Bölüm 9: Üç harfliler

880 101 69
                                    


"Anne," dedim eve gittiğimde. 

Annem mutfakta akşam yemeği hazırlıyordu. "Geldin mi kızım? Acıktın mı yoksa daha sonra mı yemek istersin?" dedi bana dönmeden.

"Acıkmadım, iş yerinde tost yemiştim," diye mırıldandım.

"Acıktığın zaman söyle, senin için bir şeyler hazırlayayım. Canının istediği bir şey var mı?" dedi.

Duraksayıp başımı salladım. "Saçım yağ içinde. Hava kararmadan bir banyo yapmak istiyorum," dedim.

Banyo yapmak için hızlıca harekete geçtim. Hem iş yerinin pisliğinden hem de yorgunluktan kurtulmak istiyordum. Formamı çıkarıp banyoya gittim. Ayaklarım geri geri giderken derin bir nefes aldım. Saçımı bir arada tutan tokayı çıkarttım. Sonra aynada yüzüme bakma cesaretini gösterdim.

Ağlamak istiyordum ama bunun için bir nedenim yoktu. Mutsuzdum. Aynada dikkatle gözlerime bakarak biraz oyalandım. Sonra ani bir kararla aynalı kapağı açıp makası elime aldım. Neredeyse belime dek uzanan kızıl boyalı saçlarımı kesmeye başladım. Kestim kestim kestim. Sonunda neredeyse çeneme gelecek kadar kısaldı. Saçları avucuma toplatıp çöpe doldurdum. Suyu açıp duşa girdim.

Keserken hem rahatlamış hem de pişman hissediyordum. Duşa girerken hemen banyonun solunda başımdan biraz daha yüksekte olan banyonun küçük, kare şeklindeki havalandırma penceresine baktım. Sanki, birisi oradaydı. Havalandırma boşluğundaydı ve beni izliyordu. Gözlerini, nefesini üzerimde hissediyordum.

Saçlarımı şampuanladığımda ve gözlerimi kapadığımda panik atak geçirecek kadar büyük bir korkuya kapılıverdim. Nefesim kesilirken yüzüm köpükle kaplı olmasına rağmen gözlerimi araladım.

Hiçbir şey yoktu ve kullandığım lanet kepek şampuanı gözlerimi asit gibi yakmıştı. Gözlerini kapatmak zorunda olmak ve bundan ölesiye korkmak... Saçlarımı birkaç kez daha şampuanladım ve her seferinde gözüm çıkacak kadar yanmasına rağmen gözlerimi açık tutmaya çalıştım. Yüzümü yıkarken bile sabunu gözlerimden uzak tutuyordum. Küçük yüzümü parsel parsel yıkadım. Alnımı ayrı, yanaklarımı ayrı, geri kalan kısımları ayrı... Bu şekilde gözlerimi kapatmama gerek kalmamıştı. Saçlarım kısayken duş alıyordum ve bu alışık olmadığım bir şeydi.

Teyzelerimden biri ben küçükken kadınların saç uzunluğunun en az göğüslerimizin altına uzanacak kadar olması gerektiğini söylemişti.

"Kadınları erkeklerden ayıran bir özellik olması için mi?" diye sormuştum o zaman. Çünkü kaşlarımızı almanın günah olduğunu, Allah'ın bizi her bir tel için yakıp cezalandıracağını, sadece erkek gibi görünmemek için kaşımızın ortasında çıkan telleri almamızın uygun olduğunu söylemişti. Bu da o küçük zihnime yerleşmişti. Kaşlarımı düzgün bir biçimde alıyordum ama o laflar aklımdan hiç çıkmıyordu.

Şimdi saçlar için dediği şey de aklıma gelmişti. "Ölünce, seni yıkarlarken göğüslerini örtmesi gerekir," demişti. "Bir de banyo yaparken daha örtülü olursun. Banyoda uzun kalmak da iyi değildir. Orası pis kabul edilen yerlerdendir. Tıpkı tuvaletler gibi... Cinler tuvalet ve banyoları pis olduğu için severler. Oralarda bulunurlar. Bir kişi banyoda ve tuvalette uzun zaman geçirirse onların dikkatini çekebilir..."

Hayatımın en hızlı duşunu aldım. Duştan çıkmadan önce abdest alayım dedim. Bu annemin bana kazandırdığı bir alışkanlıktı. Her banyodan sonra boy abdesti almamızı söylerdi.

Abdest almaya başlarken tırnaklarımın ojeli olduğunu fark ettim. Duşakabinden çıkıp elimi havluyla kuruladım ve hızlıca ojelerimden kurtulup yeniden duşa girdim.

Abdeste başladım ve ayak tırnaklarımın da ojeli olduğunu fark ettim. İçimden küfürler saydırırken yeniden çıktım. Bu kez ayak tırnaklarımı sildim.

Yeniden girdim. Tırnaklarımdan birini bıraktığımı fark ettim bu kez de...

Sabır çekerek yeniden çıktım ve onu da silip besmele çektim abdeste başladım. Tırnaklarımın aceleden tam olarak silinmediğini kenarlarda çizgi gibi iz kaldığını fark ettiğimde neredeyse ağlayacaktım.

Tüm çizgilerin bir tırnak kadar edip etmediğini düşündüm.

Annem bir toplu iğne kadar yer bile kuru kalsa abdestimin kabul olmayacağını söylerdi. Teyzem ise bu kuru bölgenin bir tırnak boyunu geçmediği durumlarda abdestin geçerli olduğunu... Hangi parmağın tırnağı esas alınacaktı? En küçüğü olduğunu farz ettim.

Hızlıca abdest aldım. Omuzlarıma su dökerken besmele çekmediğimi ve niyet etmediğimi fark ettim.

Başa döndüm. 

Sonunda tepemden aşağıya suyu döküp banyodan çıkarken bir şeyin tam arkamda dikildiğinden emindim.

Havluya sarılıp korkuyla dışarı çıkmaya çalıştım ama kapının kilidi bir türlü açılmıyordu. Birkaç kez zorladıktan sonra korkudan delirecek hale gelince anneme seslenmeye, neredeyse çığlıklar atmaya başladım.

Annem kapının önüne geldi.

"Ne oldu?" diye sordu. "Sırtını mı lifleyeyim kızım?"

Annem çocukluğumdan beri bu soruyu sorardı ben de her defasında kabul etmezdim. Elim sırtıma yetişebiliyordu. Ona banyoda ihtiyacım yoktu.

"Kapıyı açamadım," dedim korku içinde. Yine de onun sesini duymuş olmak kalp krizi geçirmeme engel olmuş, beni az da olsa rahatlatmıştı. Sonra kapıyı açmayı yeniden denedim. Ve açıldı. Kendimi banyo ve yatak odası arasındaki küçük antreye attığımda annemin mutfakta şarkı mırıldandığını fark ettim. Televizyonun sesi de epeyce yüksekti. Tüm evi dolduruyordu.

"Bir şey mi oldu kızım?" diye sordu.

"Kapı açılmıyordu ya hani?" diye cevap verdim. 

"Banyo mu? arada takılıyor cidden. Bir baktırmak lazım," deyip işine döndü.

Az önce kapının önündeydi. Şimdi bunu ilk defa duymuş gibi davranıyordu.

"Anne, az önce seni çağırdım, geldin ya?" dediğimde boş boş baktı. "Hiç duymadım... Geldim mi?" dedi kaşlarını çatarak.

"Gelmedin mi?" derken sesim titremeye, az önce yaşadığım şeyin gerçekliğini sorgulamaya başladım.

"Yok kızım," dedi elini kurularken. "Sen televizyonun sesini falan mı duydun acaba?"

Belki de dedim ama buna inanmadım. Annemle konuştuğuma emindim.

****

Selamlar millet. Nasılsınız ;) 

Dumansız AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin