45. Bölüm: Aşk ve Acı.

27 6 8
                                    

Sarhoşken yalan söyleyemezsin. Sarhoşlar ancak doğruları söyler.

"Ooo..." dedik hepimiz birden, kadehlerimizi kaldırarak. Ardından bardakları tokuşturup fondip yaptık.

Yine içmeye gelmiştim gece kulübüne. Ve tanımadığım insanlarla kadeh tokuşturuyordum. Adını bile bilmediğim birinin doğum günü partisine katılmıştım ve davetsiz misafirdim.

"Ezgi, hızlı gitmiyor musun biraz?" dedi içlerinden bir kız. Adı... Sanırım Aslı'ydı.

"Sorun yok." dedim ve gülümseyerek göz kırptım.

Saatler geçmişti, telefonum kapalıydı çünkü kimsenin sesini duymak istemiyordum.

Evgin'in bile...

Herkes dağılmaya başlamıştı. Masadaki grupta en çok içen bendim, dolayısıyla en sarhoş olan da...

Sendelediğimi görenler beni iki kolumdan tuttu.

"Ezgi, sana da taksi çağırıyorum." dedi Batuhan elinde telefola. İtiraz edemedim, ki ne dediğini bile anlamamıştım.

Nihayet evin önüne geldiğimde taksiden zar zor indim. Taksi gider gitmez kendimi yerde buldum.

Sanırım bu gece sokakta sızacaktım.

Evgin'den:
Ezgi'ye balkondan bakıyordum, taksiden inmişti.

Ve beni sinir edecek derecede sarhoştu.

Onun eve girmesini beklerken o yere düştü. Halini görür görmez odadan çıktım ve merdivenleri indim. Evin önüne çıktığımda ona bir şey olduğunu sanmıştım, ama sadece uyuyordu.

"Duyuyor musun beni?" dedim onu hafifçe dürterek. Ses vermedi. Hiç düşünmeden onu kucağıma aldım ve odamıza kadar taşıdım.

Onu yatağa yatırdığımda kıpırdandı.

"Evgin..." diye sayıkladı gözleri kapalıyken. "Ben acı çekmeyi seven aptalın tekiyim."

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak. Ona biraz daha yaklaştım.

"Ben sana aşık oldum... Kendimi cezalandırdım..."

Bana aşık olmak bu kadar acı veremezdi, değil mi? Ezgi tam tersini söylüyordu. Bana aşık olmak kendi çapında kendini cezalandırmaktı. Bu kadar mı eziyet etmiştim ona?

Sadece onun iyiliğini istemiştim oysaki...

"Evgin... Ben sana çok aşık oldum."

Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim o an. Karşınızdaki kişi size aşık olduğunu söylüyor fakat bu yüzden acı çektiğini de söylüyor.

Kendimi evin bahçesine atarak tüm geceyi orada geçirmek istiyordum.

Ertesi Gün...
Ezgi'den:
Sabah uyandığımda başımdaki ağrının tek sebebi alkol değildi, biliyordum. Stres, üzüntü, hatta mutluluk. Yaşadığım tüm duygular bana düşman kesilmişti.

Yatakta doğrulduğmda Evgin yanımda yoktu. Başımı tutarken Evgin'e seslendim, ses gelmedi. Odada da yoktu.

Lavaboda elimi yüzümü yıkarken dün gece nasıl eve ve hatta odaya kadar gelebildiğimi düşünüyordum. Evgin'in beni buraya kadar taşımış olabileceği ihtimalini düşündüm çünkü bana kalsa tüm geceyi sokakta kusarak ve uyuyarak geçirirdim.

Bugün ayılmak yüzümü yıkamak kadar kolay olmayacaktı. Bu yüzden hızlıca duşa girdim ve çıktım. Evgin hâlâ ortalarda yoktu. Onu aramalı mıydım?

Bu düşüncelerimin arasında yatağın yanındaki komodinin çekmecesinde ağrı kesici hap arıyordum. Eğer yoksa bu aşağı inmem için bir bahane olacaktı. Çünkü eğer Evgin'i evin içinde arasam onu merak ettiğimi düşünecek ve kendi kendine triplere girecekti.

Ne kadar toksik bir ilişkimiz var, değil mi? Adam ortada yok, öldü mü kaldı mı bilmiyorum ama yine de onu aramak için başka bir bahane bulmak zorundayım.

Harika. Ağrı kesici haplar bitmişti.

Saçımı kurutmaya gerek bile duymadan merdivenlerden aşağı indim ve salona göz gezdirdim. Koca evin içinde Evgin'i arıyordum. İlaç almak için mutfağa gittiğimde Evgin'in nihayet orada olduğunu gördüm.

"Günaydın." diyerek ilaç dolabını açtım. Evgin yüzüme bile bakmıyordu. Kendine kahve hazırlamakla meşguldü.

"Sana da." Bu neydi şimdi? Hiç konuşmayacak mıydı yani?

"İlaç alacaktım, ondan geldim." Aferin Ezgi. Yine gereksiz bilgilerinle doldurdun beynimizi.

"Yardımcılardan isteyebilirdin." dedi.

Normalde de soğuktu ama bu kadar değildi. Anormal bir durum vardı. Yine bir olay oldu da acısını benden mi çıkarıyordu? İçinde bile olmadığım bir olayın?

"Sen de kahveni yardımcılardan isteyebilirdin."

Evet. Dakikasında beni kendinden soğutmuştu. İlişkimiz bu kadar diken üstündeyken nasıl hâlâ evliydik, küçük bir çocuğa anlatsam aklı almazdı.

"Bahçeye hava almaya çıkacağım. Ben hallediyorum."

"Evgin ne oluyor? Niye böyle davranıyorsun bana?" dedim kendimi tutamayıp.

"Bana aşık olmak kötü bir şey mi?" dedi aniden bana dönerek. O an ne diyeceğimi bilemedim. Nereden çıkmıştı bu?

"Ne?"

"Bana aşık olmak bu kadar kötü bir şey mi?" diyerek tekrar etti. Öyle öfke dolu bir şekilde söylemişti ki o an beni orada boğacak sanmıştım.

"Hayır. Nereden çıktı bu?"

"Yalan söyleme." dedi üstüme gelerek. "Sen bana aşık olarak kendini cezalandırmışsın."

"Bu da nereden çıktı?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Dün gece söyledin." dediğinde donakaldım. Dün ne söylemiştim tam olarak?

Evgin bana, kendimde değilken ona söylediğim iki cümle için mi bana soğuk davranıyordu yani?

"Sarhoştum. Uydurmuşum işte bir şeyler. Kafana takacak bir durum yok." diyerek kaçmaya çalıştım ama kolumdan tutup beni kendine çekti.

"Ne yani? Yalan mı?"

"Tabii ki yalan." dedim sinir bozukluğuyla gülerek.

"Sarhoşken yalan söyleyemezsin. Sadece doğruları söylersin."

Evgin bana bunları söylerken benim aklım dün gecedeydi. Dün ona aşık olduğumu ve bununla kendimi cezalandırdığımı mı söylemiştim yani?

Hay senin çenene be Ezgi...

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin