49. Bölüm: Gizli Görev.

Start from the beginning
                                    

"Buyurun efendim," diyerek masayı gösterdi garson. "Masanız burası."

"Teşekkür ederim." diyerek başımı salladım ve oturdum. Menü önümdeydi fakat ben yemeğin adını bile duyunca midem bulanıyordu.

"Ne arzu edersiniz efendim?" diye sordu garson.

"Ben bir su alayım." dedim ve Evgin'in sesini duydum.

"O lüks restorana sadece su içmeye gitmiş olamazsın. Şüphe çekeceksin." diyerek uyardı beni Evgin. Boğazımı temizleyip menüden rastgele bir şey sipariş ettim.

Garson yanımdan gidince derin bir oh çektim.

"Daha ilk dakikadan dikkat çekeceksin." dedi ciddiyetle.

"Ateş burada gözükmüyor." dedim ona aldırmadan.

"Tamam, bekleyeceğiz." dedi. "O restorana iki kişilik bir masa rezerve etmiş. Gelmeme gibi bir ihtimali yok."

Ben kendi kendime oflarken siparişlerim gelmişti. Fakat son zamanlarda yemeğe bakınca bile midem bulanıyordu. Sebebi günlerdir kullandığım uyuşturucuydu.

"Başka bir şey ister misiniz efendim?" dedi garson.

"Hayır, teşekkür ederim."

"Hadi, ye." dedi Evgin. Resmen kumandayla beni yönetiyordu.

"Evgin, yiyemem, anlamıyor musun? Sipariş ver dedin, verdim." dedim itiraz ederek.

"Doğal davranmak zorundasın." dedi uzatmadan.

Yemeğin kokusunu aldıkça kusasım geliyordu. Sorun yemeklerde değildi, bendeydi.

Kapı açıldığında siyah takım elbiseli birini gördüm.

Ateş gelmişti.

"Evgin, Ateş geldi." dedim fısıldayarak. Heyecandan kaskatı kesilmiştim.

"Tamam. Yapacağın tek şey sakin olmak. Sakın gözükme ona." dedi. Yüzümü saklamaya çalışıyordum.

"Nasıl bir işin içine düştüm ben ya..." diye homurdanmaya başladım kendi kendime. Ama Evgin de duyuyordu bütün bunları.

"Söylenme." diye bir emir daha yağdırdı. Sigarasını yakıyor olmalıydı ki çakmak sesi duymuştum.

Biraz rahatlamak için masanın üstünde duran suyu içecektim ki su, daha çok midemi bulandırdı. Herkesin ortasında kusmamak için ayağa kalktım ve lavaboya doğru yol aldım.

"Nereye gidiyorsun?" dedi Evgin. Kolye şeklindeki kameradan anlamıştı gittiğimi.

"Bekle." dedim ve mikrofon ile kamerayı devre dışı bıraktım.

"Neden devre dışı bıraktın?" Bilgisayardan görmüş olmalıydı.

"Bazen fazla meraklısın, Evgin." dedim, zaten beni duymuyordu.

Acaba ondan nefret ettiğimi de söylesem mi, nasıl olsa duymuyor.

Lavaboya girdikten sonra rastgele bir kabine girdim ve tüm midemi boşalttım. Neyse ki Evgin bu manzarayı görmüyor ve öğürme seslerimi duymuyordu.

Kabinden çıktığımda lavaboya doğru ilerledim. İçeride kimse yoktu. Kulaklık ve kamerayı tekrar çalıştırdım.

"Neredeydin?" dedi Evgin. Sinirli ve meraklı bir şekilde sormuştu.

"Görmüyor musun?" dedim makyajımı tazelerken. Ellerimi çoktan yıkamıştım.

"Ateş seni görmedi, eminsin, değil mi?"

"Görmedi." dedim tekdüze.

"Umursamazlık yapma." dediğinde göz devirdim. "Sevgilin ne haltlar yiyor, bunu öğrenmeye çalışıyoruz."

"Bu işe kalkışan sensin." dedim rujumu çantama atarak.

"Benden bu konuda yardım isteyen sendin." dedi.

"Sen de kabul ettin." dedim. "Hem, benim sevgilim seni niye ilgilendiriyor?"

"Biz evliyiz. Farkında mısın?" dedi. "Karımla ilgili her şeyi bilmek zorundayım."

"Ben senin karın falan değilim." dedim sertçe.

Biz, gizli görevde kavga ediyorduk!

"Şimdi ağzımı açtırma." dedi. "İşin bittiyse çık oradan."

"Tamam..." dedim oflarken.

Çıkmak için kapıyı açtığım an ikimizin de şoka girdiğine yemin edebilirdim. Biraz uzaktaki Ateş'i, ve omzuna dokunduğu Buse'yi görmüştük.

"Hassiktir." dedi Evgin Buse'yi görünce. Ben ise şoka girmiştim.

Ateş'in beni görüp gözleriyle, bekle beni, mesajı verdiğinde Evgin'i tekrar ettim.

"Hassiktir."

RastlantıWhere stories live. Discover now