1/Kardeş İstiyorum

18.5K 901 31
                                    

Arkadaşlar D&R ve okuokuda kitaplarım 14

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arkadaşlar D&R ve okuokuda kitaplarım 14.90 almak isteyenlere duyrulur.

Evet arkadaşlar hikayemi tekrar okumak isteyenler yeni başlayan arkadaşlar hoş geldiniz. Düşüncelerinizi eksik etmeyin..

Dilara'dan...

•Yıllar su misali akıp giderken hayat hepimizden bir şeyler götürmüştü. Şuan aynadaki aksıma baktığımda yüzümde otuz beş yaş çizgilerini, saçlarımda bir kaç tanede olsa akları yavaştan kendini göstermeye başladığını görebiliyordum. Şifonyerimin üzerinde ki kalp şeklinde ki fotoğraf çerçevesindeki Kuzey'le düğünümüzde çekilmiş fotoğrafımıza gözüm kaydığında zamanın nasıl da çabuk geçtiği gerçeği bir kez daha gözümün önüne serilmişti.

Kuzey'le evlendiğimiz bu gün tam on üç yıl olmuştu. Onunla geçirdiğim on üç yıl boyunca acı-tatlı bir çok şey yaşamıştık ama ona olan sevgim bir gün bile azalmamış her geçen gün daha da artmıştı. İlk yıllardaki fırtınalı aşkımız yerini sakinliğe bırakmış çocuklarımızla aramızda sevgiyle harmanlanmış kopmaz bir bağ oluşturmuştu. Sevgi diyorum çünkü Kuzey'e olan sevgim bir zamanlar ona duyduğum aşktan çok daha büyüktü. Fotoğrafımıza bakarken bile gözlerim onun için parlıyor, kalbim hâlâ deli gibi çarpıyorsa bu ona olan sonsuz sevgim ve bağlılığımdan kaynaklanıyordu. Artık sevgimize ortak olan ilk göz ağrım Poyraz'ım ve miniğim değerlim İnci'm vardı. Geçmişin hatırlamak istemediğim kötü günlerimi geride bırakmış Kuzey ve çocuklarımla tam bir aile olmuştuk. Hayattan şu saatten sonra beklediğim hiç bir şey kalmamıştı. Aslında bir şey vardı ama maalesef bu imkansız bir istek gibi gözüküyordu.
Kızım benden 6. yaş gününde hediye olarak kendisi gibi mavi gözlü ama erkek olan bir kardeş istediğini söyledi. Aslında Kuzey'e bir çocuk daha vermek benim de en büyük arzulardan biriydi. Yıllar önce beni zorla nikah masasına oturttuktan benden bu evdeki oda sayısı kadar çocuk istemişti. Kuzey'in en iyi yaptığı şeydi beni zorla da olsa nikah masasına oturtmak. Eğer bunu yapmasaydı şimdi belki de farklı kişilerle kuracağımız hayatta mutsuz olacak eşlerimizi ve çocuklarımızı da bu mutsuzluğa mahkûm edecektik.
Elim Kuzey'in bana yıllar önce verdiği boynumda ki dört yapraklı yonca kolyeye gitti. Kuzey'le ayrı kaldığım yıllarda bu kolye bana güç vermiş bu ayrılığa katlanabilmiştim. Boynumda ki kolye gibi dört yapraklıydık. Kızımın aylardır bitmek bilmeyen kardeş isteği gerçekleşseydi Kuzey kolyeye bir yaprak daha ekletecekti ama maalesef çocuklarıma bir kardeş daha veremiyordum. Doktor yaşım ilerlediği ve hipoglisemi hastalığım yüzünden hem benim hem de bebeğimin hayatı için bir çocuğa daha izin vermedi. Kuzey bir çocuk daha istemediğini kesin dille söylese de bir çocuğumun daha olmasını çok istiyordum
Aslında Kuzey'i anlıyordum. Poyraz'ın doğumunu düşündüğümde ona hak veriyordum. Hastalığım yüzünden nerdeyse ölüyordum, doğumda kalbim durmuştu. Bu saatten sonra çocuklarımı ve Kuzey'i kaybetmek istemiyordum. Onların büyüdüğünü okullarından mezun olduklarını ve aşık olup evlendiklerini görmek istiyordum. Kuzey'le yaşamak yaşlanmak onunla ölmek istiyordum Allah'tan tek dileğim buydu.
Birde kızımın kardeş isteme düşüncesinden vazgeçmesini diliyordum. Çünkü artık ona bu durumu nasıl açıklayacağımızı ne Kuzey ne ben biliyorduk. Kızımın kardeş isteği Bora'nın bir kaç ay önce Trabzon'a yerleştikten sonra başlamıştı. Çünkü İnci dayısına aşık bir kızdı. Bu yüzden özellikle Bora dayısı gibi mavi gözlü bir erkek kardeş istiyordu. Kardeş isteği Bora'nın bir oğlu olmasıyla daha da katmerlendi. Üstelik oğlu dayısı gibi mavi gözlüydü. Altı aylıktı şuan, ismini fırtınalı ailemize yakışır şekil de Bulut koymuşlardı. Bora'yla telefonda her konuşmamızda bu yüzden ona sitem eder olmuştum. Ne zaman İnci ailemizden biri arasa Kuzey ve beni ona kardeş yapmadığımız için şikayet ediyordu. Akrabalarımızdan bu durumu duymayan kalmamıştı. Üstelik bu durumu Fabian dayısına bile söylemişti. Fabian'ın bunu duyduğunda " Yıllar oldu yoksa nasıl çocuk yapacağınızı unuttunuz mu?" diyerek kahkaha atmıştı. Allah'ım o günü düşündükçe yüzüme hala utançtan ateşler basıyordu. Ben ne söyleyeceğimi bilemesem de sonradan karısı Zeynep'ten bir güzel azar işittiğini öğrendim. Fabian'ın yıllar önce sık sık Türkiye'ye gelme nedeniydi Zeynep. Bir sürü şeyi beraber aşmak zorunda kalsalar da mutlu bir yuvaları bir kız bir oğlan iki de çocukları vardı. Oğlu Ege beş yaşında babası gibi esmer karakaşlı kahverengi gözlü babasının kopyası bir çocuktu. Kızı Ada ise üç yaşında annesi gibi kumral kahverengi gözlüydü. Zeynep sayesinde Fabian Müslüman olmuştu. Fabaian'la aramızda ki bağ daha çok artmıştı. Benim için ikinci bir abiden farksız olsa da hâlâ Kuzey onun varlığından rahatsız oluyordu. Kuzey, Poyraz'a hamileyken onu terk edip Fabian'ın yanına sığınmamı hazmedemiyordu. Ama yine de bir araya geldiler mi aralarından su sızmıyor kırk yıllık dostmuş gibi davranıyorlardı. Bunu da beni mutlu etmek için yapıyorlardı.
Poyraz artık 12 yaşına gelmişti, yavaşça ergenliğe adım atmaya başlamıştı ve kardeşini çocuk olarak gördüğü için onunla fazla zaman geçirmiyordu. Bu da İnci'nin erkek kardeş istemisini daha çok körüklüyordu. Bu yüzden onunla ilgilenecek özellikle bir erkek kardeş istiyordu. Artık ne yapacağım konusunda şaşırmış durumdayım. İnci'nin papağan gibi kardeş istiyorum diye ne kadar daha diretmeye devam edecek en ufak bir fikrim yoktu. Bu işin içinden nasıl çıkacağım diye düşünürken odamın kapısı birden sert bir şekil de açılmış korkuyla irkilmiştim. Kızım üzerinde askılı pembe kısa geceliği paldır küldür içeriye girip küçük mavi gözlerini üzerime dikerek kollarını bağdaş kurmuştu.
"Anneciğim bana kardeş ne zaman yapacaksınız? Aylar oldu ama hâlâ ortada bir şey yok. Babamla da bu konuyu konuştum ama beni laf kalabalığıyla geçiştiriyor" Hayretle gözlerimi açmış İnci'ye bakıyordum. Ağlasam mı gülse miydim! Kızım yine yirmi beş yaşında ki bilmişlikle konuşmaya başlamıştı.
İnci'nin yanına gittim. Dizlerimi büküp oturdum. İpek gibi yumuşak saçlarını okşarken "Güzel kızım babanla ben, abin ve senden başka bir çocuk istemiyoruz, bunu seninle kaç kere konuştuk. Sürekli ağlayan, altını ıslatan, eşyalarını dağıtan oyuncaklarını kıran bir kardeş istemezsin." Dedim. Allah'ım artık bu kıza nasıl cevap vereceğimi şaşırmıştım. Caydırma politikaları izliyordum ama pek başarılı olduğum söylenemezdi.
"Öf anne ya bıktım artık aynı şeyleri söylemenizden, çocuk mu kandırıyorsunuz" diyerek gözlerini devirmişti. Allah'ım bu kız ne zaman bu kadar dilli olmuştu. İnci büyüyünce Eylül'ü aratmayacak gibi duruyordu. Kuzey Bora gidince en çok Eylül'ün dilinden kurtulduğuna sevinmişti. Utanmaz kocam telefonda Eylül'e gittiği için parti vereceğini söylese de Eylül'ü en az benim kadar gözü arıyordu. Gerçi ikinci Eylül burnunun dibinde büyüyordu ama henüz haberi yoktu Kuzey'in.
Gözüm kapıya kaydığımda Kuzey tüm heybetiyle kalın kaşlarını çatmış bize bakıyordu. "Kızım "
Kuzey'in kalın sesiyle İnci babasına döndü. "Babacığım" diyerek Kuzey'in yanına gidip ayağına sarılmıştı. Başını babasına doğru kaldırarak" Canımın içi babacığım annemi kardeş konusunda bir türlü ikna edemiyorum. Başka çocuk istemiyormuş lütfen babacığım bana bir kardeş yapın. Deniz ve Rüzgar'ın bir kardeşi oldu bende istiyorum" dedi dudaklarını bükerek. "Kuzey oflayarak dizlerinin üzerine çöktü.
"Kardeşin olmasını çok mu istiyorsun?" Kuzey karşısında sanki altı yaşında ki kızı değil de kocaman bir kız varmış gibi sormuştu.
"Evet babacığım mavi gözlü bir erkek kardeş istiyorum."
"Ha yani illa mavi gözlü olsun başkası kurtarmaz." İnci başını olumsuz anlamda sağa sola sallamıştı.
"Evet babacığım dayım gibi mavi gözlü olsun. Çünkü ben dayımı çok özlüyorum ona benzemesini istiyorum."
"Tamam ufaklık şimdi git uyu ben anneni kardeş konusunda ikna edeceğim." İnci sevinçle babasının boynuna sarılıp yanaklarına sesli birer öpücük kondurdu. "Babacığım annemi ikna olmazsa sarıl öp tamam mı?" Demesiyle kahkahayı patlatmıştım. Kuzey "tamam kızım" diyerek burnuna öpücük kondurmuş ona sıkıca sarılmıştı.
"İyi geceler canım içi babacığım, anneciğim" İnci odadan çıkıp gitmişti. Yerimden kalkıp kendimi yatağın üzerine zor atmıştım. Kuzey gülerek yanıma gelip oturduğunda ellerimi avuçlarının içine almış öpmüştü.
"Kuzey artık ona verecek cevabım kalmadı tedavi altında bir çocuğumuz daha olabilir. Dayısının mavi gözlü bir oğlu daha olduktan sonra bu isteği çok daha arttı."
"Bunları konuştuk Dilara bu konu kapandı. Şu saatten aynı korkuları tekrar yaşayamam. İnci'yi doğurana kadar bile ömrümün yarısı gitti bundan sonra olmaz. Sırf İnci'nin şımarıklığı yüzünden seni kaybetmeyi göze alamam." dedi sert bir dille.
"Ama kızıma beni ikna edeceğini söyledin bir kaç gün sonra yine kardeş diye tutturmaya başlayacak."
"Dilara İnci'nin bir kardeşi olacak."
"Nasıl olacak çocuk doğurmamı istemiyorsun."
"Ben günlerdir bu konuyu düşünüyorum karar verdikten sonra avukatla konuşup her şeyi hallettim sen de kabul edersen..."
"Neyi kabul edersem Kuzey! Meraklandırma beni"
"Evlat edinebiliriz. Hem bir çocuğu yuva veririz hem İnci'nin bir kardeşi olmuş olur. Daha önce böyle bir şey aklıma gelmemişti yine de bu birden verilecek bir karar değil"
"Bilmiyorum Kuzey haklı olabilirsin. Kızım yalnızlıktan sıkılıyor. Poyraz'la arasında yaş farkı olduğu için anlaşamıyorlar. Zamanında beni dinleseydin aralarında bu kadar yaş farkı olmazdı. " Sitemkar sesimle çıkan sözlerim karşısında Kuzey "Dilara haklı olabilirsin ama Poyraz'ın doğumun da nerdeyse ölüyordun bu korkuyu atlatmam yıllarımı aldı" dedi.
Elimi Kuzey'in yanağına dokundurup baş parmağımı yüzünde gezdirdim. Yüzünde hâlâ geçmişin pişmanlıkları vardı Kuzey'in.
"Özür dilerim Kuzey niyetim o günleri hatırlatmak değildi."
"Biliyorum aşkım bunları artık düşünmeyelim " Yüzündeki elimin içini öpünce elimin içi gıdıklanmıştı. Sonra da cebinden kırmızı küçük bir kadife bir kutu çıkarıp bana uzattı. Şaşırdığımı söylesem yalan olurdu. Bu gün evlilik yıl dönümümüzdü hem ondan böyle bir jest bekliyor hemde unutmuş olabileceğini düşünüyordum.
"Aç hadi" Kutuyu elime alıp yavaşça açtım. İçinde beyaz altın kolye vardı. Kolyeyi elime aldığımda hepimizin isimleri yazılmış zincire aralıklarla yerleştirilmişti. "On üç yıldır hayatımda olan değerlim çocuklarımın annesi benimle evlendiğin bu güzel yuvayı çocukları hayatın pahasına bana verdiğin için teşekkürler. Ben çok şanslı bir adamım, bu yüzden her sabah uyandığımda yanımda sen olduğun için Allaha şükrediyorum." Sözleri biter bitmez Kuzey'e sıkıca sarılıp bağımlısı olduğum erkeksi kokusunu içime çektim. Kuzey evlilik yıl dönümümüzü on üç yıldır bir kere bile unutmamıştı.
"Aslın da unutmuş olabileceğini içimden geçirmiştim." diyerek boynuna küçük bir öpücük kondurdum.
"Özür dilerim daha erken gelecektim ama ertelemeyeceğim bir toplantıydı. Biliyorsun Bora'da artık gitti her şeyle ben ilgileniyorum."
"Biliyorum Bora'nın gitmesi her şeyi tepe taklak etti. İnci'de o gittikten sonra kardeş istemeye başladı."
"Evet haklısın. Bu yüzden telefonda her gün azarlıyorum ama yapacak bir şey yok beyimiz İstanbul'dan bunaldığını söyledi."
"Aslında o bahanesiydi. Biliyorsun annem babam iyice yaşlandı. Her ne kadar halamla yaşasalar da Bora'nın aklı sürekli onlarda kalıyordu. Onları buraya getirtemediği için kendi gitmek zorunda kaldı."
"Biliyorum canım şimdi bunları boş ver bugün evlilik yıl dönümümüz ve ben karımı çok özledim" Kuzey'in koyulaşmış arsız bakışları seslice yutkunmama sebep olmuştu. Bu günlerde aldığı bir proje için tüm hayatı iş olmuştu. Doğru dürüst yüzünü dahi göremiyordum. Aynı evdeydik ama Kuzey'i bende çok özlemiştim. Kuzey yüzünde arsız gülümsemesiyle dudaklarıma kapandığında kendimi tamamen ona bırakmıştım. Tenimim her zerresinde onun dokunuşlarını hissederken onunla ilk kez birlikte olduğum gece kadar nazik, sevgi doluydu. Bu adam benim her şeyimle ilkimdi ve sonum olacaktı.
10 gün sonra...
Kuzey'le evlatlık meselesini konuşmamamızın üzerinden 10 gün geçmişti. Evlat edinmeye karar vermiştik. Bu haberi tüm aileyle paylaşmıştık anne babalarımız İnci'nin şikayetlerinden bıktıkları ve benim sağlık durumumu da göz önünde bulundurdukları için evlatlık meselesini olumlu karşılamışlardı. Fabian dahi bizim adımıza çok sevinmiş arayıp bizi tebrik etmişti.
Bu gün yetimhaneye gidip çocukları ziyaret edecektik. Kardeşini görmek istediği için İnci'yi yanımıza aldık. Poyraz'a bu konuyu ilk açtığımızda sandığımın aksine gayet normal karşılamış hatta "Benimle aynı yaşta biri olsun bende yalnızlıktan kurtulurum. Rüzgar'da yok artık" demişti. Canım oğlum dayısının gitmesi oğlumuzu da altüst etmişti.
Poyraz öyle söylese de önemli olan İnci'nin düşünceleriydi. Belki şuan bir kardeş istiyor olabilir ama bir kardeşi olunca umarım onu kıskanmazdı. Poyraz okulda olduğu için yetim haneye giderken yanımıza almadık. İnci arabada deyim yerindeyse kardeşi olacağı için takla atıyordu. Babasına sürekli "Gelmedik mi? "diye soru sorarak arabanın için de kafasını şişirmişti. Zavallı kocamın kaçacak yeri de yoktu. Yetim haneden içeri girdiğimizde bir sürü kız, erkek karışık çocuk bahçede oyun oynuyordu. Kuzey'le direk müdürün odasına konuyu görüşmek için yol aldık. İçeri girdiğimizde elli yaşlarında müdüre hanım gülümseyerek bizi karşılamıştı. Şirketimizin avukatı olan Kemal beyde daha sonra bize katılmıştı.
Kuzey daha önce her şeyi konuşmuş ayarlamıştı. Önce koruyucu aile olacaktık sonra tamamen bizim çocuğumuz olacaktı. Kuzey'le konuşmuştuk İnci'ye arkadaş olması açısından İnci'nin yaşların da bir çocuk olmasını istemiştik. Evlatlıkla ilgili okadar konuşmaya dalmıştık ki bir an olsun İnci'nin yanımızda olduğunu unutmuştuk.
Etrafa baktığım da İnci oda da yoktu. Kaşla göz arası nasıl kaybolabilmişti. Biz müdüre Hanımla konuşurken odadan çıkmış olmalıydı. Kuzey'le telaşlı bir şekil de dışarıya çıkıp İnci'yi aramaya başladık ama binanın için de İnci yoktu.
"Kuzey, kızım yok! Ya başına bir şey gelirse" Delirmiş gibiydim.
"Sakin ol dışarda güvenlik var burada bir yerdedir. Hatırlarsan kardeşim nasıl biri olacak görmek için sabırsızım diyordu. Dışarda çocukların yanında olabilir."
"Tamam haklı olabilirsin" diyerek dışarıya çıktık. Tüm görevliler İnci'yi arıyordu. Bir kaç dakika sonra Poyraz yaşlarında kumral mavi gözlü bir oğlan kucağında İnci'yle bize doğru yaklaşmaya başladı. İnci ağlıyor çocuk onun sırtını sıvazlayarak sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Tamam İnci senin gibi güzel kıza ağlamak yakışmıyor "İnci iç çekerek "Ben...ağlamıyorum...sadece ...çok...korktum." dedi.
"İnci " demenle İnci bana dönerek onu almam için kollarını bana doğru uzattı. Onu kucağıma alıp öptüm.
"Neredeydin seni çok merak ettim?!"
"Kardeşim kim olacak diye bakıyordum." derken iç çekerek dudaklarını büktü.
"Bizden habersiz sana kaç kere bir yere gitmemeni söyledim!" Sesim biraz sert ve yüksek çıkmıştı. Kuzey ise daha fazla üstelememiş sadece çenesini sıkmakla yetinmişti.
"Hanım efendi bağırmayın o daha küçük bir çocuk" Tanımadığım çocuğa dönerek İnci "Çocuk olan sen sensin ben büyüğüm buraya kardeşimi almaya geldim tamam mı!" demişti kızgın bir sesle. Kuzey ve ben şaşkınlık içinde kalmıştık.
Kuzey, çocuğun omuzunu mahcupluk inde sıkarak "Sen, sen ol ufaklık, kaç yaşında olursa olsun bir kıza asla çocuksun deme bu yüzden ilerde başın çok fazla ağırabilir" dediğinde Kuzey'e bir dirsek atmaktan kendim alamadım. İçten içe bana sen daha çocuksun deyip beni reddettiği zamanlar aklıma geldi. Ama bana çocuk diyen adamla 13 yıldır evliyim ve iki çocuğunun annesiydim. Hatta bugün üç çocuk annesi olacaktım.
"Sen onu boş ver ufaklık İnci'yi neden ağlıyor anlatır mısın?" diyerek yüzüme tatlı bir tebessüm kondurdum.
"Bahçede çocukların elin de balon varmış balon çocukların elinden uçup ağaca takılınca çocuklar ağlamaya başlamış. İnci de ben alabilirim diyerek ağaca tırmanmış ama inemediği için ağlamaya başlayınca onun orda olduğunu görüp ağaçtan indirdim. Ağaç büyük bir ağaç değil ama İnci yaşında ki bir çocuk için büyük."
Kuzey sert bakışlarını İnci'ye dikmiş kalın sesiyle "Kızım!" demişti.
"Efendim canım içi babacığım" Ne zaman bir şey isteyecek olsa yada hata yapsa babasına karşı kullanacağı kelimelerdi bunlar.
"Sana kaç kere ağaçlara çıkmayı yasakladım" Trabzon'a gittiğimizde bahçedeki ağaçlara çıkmayı alışkanlık edinmişti. Ama inmeyi bir türlü beceremiyordu. Dayısı bir çok kez onu ağaçtan kurtarmıştı. Bu yüzden dayısı onun beyaz atlı prensi olmuş büyüyünce dayısı ile evleneceğini söylemeye başlamıştı.
"Şey babacığım kardeşim kim olacak diye bahçede geziyordum ama bir çocuğun balonu uçmuş ağaca takılmıştı bende ağlamasına dayanamadım."
"Bir daha sakın sözümden dışarıya çıkma Küçük Hanım! Yoksa sana kardeş falan yok" Kuzey sert bir dille uyarmıştı İnci'yi.
"Canımın içi babacığım özür dilerim bir daha olmaz lütfen ben kardeşimi buldum onu almadan gitmeyelim" Kuzey'le şaşkın şaşkın birbirimize bakıyorduk. İnci ne zaman nasıl kardeşini bulmuştu. Eğer istediği çocukla kız ya da erkek eve dönmezsek asıl kıyamet o zaman kapacaktı.

OY VERMEDEN DİĞER PARTA GEÇMEYİN LÜTFEEN

Fırtına Esintisi(kitap Oldu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin