5.bölüm Zephyron Yıldızı

Start from the beginning
                                    

Stew meyveyi cebinden çıkarttığı bıçak ile ikiye ayırınca ortasının komple boş olduğunu gördü. Elma dilimler gibi dilimledi ve Olivia'ya uzattı.

Olivia, tereddütle de olsa, Stew ile beraber ağzına attı meyveyi. İlk başta bir gariplik hissetmemişti, ancak meyveyi çiğnemeye devam ettikçe içinde bir değişiklik hissetmeye başladı. O an, ağzındaki sıradışı tat ve dokunuş, sanki normal bir meyve değil de bambaşka bir dünyadan gelmiş gibi bir hissiyat uyandırdı.

Daha sonra yerinde duramadan, "Ağzım dondu!" diye dolandı. Stew'e döndü ve hala ağzı donarken, "Ağzımdan buz çıkacak falan zannetmiştim ben," dedi.

"Ben öyle bir şey söylemedim," diyerek sırıttı Stew.

Olivia, yediğine pişman olmuş gibi bir bakış atarak, "Gidelim hadi, bu kadar meyve yetti," dedi. Meyvenin garip hissiyatı, ikiliyi bulundukları yerden uzaklaşmaya teşvik etmişti.

Tam dere üzerindeki köprüden geçtikleri sırada Smile miyavlayarak Olivia'nın yanına koştu.

"Sen nerelerdesin?" diyerek kucağına aldı Olivia, ve hemen sevmeye başladı. Kedinin tüyleri, onun parmakları arasında nazikçe kayarken, Olivia'nın yüzünde bir tebessüm belirdi.

Stew, bu tatlı kediye bakarken, "Belliki o da sana anılarını hatırlatmak istiyor," dedi.

Olivia, Smile'ı sevmeye devam ederken, "Seni hatırlamasam da olur, sen benim için başkasın," dedi. Stew kafasını sallarken, gözleri aralarında geçen özel bir bağın izlerini taşıyordu. "Ah, kediler," diye ekledi, derin bir iç çekerek, "Gitsek iyi olur, sonra yine geç kaldınız diyip başımızın etini yiyecekler."

''Smile'da gelse olmaz mı?" diye sordu Olivia.

"Malesef, bu yaramazı götüremeyiz. Bir saate kadar geri görüceksin zaten, ne bu ayrılamamak anlamadım," dedi Stew, kafasını sallarken.

Olivia, Smile'ı yere bırakırken, ''istemiyor seni ufaklık, dönmemi bekle'' dedi.

Stew gülerken, istemiyorum dediğimi hiç hatırlamıyorum dedi ve yürümeye başladılar.

Ormanın içinde yürümeye başladıkları zaman Olivia nedense kendini kötü hissetmeye ve huzursuz hissetmeye başladı.

Geriye döndü ve giderek uzaklaştığı Smile'a baktı.

Stew onun bu durumunu farkedince, biz orada olsak bukadar üzülmezdin birazdan tekrar göreceksin zaten dedi tekrardan.

Bilmiyorum nedense kendimi garip hissettim dedi Olivia ve ekleme yaparak, Silviana'ya söylesek iyi olmazmıydı diye sordu.

Stew bir an duraksadı ve haklısın aslında ama geri dönersek geç kalırız zaten çok oyalandık dedi ve durmadan yollarına devam ettiler.

Oradan ayrılırlarken ikiside hiçbir şey düşünmeden yollarına devam ettiler ancak ilerleyen zamanlar burda yaşadıkları olay onlara daha anlamlı gelecekti.

Zephyrion'a giden asansörün önünde buluşan 4 arkadaş birlikte asansöre bindiler ve geçmişe gitmenin ilk adımlarını attılar.

Normalde asansörle biryere gitmek çok çabuk sürsede bu yolculuk uzun sürmüştü. Bu da aslında gidecekleri ormanın yerin çok altında kalan biryerde olduğunun işaretçisiydi.

Asansörden indikleri zaman karşılarında bembeyaz bir atmosfer vardı. Etraf okadar beyaz ve devasaydıki sonu olan bir duvar görünmüyordu.

Etrafta binlerce mor yapraklı ağaç ve her iki ağacın arasında duran makineler vardı. Bu görüm adeta bir rüyadaymış hissiyatı yaratıyordu.

SİLİOSTAN'IN LANETİWhere stories live. Discover now