2: Tekrar Konuşmaya Başladık

36 6 0
                                    

"Tanrım, nerede bu?"

Saat 9.20 olmuştu ve ben odamın her yerinde ekoseli eteğimi arıyordum.

Tam sekizde kalkmayı hedeflesem de ancak sekizi yirmi geçe ayılmış ve yataktan çıkabilmiştim. Şaşırtıcı bir şekilde bir saat içinde duş almış, saçıma fön çekmiş ve makyajımı da halletmiştim.

Normalde olsa inanın bir saatte saçımı bile yapamazdım. İnsan bir telaş içindeyken gerçekten her şeyi insanüstü bir güçle başarıyor.

Odanın altını üstüne getirmiş ancak eteğimi bulamamıştım. Muhtemelen uykum olduğu için gözümden kaçıyordu, yurda döndüğümde tekrar bakacaktım.

Oflayarak tekrar dolabımın önüne geldim ve siyah dar pantolonumu giydim. Üstümdeki kazak da siyah olduğu için boğucu göründüğünü düşünüp kahverengi bir de fular taktım. Çizmelerim de kahverengi olduğu için sırıtmamıştı neyse ki.

Hemen kabanımı giyip çantamı aldım ve odanın anahtarı yanımda mı diye kontrol ettikten sonra hızlı adımlarla yurttan çıktım.

Dersin başlamasına on beş dakika kalmıştı ama neyse ki fakültenin önüne çoktan gelmiştim.

Koşarak ikinci kata çıktım ve sınıfa girdim. Arkadaşımın her zaman oturduğumuz yerde beni beklediğini görünce gülümsedim ve kabanımı çıkarıp askılığa astıktan sonra sessizce oturdum.

"Yer tuttuğun için sağ ol Yizhuo."

Telefonumu çıkarıp Jimin'e bir şeyler yemeden derse gitmemesini tembihleyen bir mesaj attım. Bu sırada Yizhuo da kitaplarımı çantamdan çıkarmıştı.

"Lafı bile olmaz. Çok sık geç kalıyorsun, alıştım artık."

Ning Yizhuo aynı bölüm ve sınıfta okuduğum bir kızdı bu yüzden alan derslerinde birbirimizi sürekli görüyorduk. Bu senenin başında yine şu anki gibi Tiyatro Kritiği dersinde yan yana oturup arkadaş olmuştuk. O günden beri de iyi anlaşıyorduk.

Yizhuo'ya gülümseyip sınıfa gren profesöre döndüm. Gerçekten ucu ucuna yetişmiştim. Adam çok katıydı ve eğer geç kalırsak o derse girmemize izin vermiyordu.

Profesör slaytlarını hazırlarken Yizhuo koluma kalem batırarak beni dürttü. Ona döndüğümde yüzünde hangi duyguyu barındırdığını çözemediğim bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp konuşmasını bekledim.

"Sınıfa ilk girdiğinde mesaj attığın kişi kimdi?"

Kaşlarını yukarı aşağı oynatıp göz kırpmıştı. Bu çocuksu hallerine göz devirip defterini açtım.

"Jimin'di. Yine yemek yemeden odadan çıkmamasını söyledim."

Yizhuo kıkırdayıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. Bunu yaptığı zaman hep beni sinir edecek şeyler söylerdi.

"Ah demek Jimin'e mesaj attın. Sevgilinden ayrı kalmaya cidden hiç dayanamıyorsun Minjeong."

Kalbim hızlanırken çantamdan elime ilk gelen kalemi çıkarttım ve sıkı sıkı tuttum.

"Biz sevgili değiliz."

Ben defterimin köşesine tarih atarken Yizhuo da iç çekip attığım tarihin yanına bir kalp çizdi.

"Evet değilsiniz çünkü bizim tatlı Minjeong'umuz hislerini itiraf etmekten korkuyor."

Sinirle yanımdaki kızıl saçlı kıza dönüp yüzünü inceledim. Kollarını teslim olur gibi havaya kaldırdı ve kalemiyle çattığım kaşlarımı işaret etti. Tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki muhtemelen onu tersleyeceğimi anlayıp bundan vazgeçti.

the other woman | winrinaWhere stories live. Discover now