4.Kurşun: Geçmişin Silahı

28 10 0
                                    

On bir yaşımdan itibaren bir çetenin elinde büyüdüğüm ve bu konuda eğitim aldığım için yaptığım gündelik şeylerden biri çevremdeki insanları sürekli kontrol etmek, diğeri ise bu insanların nabızlarını ölçmekti. Genelde yüz hatlarımdan ötürü insanların dikkatini çeker ve benden uzak durmalarını sağlardım. Hiçbir zaman yanıma bu sarışın kadar yaklaşmaya cesaret edememişlerdi. Her zaman iki adım geri olurlar ve benden korkarlardı çünkü bakışlarım bile bir psikopatın bakışları gibiydi. Bu cesarete şaşırdığım için tereddütle ve şaşkınlıkla başımı ona çevirdim bana söyleyip söylemediğini anlamak için. Sonra önüme döndüm.

"İlknur." dedim sadece konuşmayı devam ettirmek istemeyerek. O ise duyduğu isim karşısında önce kaşlarını kaldırdı. Dudağı kenara hafifçe kıvrıldı lakin yüz ifadesini sonradan hızlıca toparladı.

İnsanları sevmiyordum. Beni zorla muhatap alanları ise hiç sevmiyordum. Ama o bu isteğimi anlamadı ve konuşmayı devam ettirmeye çalıştı. Her ne kadar en başta duyduğu isme sevinmiş olsa da asıldığını düşünmüyordum çünkü o niyette olduğunu belirten bakışları yoktu. Bunu yapmasının başka nedenleri de olabilirdi. Ki olsa bile cevabını hastanede alabilir. Yüzünde oluşacak darbe izleriyle...

"Güzel isimmiş. Memnun oldum. Fatih ben de." Elini uzattı. Biraz düşündüm ve elini sıktım. Tebessüm ettim. Bu tebessüm o kadarda samimi değildi. Ama karşımdaki adam onunla flört ediyorum sandı -ya da ben öyle sandığını sandım. Ben böyle devrik bir cümle hayatımda görmedim- ve küçük bir kâğıda telefon numarasını yazdı. Yok artık!

Sen niye art niyetli olduğunu düşünüyorsun ya! Kudurdun mu?

Bir kere ben art niyetli olduğunu düşünmüyorum, o normal davranmıyor.

Aynen İlknur, aynen.

Bir susar mısın iç ses?

İyi be! Aman, seninle mı uğraşacağım? Diyerek iç sesim bana trip attı. Evet yanlış duymadınız, iç sesim bana trip attı.

Hangi boyut ya bu?

Ardından kâğıdı elime doğru uzattı. Ama yüzünde her çapkın erkek gibi dişlerine kadar olan sırıtış değil, tereddütlü bir gülümsemesi vardı. Şüphe duymakta çekinmedim. N'apıyorsun be adam? Amacın ne senin kendini öldürtmek mi?

"Sizinle daha sonra tanışabilir miyiz? Sanırsam aynı sınıftayız sizi daha önce gördüğümü sanıyorum." Ve evet. Yüzü tanıdık geldiği için aynı sınıfta olduğumuzu anlamıştım öyle değilse bile bu bir ihtimaldi. Çünkü benim, sınıftaki öğrenciler hariç gördüğüm tanıdık bir ifade olamazdı. Kâğıdı aldım ayıp olmasın diye. Şu anda o kâğıdı alıp yüzüne vurmak hem terbiyesizlik hem de kabalık olurdu. Böyle bir izlenim yaratıp başıma bela almak gibi bir derdim yok.

Tamam elbette ben çok güçlü bir ajan olabilirim hatta o da çok zayıf bir erkek olabilir lakin bunu okula giderken yapmayı ya da patronun kulağına gitmesi gibi bir derdim yok. Başıma boşuna bela alamam ben. Bir de insanlar nasıl sana yaklaşabiliyor azarı yemeye niyetim yok.

Ama elbette onu aramayacaktım. Benim bir kere bitirmem gereken bir tıp fakültesi sonra da edinmem gereken bir meslek vardı.

Gerçi ben, beni kaçıran bir çetenin ajanıyım ama çaktırmayın lütfen tıp fakültesi bahane çünkü bu konuşma için.

Sadece adını merak ettiğim için kâğıda baktım. Aramayacaktım ve o benim numaramı alamayacağı için onunla konuşmam için bir sebep ya da faktör kalmayacaktı. Numaranın altında isim ve soy isim yazıyordu. O ismi okuduğumda zihnimde yankılandı defalarca.

Geçmişin SilahıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang