Zihnin Cinneti

19 5 2
                                    

Her şey, her şey aynı. Bu kadar ilerlemeye rağmen hala her şey o kadar aynı ki. Bir aydır sürekli aynı şeyleri yapıyorum.Monoton bir döngü içinde kaybolmuş gibiyim. Uyuyorum, uyanıyorum ve geceleri kabuslar, gerçeklikler tarafından kuşatılıyorum. Sabahları koşuyorum ve eve geri dönüyorum. Haftada üç kez doktora gidiyorum. Her seferinde aynı sorular, aynı cevaplar. Duyguları ve kavramları biraz daha öğrenmiş olsam da, bu beni daha mutlu etmiyor. Aksine, daha da yalnız ve izole hissediyorum. Ekim'de yok. Dil eğitimi için yurt dışına çıkmıştı yaklaşık üç hafta kadar önce. Annemle babamsa aralarında ki olayları sorgulayamadan kapatmışlardı. Konuşamıyorum kimseyle öylesine havadan sudan.
O kadar yalnız hissediyorum ki kendimi. Varlığım bir boşluk, bir hiçlik gibi.

Sabahın erken saatleriydi. Koşuya gitmem gerekiyor, ama geceleri beni uyutmayan zihnim yüzünden uykumu tam olarak alamadım. Yatağımdan kalkmak için tüm gücümü toplamam gerekiyordu. Vücudum yorgun ve bitkindi. Tüm düşünceler bedenimi eziyor sanki de yatakta ağırlaşıp daha da gömülüyorum gibiydi. Bu düşüncelerden uzaklaşmak için doktorun öğrettiği nefes taktiğini uyguladım.
Nefes alarak,"Binbir, biniki, binüç"
Nefer vererek, "Binbir, biniki, binüç, bindört" sesli bir şekilde saydım. Üç dört kez tekrar edip nefesimi kontrol altına aldım. Düşünceler beni bazen panikledip çok hızlı nefes almamı sağlıyordu. Bundan kurtulmak için yapıyordum bunu.

Ayağa kalktım, boy aynasından kendime baktım, o kadar zayıflamıştım ki bu görüntü beni üzüyordu. Saçlarımı taradım, belime kadar gelen saçlarımı topadım. Üstümü değiştirdim. Artık babam koşuya her gün gelmiyordu. Kendi başıma gidiyordum bazı günler. Tek olmak bazen korkutuyordu bazense bir şey hissettirmiyordu.
Koşacağım sahaya gittim, yine bu saatte sadece bir tane orta yaşlı bir adam vardı. Babam tanıyordu selamlaşıyorlardı karşılaştığımızda. Bir saat kadar koştum, adam yarım saat önce gitmişti herzaman ki gibi. Ben de tek olduğum sahadan ayrılırken, sahanın diğer girişinden yaşı benden çokta büyük olmayan bir erkeğin girdiğini gördüm. Yeni bir yüz görmek beni ufaktanda olsa heycanlandırdı. Sahanın öbür ucunda da olsa kendi yaşlarımda birisine ilk defa bu kadar yakındım. Yüzümde bir gülümseme oluşmasına engel olamadım ona bakarken bu yüzden.
Elini havaya kaldırıp salladı bana bakarak, yüzünü tam olarak göremiyordum, mesafe yüzünden sanırım. Yüzümdeki gülümseme yüzünden olacak ki selam verme gereksiniminde hissettiğini düşündüm. Gülümsemeyi kestim ve arkamı dönüp çıkıp gittim. Tekrar koşmaya başladım, yabancı birisini görmek öğrenmediğim bir duygu hissettirmiş gibiydi bana.

Eve geldiğimde duşumu alıp, kahvaltı yapmadan yatağa attım kendimi. Biraz daha uykuya ihtiyacım vardı. Pencereden giren güneş ışığı göz kapaklarımı daha da ağırlaştırıyordu. Camdan gelen kuş cıvıltıları ninni gibiydi. Gece uyumak için çırpınırken, şimdi yorgunluktan saniyeler içinde uykuya dalmaya başlamıştım.

Karanlık bir odanın içindeydim, ama bir yerlerden rüzgar esintisi geliyordu, rüzgar yanağıma dokundu ve öyle kaldı. Sanki zaman durmuş gibiydi, çok hafiften duyduğum sesler kesildi. Rüzgar bile havada, yanağımda asılı kalmıştı. Nefes almak istedim ama ortam havasız gibiydi. Nerdeydim ne oluyordu anlayamadım, arkamda bir çıt sesi duyana kadar zaman durmaya devam etmişti. O sese kadar . Arkamı döndüm. Benden çok daha iri yarı bir adam vardı, bi anda ona bir şeyler söylemeye başladım ama sesim çıkmıyordu, duymuyordum sanki. Çok rahatsız edici bir sessizlikte kelimeler ağzımdan dökülüyordu ama duymuyordum, anlamıyordum kendi dediklerimi. Adamın yüzü gözükmüyordu. Çok fazla karanlıktı ama onun yüzü bu yüzden görünmüyor değil sanki kendi karanlığı var gibiydi. Çok bulanıktı. Sadece saçları çok netti, sapsarı, iğrenç bir parlaklıkta bir sarıydı. Sanki kafasının üstünde bir ışık var gibiydi. Ellerini bana uzattı, onu iktirmeye çalışsamda benden çok daha güçlüydü. Beni sürükleyip duvara dayadı, hala çırpınıyordum, ellerini kafama doğru getirip kafamı duvara vurdu. Canımın acısından her şey dahada bulanıklaştı, sanki bayılacaktım. Çok fazla üşümeye başladım. Dahada bulanıklaştı her şey, adamın yüzü değil artık tamamen bedeni bulanık gibiydi. Sanki gölgeden bir canavar var gibiydi önümde, çok korkutucuydu. Dudaklarını göremediğim o iğrenç adamın dudaklarının oynadığını duyuyordum. Yine o sessiz kelimeler..
Bir şeyler söylüyordu ama daha da anlamsızdı her şey, git gide çok daha fazla bulanıklaştı etraf, daha dipsiz karanlık oldu, büyüdü karanlık ve beni yuttu sanki.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Apr 14 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

Hatırla Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon