Boş Koridordaki Çığlıklar

Start from the beginning
                                    

Buğra sandalyemi içeriye çekip kollarını bana sardı. "Geçti, geçecek. Bak bana, öksürmüyorum artık." Evet, öksürmüyordu. "İyi misin?" Başını salladığında kollarını çekip göz yaşlarımı silmişti. "Yarın için eşyalarını topladın mı?" Yani daha gitar ile resimlerimi almam gerekiyordu ama çoğu bitmişti. "Çoğu hazır yarın da diğerlerini hallederim. Kahvaltı yaptın mı sen?" Evet anlamında kafasını salladığında aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Sana bir şey soracağım. "

Mutfağın önündeki kutular kalkınca içeri geçip dolabı açtı "Sor tabi." "Dolapta neden 4 poşet yeşil elma var?" Mutfağa yöneldiğimde dolabın o pis kokusu burnuma doldu. "Nerden fark ettin onu sen ya." Elmadan bir ısırık alınca dolabı geri kapattı. "Dolapta biradan ve yeşil elmadan başka bir şey olmayınca fark etmesi de zor olmuyor haliyle." Haklıydı. "Ben yeşil elmayı çok severim. Aç kalırım susuz kalırım ama yeşil elma olmazsa olmaz yani. Eskiden biriktirdiğim paralarla alıyorum her bittiğinde." Kaşlarını kaldırdığında pes ettim. "Tamam bizim çakma pederden araklıyordum. Ama yeşil elma kırmızı çizgimdir. Almıyordu." 

Gülümseyip başını salladı. "Gel hadi dışarı çıkalım." Dolaptaki elmanın birini bana attığında kemirmeye başlamıştım. "Nereye gideceğiz ki?" Bilmem dercesine kafasını salladı. "Hep senin hayalinle büyüdük biz. Ama bir gün bulma ihtimali hiç aklımıza gelmemişti, senin özleminle büyüdük." Onlar içinde çok  zor olsa gerekti.

"Açıkçası Boranla da pek gezemeyiz o yüzden bir kardeşle nasıl gezilir, nereye gidilir pek bilmem. Ama senin istediğin bir şey varsa okeyim." Düşündüm, düşündüm ve tekrar düşündüm ama aklıma bir şey gelmemişti. Buğra konuşunca düşüncellerimden koptum. "Bana hobi ve fobilerinden bahsetsene. Seni tanımak istiyorum." 

Biraz kendimden bahsetmiştim. Uğraştığım işlerden ve yeteneklerimden. Buğra  şaşkın bakışlarını istese de gizleyemiyordu. "Bak sen şu işe. Demek resim yapıyorsun." Aslında yeni başlamıştım ve pek başarılı olduğum söylenemez. "Yani çok bir şey değil aslında. Bazı basit şeyler." "Annemde resim yapıyor. Demek ailemizde iki tane ressam varmış." Ailemiz...

Ne ara ailelerine dahil olmuştum?

Bir kaç saat bana kendini anlattı, aileden söz etti. Ama zamanı gelince onlar sana kendilerini anlatsın deyip ağzını açmamıştı. Evin tüm camları açık olunca koku hafiflese de ev buza dönmüştü. Benim bol gelen bir kazağım vardı onu alıp Buğraya verdiğimde küçük gelse de kabul etmişti. 

Akşam olduğunda ne yapmam gerektiğine  karar verememiştim. Bizim hiç bir zaman düzenli bir yemek biçimimiz olmazdı. Zaten kazadan sonra hiç babamla oturup yemek yememiştim. Ayda yılda bir dolaba bir şeyler atar giderdi. Bazen getirdikleriyle yemek yapardım bazen de cebinden araklar internetten yemek söylerdim. Tabi her zaman bu kadar şanslı olamazdım. O gecelerde de çok kez yatağa aç girdiğim olmuştu.

Buğra elindeki telefonu kapatıp havadan sudan saçma bir muhabbet açmış onu konuşuyorduk. Dolapta yiyecek yoktu diye hatırlıyorum. Acaba bizim peder cüzdanı unutmuş mudur diye düşünürken aklıma ceketiyle çıktığı geldi ve bu fikir de batmış oldu. E ben bu adama ne yapacaktım?

Düşüncelerimi bölen çalan kapı sesi olmuştu. Buğra bana baktı ben Buğraya. Bir daha sıkıyorsa bey de. "Birini mi bekliyordun?" He anam dansöz çağırdım gelip eğlendirecek bizi. Acaba babam gelmiş olabilir miydi? "Babamı salmış olabilirler mi? Hızla ayağa kalkıp bileğini sıvadı. "Saçmalama! Nereye çıkıyor o pislik? Bu kadar şeyden sonra biraz zor gün yüzü görür o." Yutkunup omuz silktim. Bana niye bağırmıştı ki, ne ne dedim sanki?

Ben kapıya ilerlerken beni durdurup önüme geçti. "Kim o?" Kapının ardından tanıdık bir ses duyuldu. "Benim oğlum, aç kapıyı." Selçuk bey? Buğra hızla kapıyı açtığında elinde bir sürü poşet vardı. Buğra poşetleri alıp gülümsemekle yetinmişti. "Anneniz gönderdi. Afiyet olsun. Bir ihtiyacınız olursa yazmayı unutmayın." İçeriye davet etmek istesek de evin hali belliydi. Selçuk beyde çok durmayıp gitmişti zaten. 

Cam ParçamWhere stories live. Discover now