🧸²²

356 51 113
                                    

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun🤍🤍🤍

oy sınırı !!!!

34 








"Hyunjin! Geldik" 

Felix'in sesiyle gözlerimi araladığımda büyük otobüs çoktan okula varmıştı. Geziden dönen çocuklarını almaya gelen aileler bahçede toplanırken bizler de çantalarımızı alıp yürümeye koyulduk. Saat daha altıyı bulmadığından oldukça boş olan sokakta yetimhaneye dönenler  hariç birkaç kişi dükkanlarını açıyordu sadece.

"Felix bey yine uzaklara daldınız, neyi düşünüyorsunuz kara kara?" Felix konuşmamla yere sabitli gözlerini bana çıkarıp "sence?" der gibi kaşlarını kaldırdı ve seslice bir "OFF!" çekti. "Hiç konuşmadınız değil mi?" Başını olumsuz anlamda iki yana sallarken devam etti "Mesajlarına bile bakacak cesareti bulamadım" kolumu omuzuna atıp yanıma çektim onu. 

"Ah be oğlum, üzme artık kendini" Chan hyung da sana aşık diyemiyordum ki "ilk mesajlara bak bence ona göre konuşursunuz" o küçük bir mırıltıyla beni onaylarken çok da uzak olmayan yetimhaneye varmıştık. Önce Felix'i odasına bırakarak ben de kendiminkine doğru ilerledim. 

Her şey yerli yerince dururken adımlarım çaprazdaki yatağa doğru gitti. Hala derin uykuda olduğu belli olan bedene baktım, tamam özlemiştim onu, hem de iki güne kıyasla haddinden fazla özlemiştim. Yorganın altında elinde tuttuğu oyuncak ayı yeni gözüme çarpıyordu,  yanına eğilip alnına dökülen saçlarını çektim yüzünden. Hafifçe kıpırdandığında uyandırmamak için fazla oyalanmadan kalktım yanından. Bugün bize tatil olsa da küçük sınıflar okula gidecekti sonuçta. 

Üstümü değiştirip döndüğümde kendi yatağıma uzanıp biraz oyalanmayı denedim, okula gitmeden biraz görürdüm belki. Ancak yol yorgunluğu ile çok geçmeden gözlerim kapanmış kendimi uykuya teslim etmiştim. 

"HYUNJİN" sesli şekilde açılan kapı ile yerimden sıçrayarak kalktım. Oda çoktan boşalmış yalnızca ben kalmıştım, kaç saattir uyuduğum ise muammaydı. Felix koşa koşa gelip zıplayarak yatağa oturdu. "Bugün nesin sen uyandırma servisi mi?" Yüzüme kocaman bir gülümsemeyle bakan arkadaşım yerimden doğrulmama sebep olmuş, merakla ona bakmıştım.

"Okudum mesajları" kendini sırt üstü yatağa bırakıp tavana bakar şekilde gülüşü büyüdü "Delirdin mi, konuşsana mal" bakışları yavaşça bana döndüğünde bu kocaman gülümseyen suratı ufaktan beni tedirgin etmeye başlıyordu. "O da beni seviyor" 

"Sonunda amına koyayım!"  Felix ufak bir çığlık atıp bana sarılmış boğarcasına sıkmaya başlayıp seviniyor mu yoksa asıl amaç farklı mı diye sorgulatmıştı. "Dur boğulacağım, anlat hem cevap yazdın mı." Son iki günün aksine neşesi tavan yapmış gözlerinin içi parlarken başını salladı "yani, buluşalım yazdım sadece, cevap olarak saat dörtte seni almaya gelirim yazdı. O kadar" Omuzuna vurdum hafifçe "Siz oldunuz baya." dediğimle birkaç saniye bakışmış o kendini yatağa atıp mutluluk çığlıkları eşliğinde tepinmeye başlarken ben de haline gülmekten eksik kalmadım.

Saat üçe vurduğunda sonunda biraz sakinleşen Felix hazırlanmaya gitmişti, ben de banyo yapıp boş boş binanın içinde dolaşıyordum. Changbin işte olduğundan onun yanına gidemezken Minerva'nın yanına ineyim demiştim ama anahtar Jeongin'de olduğundan kapıda kalmıştım. Saate baktığımda aklıma gelen fikri biraz tartmış, sormadan öğrenemeyeceğime kanaat getirdiğimde geç kalmamak adına hazırlanmak için yukarıya çıkmaya başladım.

"Pardon!" 

Zemin kattaki ana merdivendeyken durmamı sağlayan kişiye döndüm. Muhtemelen otuzunu geçmiş, yer yer ak telleri olan küt saçlı bir kadın birkaç basamak aşağıdan bana bakıyordu. "Buyurun?" sorumla yanıma geldi "yetimhane müdürünün odası nerede acaba? Kapıda tarif ettiler ama bulamadım." tedirgin hali yeni görevli aldıklarını düşündürtmüştü "Şurada en sondaki oda." eğilerek teşekkür etmesiyle ben de aynı şekilde rica ederek odama ilerledim.

mama's boy // hyuninWhere stories live. Discover now