*

71 6 9
                                    

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dalgalanan sarı saçlar, esen rüzgarın uğultusu ve yumuşaklığı ile bir bütünmüş gibiydi. Açık kahverengi dizginlerini tuttuğu siyah atı çiftliğe doğru yönlendirdi.

Kalablık kasabanın meydanından geçen at arabaları, vintage giyinmiş insanlar ve eski model arabaların tüm çıkardığı sesler birleşmiş, bu küçük tatil köyünü sanki Vahşi Batı gibi göstermişti. Siyah zarif atın dizginin tek eliyle tutmuş, diğer eli cebindeydi. Yürüyüşü sanki hakiki bir kabadayıymış izlemini veriyordu.

"Bu gün ki Rodeo gösterisine iyi bahis yatırdım." Yanında onun ritmine uyarak onu takip eden adama şapkasının altından bir bakış attı genç kız.

"Emin ol, her zamankinden de iyi olacak."

Emin adımlarını takip ederek özgüvenli bir sesle dudaklarının arasında bir buğday sapı tutan adama cevabını esirgemedi.

Adam, işlettiği lokantaya geri dönmeden önce derin ve kalın bir gülüş bıraktı.

Sonunda amcasıyla birlikte yaşadığı çiftliğe ulaşmıştı. Çifliğin tahta kapısını açıp atı içeri soktu. "Bu günlük bu kadar kızım."

Atı ahıra sokmak için çifliğin arkasına ilerledi Sorano, domuzların kaldığı sidik kokan harayı geçip oradan biraz uzakta kalan at ahırına girdi. Burası çok büyük bir çiftlik olmadığından sadece üç yarış atı kalıyordu burada, ahırdaki boş kalan iki bölmeyse saman balyaları ve diğer gereçler için depo olarak kullanılıyordu.

"Aç mısın kızım?"

Diğer iki ata nazaran daha vahşi olan atın örgülü yelelerini okşadı. Yerde, atın durduğu bölme kapısının yanında ki metal paslı kovadan bir havuç aldı.

Henüz yeni gelen bu vahşi ata isim koymamışlardı, düşünme aşamasındaydılar. Önceden kaldığı çiftlikte de ona bir ad konulmamıştı.

Ahırdan ayrılıp ovanın ortasında kalan iki katlı tahtalardan yapılma eve geldi. Üç dört basamaklı merdivenleri çıktı. Evin girişindeki balkonda yazlık bir koltuk ve tekli koltuk konulmuştu, tavana asılmış bahçe süsleri rüzgarda bir piyano gibi müzik çalıyordu.

Evin köpeği kapıda yere yuvarlanıp sevilmek için bir takla attı. Sorano gülümsedi ve köpeğin başını okşadı.

"Sorano! Geldin mi?"

İçeriden gelen amcasının sesiyle tekrar ayağa doğruldu. "Evet!" Kapıyı açıp Amerikan mutfağa ve salona girdi. Yerde kapının yanındaki valizleri fark ettiğinde böğürtlenli turta yapan amcasına döndü.

"Kim geldi?"

Hafif kırlaşmış saçlı adam, yiğenine döndü. Yaşıtlarına göre fit ve uzundu, aynı yiğeni gibi.

"Tokyo'dan bir kaç misafirlerimiz." Adam turtanın üstünü kapatmak için şeritler halinde kestiği hamuru yerleştirirken kıza cevap verdi.

"Tokyo?"

Kız valizlere bakarken kaşını kaldırdı, Tokyo gibi büyük bir şehirde amcasının tanıdığı olduğunu bilmiyordu.

"Evet, amcan o kadar ihtiyar değil."

Adam gülüp turtayı fırna yerleştirdi. Kızın saçlarını karıştırıp sonra düzeltti. "Bu akşam büyük bir ziyafet vereceğiz. Hem, Richard da olacak."

Sorano başını salladı, Richard çiftlikte yarı zamanlı bir çalışandı ve her kızın hayalindeki sarışın, uzun boylu ve kaslı elemandı. Sorano hariç.

"Rich birazdan gelir, sen git tavukları besle."

Sorano, onaylayıp dış kapının yanındaki çuvaldan bir kova yem doldurdu. Ayağının etrafında dolanan dalmaçyalı köpeğe gülüp başını okşadı.

"101, hadi tavukları besleyelim."

Elindeki metal yemle dolu kovayı gösterdi 101'e. Tavuk kümesine ilerleyip telle çevrili kümesin kapısını açtı, 101 dışarıda dolanıyor ve daha önce kazıp içine kemik sakladığı toprağı eşeliyordu.

Tavukların yem yediği bölmeye kovayı boşalttı. Serema ve normal cins tavuklar hemen bölmenin etrafında toplanıp yemeğe başlamıştı.

"Şu tavuklar ne kadar küçük öyle?"

Arkasından gelen yabancı ses, kızın kaşlarını çaptıp sarı saçlı çocuğa dönmesini sağladı.

"Serema cinsi bunlar." Başıyla tavukları işaret etti Sorano. "En küçük tavuk türüdür."

"Senin, adın ne?"

Kız tavuk kümesinden çıkıp çocuğun yanına geldi. "Sorano."

"Sorano," diye tekrarladı oğlan.

"Sen, şu amcamın arkadaşı olan lavuk musun?"

Çocuk, Sorano'dan kısa olduğu için çenesini dikleştirdi. "Dedem sanırım o."

Sorano başını salladı, karşısında bir sokak serserisinden hallice bir lavuk duruyordu. Gerçi, kendisinide hep bir cowboy'a benzetirlerdi.

Adımlarını eve yönlendirdi Sorano. Mikey ona bakarken gerçekten bir kabadayı olduğunu düşündü...ya da cowboy mu demeliydi?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 02 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Sokak Köpekleri| Manjiro SanoWhere stories live. Discover now