Kan Mürekkebi 4

13 3 34
                                    

"Kanla mühürlenen anlaşmayı, göz yaşları bozamaz."

"Ne düşünüyorsun?" Duyduğum sese dönmeye tenezzül etmemiştim, önümde boş bir duvar vardı ama benim için boş değildi o duvar. Sağ elimde tuttuğum viski bardağını sallayarak yüzüme yaklaştırdım, yeni idrak ediyordum elimdeki bardağı. Hışımla karşımdaki duvara fırlattım elimdeki bardağı "İz geri döndü diye böylesin değil mi?" başımı eğerek kırılan bardağa baktım, tuzla buz olmuştu. "O kendi kaderini bende kendi kaderimi yazıyorum." En sonunda döndüm arkamı bana bakan boş gözlerle çılgınlar gibi gülmek istedim ama ayna misali karşılık verdim bakışlarına, elindeki beyaz zarfı uzattı bana tek kaşımı kaldırarak aldım elindeki zarfı. Gülmek istiyordum hem de deliler gibi, THE WORLD bir avuç çocuğun elinde maskara olmuştu.

Alaycı bir gülüş peyda oldu dudaklarımda elimdeki zarfı açmadan buruşturarak arkamdaki masanın üzerindeki çakmağı elime aldım. Bir kere daha düşünmeden aleve verdim elimdeki kağıdı. Ateşle buluşan kağıdı bir süre elimde tuttum daha sonra da odadaki çöp kovasının içine attım, bir süre ışık vurdu oradan loş odaya en sonunda söndü o ışık, oda ise kendi loşluğunda hükmetmeye devam etti. "Kim olduğunu bilse seni bir adım bile yaklaştırmaz, biliyorsun değil mi?" Birkaç adım attım ona doğru "Alıştır kendini diyorsun ne de olsa babasının katilini yaşatmaz değil mi?" derin bir nefes alarak elimi saçlarıma daldırdım "Kim olduğunu öğrenirse bir kıyamet başlatır İzel." o ne derse desin haklıydı ama bilmediği bir şey daha vardı beni durdurabilecek tek güç İzel idi, o olmasaydı asıl kıyameti ben yaşatırdım herkese, sağ kimseyi bırakmazdım ama o bunu bilmese de olurdu. "Daha ne kadar kendini gizleyeceksin?" Odada olan ve en başından beri sessiz olan diğer kişiye döndüm "Gittiği yere kadar, çünkü onunla düşman olmam!" başını sağa sola sallayarak az önce masaya fırlattığım çakmağı alarak dudaklarının arasındaki ince dalı yaktı. "Gitmiyor artık, bir şeyler öğreniyor senin hakkında, sana güveni de bitecek yakında. Çünkü bir arpa boyu ilerlemedin." Biliyordum ama uğraşıyordum, beni bulmasını engellemek için uğraşıyordum "Andrey çok alışma ona." birkaç adım uzaklaştım "Ben ona yıllardır alışığım." dedim.

Dudaklarımda yer edinen gülüşü gören o ve cama sırtını  rahatça yaslayarak "Zaafın olmuş o senin, ve zaafın seni vuracak." önümdeki koltuğa sertçe bir tekme vurdum "İz asla benim zaafım olamaz, ola ki oldu siler atarım hayatımdan onu." tek kaşını kaldırarak baktı bana yüzünde bir şaşkınlık yer edinmişti "Kendini yok etmeyi düşünmedin bile." belimdeki silahı on doğru uzatarak "Düşünmediğimi nereden biliyorsun, şu anda yaşayabiliyorsam İzel var diye." güldü  hem de büyük bir kahkaha attı "Kızın önce babasını öldürdün, şimdi de yaşamak için onu mu kullanıyorsun!" öfkeli çıkan sesiyle sol elim yumruk şeklini alarak ona doğru ilerledim, sırtını duvardan ayırarak aramızda durdu, bir nevi onunla benim aramda kalkan görevi gördü "Delirdiniz herhalde siz, kendine gel Andrey!" öfkeyle baktım ikisine de haklıydılar belki de bu kadar sinirli olmamın sebebi haklı olmalarıydı. "Yaşamak için benim planlarım bitmez unutma, kendimden ne kadar tiksinsem de yapacağım şeyler bitmeden ölmek gibi bir niyetim yok." işaret parmağımı tehdit edercesine salladım ona "Beni eleştirmeden kendini sorgula, masum musun sen?" sırtını camdan ayırarak "Masum kaldı mı, ulan bu dünyaya doğan bebek bile kanla doğuyor." sırıtarak ensesinden kendime çektim, ne kadar debelense de kurtulamadı elimden.

En sonunda onu bırakarak yeniden önümdeki masaya döndüm, bir süre baktım sadece siyah masaya, bir hışımla  masanın üzerindeki kalemi fırlattım öfkeyle yeniden ve yeniden...

 ~~~~~~

3 gün sonra...

Biri gelip boğazıma bıçak dayasa ruhum duymazdı, ne de olsa bedenim burada ruhum ise bambaşka yerdeydi. Üç gündür toplasan beş saat uyumamışımdır, şirketten çıkmayı bırak odamdan bile çıkmamıştım üç gündür adam akıllı. Göz altlarımı ovalayarak tekrardan bilgisayar ekranına baktım, önümde akıp giden sayı dizilimini izlerken hâlâ inkar ediyordum. O para Arın'ın hesabından benim hesabıma gelemezdi, her şeye inanırdım ama Arın'ın bana ihanet ettiğine inanmazdım. Masamın üzerindeki dinlendirici gözlüğü alarak uykusuzluktan büyük bir ihtimalle kızarmış gözlerime taktım. Akıp giden sayı ve harf dizilimine müdahale ederek klavyenin üzerinde gezdirdim parmaklarımı. Müdahale ettikçe her şey anlam kazanıyordu, az önce anlamsız bir biçimde akıp giden harfler ve sayılar artık bir anlam ile karşımdaydı. Göz altlarımı ovalayarak arkama yaslandım, yüzümde anlamsız bir gülümseme vardı, başarmıştım hem de ister istemez. Üç gün uyumasam da benim istediğim sonuca ulaşma hızım artmıştı. 

Maskenin ArdındaWhere stories live. Discover now