Mukan Kağan - 1

1.1K 64 21
                                    

M. Ö. 209 – Esik, Orta Asya 


Havalar yine soğumaya başlamıştı. Bu onlar için yeni bir yolculuk demekti. Bulundukları platodan birkaç güne ayrılmaları gerekecekti. Yazın yaylak dedikleri bu yer onlar için çok değerliydi, burada çayırlar geniş yer kaplıyordu ve çayır demek onlar için hayat demekti. Sürülerini bu çayırlarda otlatırlardı, ne zaman havalar soğusa artık ovaya inme vakti geldi anlamına geliyordu. Bu yaşama alışmıştı, küçüklüğünden beri bu şekilde bir döngünün içerisindeydi ne de olsa. 

Babası boy beyiydi. Birkaç urug* halinde bir araya gelmiş bod* idiler. Uruglar birbirleriyle akraba gruplardı. Uruglar da kendi içlerinde daha küçük sosyal gruplar olan oguşlar* şeklinde yaşıyorlardı. Her bir oguşun yaşadığı bir yurt* vardı. Koyunların yünlerinden kazıkların üstlerine üçgen şeklinde yapılan bu yurtlar, yazın güneşin sıcağından kışın da soğuktan korurdu. Babası gibi boy beyleri de daha büyük yurtlarda kalıyordu. Babası gibi diğer beylerin yuvalarından daha büyük yurtlara ise üç yerde rastlanırdı. Bu yurtlara Otağ* adı verilirdi ve Doğu'da yer alan Hakan ile Batı ile Orta'da yer alan yabguların* yurtları devasa olurdu. Daha birini bile gördüğü söylenemezdi, sadece öyle duymuştu.

Büyüdükçe sosyal hayatın içerisine girmek onun için daha mühim olmuştu ve babası ilk başta kulağa son derece karışık gelen bu sözcükleri çok iyi bir şekilde öğrenmesi gerektiğini söylemişti. Bir gün o bu bodun başına geçecekti belki de ve her bir kelimenin anlamı o zaman daha belirgin olacaktı.Ona Mukan demişti annesi. 

Babası da bu ismi beğenmişti ve ileride bir Hakan'ın adı olsun diye dilemişti. Mukan her zaman ebeveynlerinin sevgisinden eksik kalmadan büyümüştü. Ama onlardan daha önemli biri daha vardı hayatında. Ağabeyi İrnek hayatta her zaman örnek aldığı birisi olmuştu. Onunla ava çıkmak hayatının en keyifli anıları arasında olacaktı her zaman ve şimdi ağabeyi için hazırlanmış olan kurgana bakarken gözyaşlarını bu keyifli anlar sayesinde durdurabiliyordu. 

Anılar onun için anlamlı olmaya başladığından beri ölüm kavramı Mukan için gizemliydi. Öldükten sonra geri gelecekleri öğretilmişti ona, bu durumda o da şu soruyu sormadan duramazdı: O halde niye ölüyoruz? Ona yanıt olarak da bu dünyadaki macera bitiyor olsa da, öteki dünyada yaşamın devam edeceği söylenirdi. Uluğ Sığış* denilen dünyanın en son gününde gerçekleşecekti bu uyanış ve insanlar ya Tamu'ya* ya da Uçmağ'a* gideceklerdi. Tamu herkesin korktuğu bir yerdi ve töreye uymalarını sağlıyordu bu korku. Uçmağ ise tam tersine herkesin gitmeyi arzu ettiği yerdi. Oraya ancak atlarının üstlerinde gidebileceklerini düşündüklerinden kurgana* atları da gömülürdü. Bu hayattaki eşyalarının da öteki hayatta kullanılacağına inandıklarından onlar da kurganın bir parçası olurdu. Ama en ilginci balballardı.* Mukan bazen bu heykelciklere baktığında gülesi gelirdi, çünkü çok kötü hazırlananlar olabiliyordu aceleyle yapılırken. Tabi boy beyleri ya da Hakan'ın kendisi öldüğünde ona hazırlanan kurganın çevresine konulacak bu balbal taşlarına daha özen gösterilirdi, hatta daha büyük yapılırdı. Bu balbal taşları kişinin hayatı boyunca öldürdüğü düşman sayısını gösterirdi ve her bir balbal öteki hayatta hizmetçi demekti. Mukan, düşmanına öteki dünyada bile güvenebileceğini düşünmüyordu açıkçası. Ama töreyi tartışmak onun haddine değildi. Hakan'ın bile bizzat kendisi töreyi sorgulama hakkına sahip değildi. 

 Yakın zamanda yeni bir Hakan tahta geçmişti. Yönetim anlayışında çok fazla değişiklik getirmişti. Bunlardan biri ülkenin yönetimini kolaylaştırmak adına üç ayrı merkezden yönetilmesi yoluna geçilmişti. Kendisi Doğu'dayken hanedanın diğer güvenilir üyelerinden birini Batı'ya diğerini de Orta'ya yönetici olarak göndermişti. Doğu'da kendisi bulunuyordu, çünkü Tengri* ilk olarak oradan dünyayı selamlardı. Hem bitmeyen hırsı hem de başarılı taktikleriyle toprakları kısa zamanda genişletmişti. Çinliler en büyük düşmanıydı ve babasından en son duyduğuna göre oranın imparatoruna gönderdiği bir mesajda "Yay çeken tüm kavimleri birleştirdiğini ve onların artık Hun olduğunu" belirtmişti. Çinlilere olan bu öfkesi aslında babasından kaynaklanıyordu. Babası Çinlilerin etkisi altına girmiş, hatta bir Çin prensesiyle evlenmişti. Çinlilere karşı savaşmaları gerektiğini sürekli belirten oğluna da uzaklara sürgün etmişti, ama yıllar sonra babasıyla hesaplaşacak bu yiğit delikanlı babasını tahttan indirecek ve kendisi başa geçecekti. İlk yapacağı şey ise boy beylerinin Çin prensesleriyle evlenmelerini yasaklaması olacaktı. Mukan'ın gözleriyle görmek istediği bu Hakan'ın adı Mete Han'dı. 

Mukan KağanWhere stories live. Discover now