HİZMET BEDELİ +18

1K 8 3
                                    

8 AY ÖNCE/21 TEMMUZ

Tik... Tak... Tik... Tak... Tik... Tak...

Geri sayımın başladığı o gün, hiçbir şeyden haberim olmadan, hayatımın rutininde hareket etmeye devam etmiştim. Hayattaki son sekiz ayımın ilk günü -bir nevi hayatımın geri kalanının ilk günü- olduğunu bilseydim, rutinimi, bakış açımı, kendimi, hayatımı değiştirirdim. Laboratuvardaki mesaim bitmişti. Çıkmak için hazırlanırken yanımda getirdiğim transparan üstüne dantel işlemeli, straplez korseyi giyip, altımdaki palazzo pantolonu çıkardım. Dar kesim ve yırtmaçlı siyah deri eteğimle üstümdeki korse çok güzel olmuştu. Makyajımı kontrol ettim ve son rötuşları yaptım.

Hava 100°C filan olmalıydı. Derim kırışmasın, güneş lekeleri oluşmasın, renk tonu eşitsizliği olmasın diye yıllık izinlerimi hep kışın kullanırdım. Yazın gün doğmadan laboratuvara girer, gün batımında çıkardım. O akşam yine öyle yaptım. Her zaman takıldığım bara gidip birkaç kadeh yuvarlayacak, formumu korumak için birini bulup seks yapacak ve tozumu teslim alıp, geceyi noktalayacaktım. Öyle de oldu.

Her zaman takıldığım pubdan içeri girip bar tezgahındaki sandalyelerden birine oturdum.

"N'aber fıstık?"

"İdare ediyorum Volkan, senden?"

Volkan, buranın yıllardır barmeniydi. Hoş çocuktu ,entelektüel ve zeki bir adamdı. Analitik düşünmeyi beceren, rasyonel ve mantıklı çözümler getiren, felsefe konusunda oldukça bilgili ve edebiyat zevki olan biriydi. Tam ağzıma layıktı ve yıllardır peşimden koşardı. Ama evliydi. O yüzden beni ne kadar sarhoş ederse etsin, bacaklarımı kendisi için aralatmayı başaramadı.

"Seni arzulamakla meşgulüm. Göğüslerini yaptırdığından beri iştahımı iyice açıyorsun. Benimkini onların arasında sıkıştırmak ve şu anda kumaşın altından belli olan meme uçlarına boşalmak istiyorum. Sonra da o memeleri ağzına alıp, kendi memelerinden benim spermlerimi emmeni..."

"Sen yine porno mu izledin gerizekalı? Karın yeni doğum yaptı. Biraz onunla ilgilensene."

"Ya evlilik çok stresli iş." dedi her zaman içtiğim kokteyli önüme bırakırken. "Ben sadece eve girip, bir kadına sarılarak televizyon izlemek istiyorum. Gece uyumadan iki veya iyi günündeysem üç posta sevişip, pelte gibi uyumak istiyorum."

"Bunları karınla yapabilirsin."

"Siktir git! Dırdırcı bir kadın ve polis sireni gibi zırlayan bir veletle bu hayal ettiklerim gerçekleşemez.

"Sen akıllı bir adamsın Volkan. Bir düşün bakalım karın neden dırdırcı veya bebeğin neden sürekli ağlıyor?"

"Siktir git!" dedi yine. Haksız çıkınca hep bunu söylerdi.

Nihayet Volkan'ı başımdan savuşturup, içkimin keyfini çıkarmaya başlamıştım. Bir ara başımı soluma çevirince, yanımdaki bar sandalyesinde oturan ve gözlerini benden ayırmayan adamı farkettim. İri yapılı bir adamdı. Kemikli yüz hatlarıyla yüzü insana cazip geliyordu. Vücudu, elleri kocamandı ve bu bedenin iriliği ilgimi çekiyordu. Sol eliyle saçlarını geri attı bir ara. Yüzüğü yoktu sanırım. Bugün aldığım fazla kalorileri dengelemek için bununla yatabilirdim. Bana yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Gülümsüyordu ama sanki bir timsah sırıtıyordu karşımda. Yaydığı buz gibi enerjiyle beni iyice cezbetti. Birden kulağıma yöneldi.

"666"

"666" diye fısıldadı kulağıma. Ama bu torbacımın şifresiydi. Torbacım mı değişmişti? İyi olmuştu. Diğeri pek bir çirkindi.

"Nerede?"

Deri ceketini kastederek "İç cebimde." dedi.

"Güvenli bir yerde alırsın."

"Gel benimle." diyerek onu kör nokta olarak adlandırdığım yere ilerledim. Peşimden geliyordu. İnsanların pek bilmediği, benimse bütün kirli işlerimi çevirdiğim, iki duvarın birleştiği köşede sırtımı duvara yaslayıp gelmesini bekledim. Bana telaşla yaklaştı.

"Saçmalama. Bizi enseletmek mi istiyorsun?" diye sordu. Tepemizdeki kamerayı kastediyordu.

"Korkma." dedim sakin bir tavırla. O kamera göstermelik. Çalışmıyor."

"Emin misin?" diye sordu.

Bu kadar temkinli bir insan neden torbacılık yapar ki? Torbacı dediğin biraz adrenaline açık olur. Başak burcu muydu acaba?

"Sana ispatlayabilirim." dedim ve elimi gömleğinin düğmelerine attım. Bacaklarımı hafif aralayıp, dizlerimi hafif kırdım ve karşısında bir sandalyeye otururmuş gibi durdum. Bu pozisyonda eteğim biraz daha sıyrılmıştı. Çok güzeldim ve beni reddetmeyeceğini biliyordum. Güzel kadınları herkes sever, herkes ister çünkü. Dudaklarımı ısırarak elimi düğmelerinin hizasından kasıklarına indirdim.

"Şimdi ben seni burada bağırta bağırta siksem, kimsenin haberi olmaz mı?"

"Bağırırsam olabilir ama sessiz kalırsak, olmaz. Denemek ister misin?"

"Tozu bedavaya mı getirmek istiyorsun?"

"Sana her iki hizmetin için ayrı ayrı ödeme yapabilirim. Böyle bir kadına karşı kendini daha ne kadar ağırdan alabilirsin?" diye meydan okudum.

Benimle dalga geçer gibi bana baktı. Ben o zaman bana neden böyle baktığını anlamamıştım tabii... Aklımın başıma gelmesi için ölmem gerekiyormuş meğer. Birden boğazıma elini sarıp dudaklarıma doğru yeltendi. Onu itip öpüşmekten hazetmediğimi söyledim. Aslında amacım ağız ve diş sağlığımı korumaktı. Böylece dişlerim hep çok güzel görünebilirdi. Dudaklarını boynuma değdirdiğinde iz bırakmaması için onu uyardım. Korseden taşan göğüslerimde dilini gezdirdi. Elini eteğimden içeri bıraktığında parmaklarının hareketleri beni uyarmaya başlamıştı.

"İç çamaşırı giymiyor musun?"

"Göstermediğim zamanlarda giymem pek. Hoşuma gitmiyor."

"Görmek isterdim."

"Olabilir belki. Aynı yemeği iki gün üst üste yemek adetim değildir pek ama seversem yerim. Olabilir yani..."

Konuşmamız esnasında elimi pantolonundan içeri daldırmıştım. Elimdeki erkekliğin seğirmesinden beni arzuladığını anlıyordum. Onun arzusunu asıl körükleyen şeyin bana karşı beslediği nefreti olduğunu bilemezdim.

"Ölmeye hazır mısın küçük kız?" diye fısıldadı kulağıma. Yanında gerçekten küçücüktüm ve aramızda da çok yaş farkı vardı. Yine de, yaşına rağmen çok dinç ve yakışıklıydı.

Sorduğu soruyu metafor sanmıştım ama derdi gerçekten de benim ruhumu vecdettirmekmiş. Tabii ben o zamanki aptallığımla ona meydan okuyup "Elinden geleni ardına koyma." demiştim.

Bu lafın üzerine bacaklarımı beline dolamamı sağlayıp içime girdi. Beni sanki duvara yapıştırmaya çalışıyordu. Ya da etimi delip, duvara çivilemeye. Ben böyle bir şey yaşamamıştım daha önce. Hareketleriyle sırtım duvarı yalayarak yukarı yükseliyor ve aşağı iniyordu. Dakikalar sonra sona geldiğinde içimden çıktı ve ayakkabımın açıkta bıraktığı ayağıma boşaldı.

"Ayakkabıların yakışmış. Ayakların da çok güzeller. Onlara baka baka boşaldım. Bence bir dahaki sefere bu renk oje sür." diyerek ayağımın üstündeki çocuklarını gösterdi.

Ayakkabılarımın yanında bu renk gerçekten de güzel olmuştu, haklıydı. Ben ayağımın güzelliğinden boşaldığını sanmıştım. Halbuki düşman ayağa bakardı.

Büstiyer formundaki korsemden göğsümü çıkarıp ucunu emdi biraz. Sonra dilini gezdirdi orada. Göğsümü yerine bırakırken, taşan kısma bir öpücük bıraktı. Cebindeki tozu çıkarıp göğüs çatalıma bıraktı.

"Bu seferkiler bizden olsun." dedi hem torbacılığı hem de sexi kastederek. "Maksat ayağın alışsın." dedi göz kırparak ve arkasını dönüp gitti. Kendime çeki düzen verirken, katilimin karanlıkta kayboluşunu izledim.

OTOPSİ 18+Where stories live. Discover now