geliyormuş."

"Uzatıyorsun."

"Uzatmak derken? Ben bitiriyorum."

"Birbirimize ihtiyacımız olduğunu biliyorsun."

Arsız Doyumsuzluk (+18)Where stories live. Discover now