BUZ KRAL 2 - Kafes 4. Bölüm

Start from the beginning
                                    

"Dağhan mı? Yani tüm bunlar, Dağhan..." diyerek hayretle soludu Elif.

"Evet efendim sizin için. Bunları size teslim etmek için buradayız" dedi adam.

Elif dişlerini sıkıp hınçla çenesini gıcırdattıktan sonra hızlı adımlar ile kapısına yönelip kilidi açtı ve içeriye adımladı.

"Hiç birisini istemiyorum. Patronunuza bunu böyle söyleyin" dedi hırsla.

Adamlar sanki Elif'in bu tepkisini duymamış ve görmemiş gibi ellerindeki kutular ve eşyalar ile eve geniş adımlarla girdiler. Bunu yaparken oldukça başına buyruk ancak son derece saygılıydılar. Giysileri büyük bir hızla salona taşımaya başladılar.

Kısacık süre içerisinde adamlar onlarca kıyafeti salona, koltukların üzerine, yemek masasına bir dağ gibi yığmıştı. Ve hala da hızlıca inip çıktıkları merdivenlerden elleri kolları kutular ve giysiler ile dolu bir şekilde karavanı boşaltmaya devam ediyorlardı.

Elif üzerindeki şaşkınlıktan çabuk sıyrıldı, ceketini hırsla çıkarıp koltuğun üzerine fırlattı ve adamların önüne kendini attı.

"Duymadınız mı size diyorum. Hiç birisini istemiyorum. Evime böyle izinsizce girebileceğinizi kim söyledi" diye haykırmaya başlamıştı ki çalan telefonunun sesi ortamı doldurdu. Kulaklarındaki öfke ve hırs çınlamasının yanında işittiği telefon sesi adeta bardağı taşıran son damla olmuştu.

Elif çalan telefonunu çantasının içerisinden çıkarıp öfke dolu bir ses ile açtı.

"Aloo..." diye adeta telefona haykırdı.

"Elif" dedi Dağhan derin bir iç çekme ile.

Elifin sesinden nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunu anlamıştı.

"Hediyelerimi beğenmiş olman beni çok memnun etti" dedi telefonun ucundan gelen alaycı ses tonu ile.

Adamların üzerine kusamadığı öfkenin muhatabının telefonun diğer ucunda olmasını memnuniyeti ile,

"Sen ne yaptığını sanıyorsun. Sana bunu yapamayacağını söylemiştim. Bunları asla kabul etmeyeceğimi de söylemiştim. İstemiyorum hiç birisini istemiyorum" diyerek hırsla telefona doğru söylenmeye başladı.

"Elif biraz sakin olur musun lütfen" diyen Dağhan soğukkanlılığı ile kontrolünü kaybetmeden konuştu bu kez.

"Sakin mi olayım? Bana tüm bu karışıklığa ve emrivakiye karşı sakin ol mu diyorsun?"

"Evet sakin ol. Dün gece bunu yapabileceğimi bana sen söylemiştin unuttun mu?" diye sordu bu kez.

Elif dün geceyi, o yakınlığı, Dağhan'ın bedeninden yayılan çekimi, dudaklarını yalayıp geçen sıcak soluğunu hatırlamış olmanın heyecanı ile bir kaç saniye ne demesi gerektiğini bilemeden donup kaldı. Dün geceyi anımsamak bile aynı his ve duygularla bir kere daha dolmasına yetmişti. Somutu soyut ile ayırt edemiyordu. Dağhan söz konusu olduğunda bu böyleydi. Varlığını bile düşünmek onu etkisi altına alıyor, sarsılıp istençsiz bir hale dönüştürüyordu. Bu şimdiye kadar hiç yaşamadığı bir deneyimdi.

Kendini çarçabuk toparladı.

"Ama bu hiç, hiç adil değil" diyerek hızlıca cevap verdi.

Sesindeki direnç ve irade düşmüştü. Duyduklarının haklılığı altında acizleşmişti.

"Adil olmayan ne?" diye sordu Dağhan ve hemen arkasından ekledi.

"O kadar yakın olmamız mı adil değildi, ya da vücutlarımız arasında ki o çekim mi? Yoksa hızlanan nefeslerimiz, birbirine kitlenen gözlerimiz, karıncalanan tenimiz mi? Dün gece bizi ele geçiren o tutku adil değil miydi?" diyerek kısık sesle sordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BUZ KRALWhere stories live. Discover now