Oseye

39 7 9
                                    

Beni izliyordu. Bacaklarını sandalyesinin iki yanında açmış ve kollarını üzerinde kavuşturmuştu.

"Neden durdun?"dedi kaşlarını kaldırarak
"Beni izlediğin için odaklanamıyorum."
"Sadece işini yap, Nile" dedi.

İçini çekti ve eski pozisyonuna geri döndü çalışma masasından bir şişe çıkardı. Bana temizlettiği şişelerdendi. Gözlerim bir anlığına yıkadığım şişelere kaydı ve şişelerin çokluğu karşısında şaşırdım. Tabii, adamın 2 metre olan boyunu, geniş omuzlarını ve iri vücudunu hesaba katarsak, bu kadar çok vücut yağı kullanması normaldi. Fakat Mısır'da yağ kullanmak bir lükstü ve pahalıydı, Amen bunlara bir servet harcamış olmalı..

Şişenin mantarını açtı ve içindeki sıvıyı çıplak vücuduna sürmeye başladı. Geniş omuzlarından karın kaslarına doğru indi, ardından tekrar omuzlarına çıkıp sırtına erişmeye çalıştı, fakat yetişemedi. Onun bu çabası karşısında gülümsedim ve aklımdan geçmemesi gerek bir düşünce geçti ve aniden ağızımdan çıktı.

"Yardım edeyim mi efendim?"

Amen bu soru karşısında şaşkınlığını gizlemedi. Utanarak hemen başımı eğdim bu dünyaya henüz alışamamıştım ve kiminle ne seviyede konuşacağımı bilmiyordum. Adam normal bir şekilde konuştu.

"Tamam, önce işini bitir sonra yardım edersin."

Gözlerimi şaşkınlıkla açtım ama epistat görmesin diye hemen bakışlarımı indirdim. Kabul edeceğini düşünmemiştim. Gerçekten bu adamı hafife alıyorum yarın bir gün kellemi alabilecek bir adamı.

Son şişeyi de kaptaki sudan geçirip kurulayınca yerden kalktım ve su ile dolu kabı epistatın masasında bıraktım. Kabı masaya bırakmamın etkisiyle içerisinden bir kaç damla su masaya sıçradı.

"Bitirdim efendim."
"Güzel, şimdi ellerini aç."

Ellerimi açtım ve epistat elime bir kaç damla yağ döktü, yağı ellerime dökmesiyle birlikte burnuma hafif ama çok güzel bir koku geldi.

"Şimdi ellerini ovala ve sür."

Epistat arkasını döndü ve ellerimi çıplak omuzunun üzerinde gezdirdim. Ellerim ona değdiği anda ürperdim. Elimdeki yağı omuzundaki dağıtmaya başladım. Adam rahatlamanın etkisiyle başını yana attı. Yağı Amen'in sırtında iyice yaydım ve parmaklarımı masaj yapar gibi hafifçe omzuna bastırdım. Amen'in yüzünü göremiyordum ama şu anki olabilecek yüz ifadesini kafamda canlandırdım ve sırıttım. Aniden adamın büyük eli omzunun üstünden geldi ve elimi tutarak beni durdurdu. Hafifçe bana döndü ve omuzunun üzerinden bana bir bakış attı.

"Kendini fazla kaptırdın bakıyorum, hoşuna mı gitti." Dedi.

Bu laflardan dalga geçtiğini çıkarabilirdim ama yüzünde hiç memnun bir ifade yoktu.

"Hayır, sadece dalmışım."

Adam hala tuttuğu elimi bıraktı ve yavaşça ayağa kalktı. Yüzüne bakmak için kafamı kaldırmak zorunda kaldım.

"Bu kadarı yeterli cezanı çektin, şimdi gidebilirsin."
Dedi ve hiçbir şey söylemeden epistatın dairesinden çıktım ve evime doğru yöneldim.

                                          💛

Sabah uyanınca ilk işim hazırlanıp yerel yemekhaneye gitmekti. Oseye yatağında yoktu yemekhanede olmalıydı.

Yemekhaneye geldiğim anda masada oturan Ramsis ve abisi hoca Ravic'i gördüm. Masaya oturdum.

"Günaydın." Dedim masaya otururken. İkisi de cevap gelmeyince başımı kaldırdım ve onlara baktım. Ramsis'in kaşı patlamış ve kan oturmuştu. Dehşet içinde kaldım ve Ramsis'in yüzüne dokundum.

"Ne oldu! Bunu kim yaptı sana?!" Ramsis sanki yarası umrunda değilmiş gibi başını eğdi ve alçak sesle konuştu.

"Oseye.."

Kötü şeyler hissetmeye başlamıştım. Bu hiç hayre alamet değildi.

"Ne oldu? Oseye nerde?" Dedim Ramsis'in yüzünden ellerimi çekerek. Ravic cevap verdi.

"Avcılar onu yakaladı." Ravic bunu öyle bir soğukkanlılıkla söylemişti ki yüzünde mimik bile oynamamıştı, sanki her şey yolundaymış gibi...Donup kaldım.

"Ona ne olacak?" Dedim boğazım düğümlendi. Ravic aynı soğukkanlılıkla cevapladı;

"Şu an avcılar tarafından sorgulanıyor."

"Peki Ramsis? Yüzünü bu hale getiren avcılar mıydı?" Ramsis başını salladı.

"Evet, beni sorguladılar ama sonra serbest bıraktılar."

"Nasıl serbest kaldın? Onları nasıl ikna ettin?" Ramsis ağzını açtı.

"Abim-" Ravic hemen kardeşinin sözünü kesti ve ekledi.

"Oseye kendini ele verdi. Ortalıkla sarhoş sarhoş gezmesiyle hata etti ve dikkatleri üstüne topladı bu son onun için kaçınılmazdı." Sinirlendim.

"Sen ne dediğinin farkında mısın hoca? Onun ölmesine öylece izin mi vereceğiz elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız?!!"

"Aynen öyle yapacaksın Nile. Sizi uyarmıştım, dikkat çekmeyin demiştim. Geldiğimizden beri dediklerimin askini yapmak dışında bir şey yapmadınız. Ben sizin babanız veya bakıcınız değilim bir velet yüzünden de ölmeye niyetim yok. Oseye kendini ele verdi, eğer onunla birlikte ölmek istiyorsan git, ama şunu unutma ki bunu yaparsan bizi de ölüme sürüklemiş olursun. Şimdi kapa çeneni ve bunu kabullenip otur." Dedi kara gözlerini kısarak.

Gözlerim doldu ve Ramsis'e baktım. Konuşmamız sırasında bir kelime dahi söylememişti. Göz göze geldik ve utanarak başını eğdi. Masadan kalktım ve koşarak uzaklaştım.

                          

Antik Mısır BüyücüsüWhere stories live. Discover now