Silah sesleri azalmaya başlamıştı. Hatta hiç yoktu. Bir anda kesilmişti hepsi. Ayak sesleri geliyordu. Bunu net bir şekilde duyamıyordum nalet olası piyano sesi yüzünden. Oğlum, iyi misin annecim? Vücudumdaki titreme artıyordu. Üzerimdeki ince beyaz gecelik aynı yüzüm gibi kanla kaplıydı. Doğum yapmama yardımcı olan kayınvalidem ölü doğduğunu görünce üzerimdeki geceliği dahi düzeltmeden yüzüme tükürerek çıkmıştı. Karnıma kadar açıktı üzerine bulaşan kan beni daha çok üşütüyordu.

Benim gözlerim kapanırken odanın içine biri girdi. Bir asker, babam mı gelmişti? Beni yanına mı alacaktı? "Baba..." Fısıltı gibiydi sesim. Yüzünü görememiştim. Kapalıydı, lütfen yüzünü göster bana baba... Bana doğrulu olan silahı indi kulağındaki kulaklığa bir şeyler fısıldadı ama onu duymadım. Gözlerim kapandı. Oğlum sana emanet Allahım...

...

Bodrum katta bulduğum bir kadın, odanın içinde yankılanan bir piyano sesi vücudu kan içindeydi. 'Baba...' Diye fısıldamıştı. Bu kadın asla planda yoktu. Kulaklığıma doğru konuştum. "Bodrum katta bir kadın, kanaması var. Bilinci kapalı." Benim ardımdan Ceyhun konuştu. "Üst kat 3. odada bir erkek çocuğu." Diğerlerinden ses gelmeyince Selim abi konuştu. "Ev boş, Vural Aslanbey ve ailesi kaçmış. Tuzak olabilir çıkış yapalım mı Komutanım?" İlk önce önümde duran kadına baktım daha sonra cevapladım. "Çocuğu alıp çıkış yapın. Arkanızdan geleceğim." Her zamanki gibi iki kelime duyuldu. "Emredersiniz Komutanım." Kadının yanına gittiğimde yanında olan anahtarlara uzandım. Anahtarlar kelepçeleri açtı. İlk önce üzerindeki geceliği karnından indirdim. Bu kadın doğum mu yapmıştı? Bebeği neredeydi? Bedeni soğuktu ama hala nefes alıyordu. Üzerimdeki ceketi çıkartıp bedenine serdim. Hemen ardından kadını kucakladım. Yüzünde neden bu kadar yara vardı? Kimdi bu kadın?

Aslanbey konağından çıktıktan sonra hastaneye gelmiştik. Vuralın yerini bilip bilmediğini bilmiyordum ama üstlerimden onun bildiklerini almadan çıkmamam söylenmişti. Çocukta bizimleydi. Gizem iletişim kurmaya çalışsa da kimseyle konuşmuyordu. "Aslan, hadi ismini, soyismini söyle başka soru sormayacağım." Yardımcı komutan olam Selim abi sormuştu çocuk ise ona bakmamıştı bile. "Komutanım, çocuk savcısına başvuralım mı? En iyisi bu delikanlıyla savcılık uğraşsın." Selim abinin lfından sonra çocuk bana baktı. "Annem yabancılarla konuşmamamı söyledi. Annem uyandığında sizinle konuşurum beni annemden ayırma." Çocuk kadının oğluydu. "Annen benim getirdiğim kadın mı? O bana oğlum ile konuşabilirsin demişti aslında." Çocuk yüzüme baktı bende ona güven veren bir gülümseme yolladım pek alışık olunmayan bir şeydi benim gülmem ama bu çocuğun yüzündeki o masum ifade gülümsetmişti beni. "Gerçekten mi? Dedemin arkadaşları mısınız siz? Benim dedem de şehit." Şehit çocuğuydu ama neden kadın ticareti yapan, silah kaçakçısı olan aynı zamanda uyuşturucu satışı yapan bir şerefsizle beraberdi? "Deden asker miydi aslanım?" Gene Selim abiye bakmamıştı. "Siz, annen ve sen neden o evdeydiniz?" Bizim geleceğimizi bildikleri için kaçmışlardı. Bu insanlar neden oradaydı? "Canavar, oradan çıkmamıza izin vermiyor. Annemle kaçmıştık ama bizi gene buldu. Annemi çok dövdü. Onu dedeme şikayet edeceğim. Benim dedem çok güçlü bir adammış." Dedesi bu vatan için şehit düşmüşse gerçekten güçlü bir adamdı ama canavar kimdi? "Baban, nerede?" İlk defa Selim abiye baktı. "Babam değil o benim, canavar o. Sen dedemin arkadaşı değilsin. Yalancılar, annem yabancılarla konuşmamam gerektiğini söylemişti." Vural Aslanbeyin oğlu Ege Aslanbeydi o. Peki Vural Aslanbey neden kaçarken oğlunu yanında götürmemişti? "Ege, annen neden o haldeydi? Kardeşin nerede biliyor musun?" Evet bir de kayıp çocuk vardı. "İsmimi nereden biliyo-" Lafı arkamızdaki kapının açılmasıyla son buldu.

"Zümrüt Yurtelin yakınları?" Tahmin ettiğim gibi karısı değildi. "Annem iyi mi?" Ege küçücük boyuna aldanmadan doktorun tam karşısında durmuştu. "İyi sen merak etme küçük adam. Biriniz benimle gelebilir mi?" Son cümleyi bize bakarak söylemişti ben bir adım öne çıkarken adam da merdivenlere yönelmişti. "Kadın doğum yapmış, sizinle gelen bir bebek yok. Tıbbi geçmişinde 7 senedir hiçbir kayıt yok. Ne bir kan tahlili verilmiş ne de doğuma girmiş. Şu an durumu iyi ama bir bakıma ihtiyacı var. Hem şiddet görmüş hem de doğum yapmış. Çocuk için adli bir süreç başlatacağım ben ama annenin psikolojisi de çok önemli doğurduğun çocuk yok dediğimizde eminim kriz geçirecektir. Ailesinden birisine veya eşine haber vermeye çalışacağız." 7 senedir Vural Aslanbeyin esiri miydi bu kadın?

Doktorla konuştuktan sonra tekrardan Egenin yanındaki koltuğa oturdum. "Annem iyi mi gerçekten şehit abi?" Şehit ve askeri aynı şey sanıyordu. "1 saat sonra uyanacakmış, onunla görüşünce bunu ona sorabilirsin bence." Bu da doğruydu doktor riskli bir ameliyat olmaması ve güzel bir bakımın verilmesi şartıyla 2 gün içerisinde eve çıkabileceğini söylemişti. Bu sırada bende ailesinden birilerine, kadının kim olduğuna baktırıyordum. Telefonuma gelen bildirim muhtemelen oydu.

Zümrüt Yurtel
Anne adı: Derya Güler
Baba adı: Oktay Yurtel
Doğum tarihi: 06.05.2001
Medeni durum: Bekar

Derya Güler
Anne adı: Zümrüt Güler
Baba adı: Hasan Güler
Doğum tarihi: 19.04.1978
Medeni durum: Evli
Telefon no: 0546 *** ** **

Oktay Yurtel
Anne adı: Cennet Yurtel
Baba adı: Salih Yurtel
Doğum tarihi: 15.03.1976
Şehitlik tarihi: 16.11.2014

Yaşayan akrabaları;

Amca Sabri Yurtel
Anne adı: Cennet Yurtel
Baba adı: Salih
Medeni durum: Evli
Telefon no: 0556 *** ** **

Yenge Fadime Yurtel
Medeni Durum: Evli
Telefon no: 0554 *** ** **

Hala Sevgi Tuğrul
Medeni durum: Evli
Telefon no: 0537 *** ** **

Bir kaç akrabası daha vardı ama şu an bana yakın gelen isimin yanındaki telefon numarasına tıkladım. Bir kaç çalıştan sonra açıldı. "Alo?" Yaşlı bir sesti. "Merhaba ben Hakkariden arıyorum, yeğeniniz Zümrüt Yurtel-" cümlem yarıda kaldı zira adam böğürmüştü. "Yok benim yeğenim falan Vural beyi arayın." Hemen ardından telefonu kapatmıştı.

1.5 saatin sonunda ne bir akrabasına ne de herhangi birine ulaşamamıştım. Annesi ve halası telefonları açmamışken telefonu açan iki kişi de 'Vural beyi arayın' tarzı şeyler söylemişti. Şimdi odadan kadının uyanmasını bekliyorduk.

Gözlerini kapamadan önce gördüğüm bir çift yeşil göz vardı. Aynı ismi gibi Zümrüte benzeyen yeşil gözler. Şimdi tekrardan yavaş yavaş açılıyordu, gene aynı şeyi söyledi gözleri beni bulduğunda. Odada brn Ege ve Gizem vardı. Diğerleri dışarıda bekliyordu. "Baba..." Gözleri bir saniye olsun benden ayrılmadı tekrar konuştu. "Yanına mı geldim artık? Beni de aldın mı cennetine?" Narkoz etkisinde olduğu için bu cümleleri kurduğunu düşünmüştüm ama gözleri yanında duran Egeyi bulunca bir şeyler dank etmiş gibi konuştu. "Oğlum, annem iyi misin sen? Özür dilerim meleğim yanına gelemedim çok korktun mu?" Gözlerini daha yeni açmıştı daha az önce öldüğünü düşünmüştü ama anneydi o. Oğlunun yanında olamadığı için özür diliyordu. "Anne, bak şehit abiler dedemin arkadaşıymış sanırım. Sen onunla konuşabilirsin demişsin onlar beni buldu korkmadım ben hiç. Sen korktun mu?" Son sorusunu sorarken eli annesin morarmış olan elmacık kemiğine gitmişti hafifçe okşamıştı. "Şehit abiler mi?" Gözleri beni buldu sanırım gerçek olduğumu ilk o an fark etmişti. "Siz?" Sorusunda tedirginlik vardı. "Özel kuvvetler tim komutanı Egemen Denizoğlu. Sizden bazı bilgiler almak istiyorum. Aslanım sen Gizem ablanla dışarı çıksan annen benimle." Önce bana daha sonra annesine baktı annesi kafası ile onu onaylayınca Gizemin ona uzattığı eli tuttu odadan çıktı.

•Yeni bir kurgu ile karşınızdayım, BONCUK isimli kitabımızı yayından kaldırmamın sebebi tiktokta linç yemesiydi. Eğlenmek için yazıyorum ve linç yemek istemiyorum. İsimler diğer kitabımızdan kalma sadece bazı değişiklikler yapıldı.

•Bu yalnızca bir kurgudur içinde geçen hiçbir olayın gerçekle alakası yoktur.

•İlk bölümümüzü nasıl buldunuz? Asker kurgusu tarzında olacak sevmenizi umuyorum ♡

ESARETİNDEN KURTULUŞWhere stories live. Discover now