Boş Koridordaki Çığlıklar (düzenlenmede)

160 21 38
                                    

Göz yaşlarımı bastıramıyordum. Çocuk gibi karşısına geçmiş ağlıyordum. Buğra da ses etmeden yanımda duruyordu.

Geçmişi kabullenmek bu kadar zor olmamalıydı. Saat 19.30da kapı çaldı. Ben o sırada kafamı koltuğun arkasına doğru atmış gözlerimi dinlendiriyordum. Ses ile kafamı kaldırıp evin içerisinde Buğrayı aradım.

Mutfaktan çıkıp bana ilk kapıya sonra da bana baktı. "Hapisten çıkmış olabilir mi?" Dayanamayarak sorduğum sorudan sonra kaşları çatıldı. Belki de susmalıydım.

Samimi ve sıcak kanlı olsa da kaşlarını çattığında içim ürperiyordu.

Dile getiremesem de korkuyordum.

İnsanların öfkesi bana hiç iyi şeyeler yaşatmamışlardı.

Kapıya ilerleyip sakince açtı. Hemen ardından gelen sesler, gelen kişinin Selçuk bey olduğunu gösteriyordu.

İçeriye girdiğinde elinde poşetler vardı. Buğra Selçuk beyin elindekileri alıp eşelediğinde poşetten mis gibi kokular yükselmişti. "Anneniz yemek yollattı."

Anneniz demişti.

Her bu olayı düşündüğümde başıma ağrılar giriyordu.

Selçuk bey yemekleri verdikten sonra çok duramayıp çıktı. yemek kaplarında pilav ve fırında tavuk vardı. Güzel bir sofra hazırlayıp ikimiz bir yemeğe oturduk.

6 yıl sonra ilk defa anne yemeği yeniştim. Aklıma o kadının yaptığı yemekler gelmişti. O da pilavı diri yapardı. Lapa olunca kendine kızar, çorba gibi olmuş derdi. En sevdiğim yemeği hep istediğim gibi yapardı.

Hayır! Özlememiştim.

Özlemedim işte.

Çatalı elimden bırakıp ağzımı sildim. "Afiyet olsun, annenin eline sağlık." Başını salladığında o da doymuştu. Bulaşıkları hep beraber hallettikten sonra içeri geçtik yine. Ben biraz kitap okumuştum, o da telefonuyla konuşmuştu.

Gogo diye biriyle. Gogo nedir ya? O telefon konuşmasını bitirdiğinde bende kitabı kaldırdım. "Buğra bir şey sorabilir miyim?" Merakla kaşlarını havalandırmıştı.

Huzursuzca yerimde kıpırdanıp bir çırpıda sordum. "Gogo kim? Söylemek zorunda değilsin, sadece merak ettik. "Gerçek adı Tolga ama ismini kullanmayı sevmediği için Gogo diyoruz arkadaşlar arasında." Tolga=Gogo? Ne alakaydı ki?

Yüzümden nedenini merak ettiğimi anlamış olacak ki telefonunu cebine koyup bana açıklama yaptı. "Şimdi Gogo'ya haber veremden anlatmak ne kadar doğru olur bilmem ama ilk okul yıllarından gelen bir lakap."

Saat ilerledikçe Buğra esnemeye başlamıştı. Yatağı nereye sermem gerekiyordu bilmiyordum. Klimanın ısısını yükseltip Buğraya döndüm. "Bizim ev biraz küçük. Öbür odalar hem soğuk hem de babamın odasında yatmak isteyeceğine emin değilim."

"Yok be koçum hiç odaya gerek yok. Burada kıvrılırız." Kıvrılırız derken? "Yok Buğra sana yatağı buraya yaparım, ben odada yatarım." Klimanın kumandasıyla sıcaklığı daha da yükseltip damağını çıtlattı "O, oda buz gibi. Hem gördüm ben odayı. Buz gibi yerde mi yatacaksın?" 17 yıldır bu kimse için sorun olmamıştı.

"Olmaz öyle şey iki tane koltuk var sen birinde ben birinde yatarız işte." Ses çıkarmadan yatak odasındaki dolaptan yeni, çarşaf ve yastık getirdim. Beni görünce koşup dizlerimin üzerindeki yatakları aldı. "Yettim!" Çarşafları koltuğa sermeme yardım ederken onu orada bıraktım ve yorganları almaya gittim.

İki tane yastığı alıp geldiğimde çarşaflar serilmiş, koltuğun yastıkları kaldırmıştı. Yastıkları da koltuğa dizip uzandık. Ne ara daldım hiçbir fikirim yok. Öyle bir uyumuşum ki hiç ellemeseniz o koltukta yaşlanıp ölene kadar uyuyabilirdim.

Cam ParçamWhere stories live. Discover now