SAHNE DÖRT: "AYNI YALANI SÖYLEYEN SAHTEKÂRLAR"

19 1 0
                                    

Uzun bir zaman sonra bölüm güncelliyorum. Açıkçası Narız ile Mahru'yu yazmayı özlediğimi diyalogları akmaya başladığında fark ettim.

Bu satırları okumayı tercih eden herkese burada oldukları için teşekkür ederim.

Kitabı okurken yaptığınız her bir yoruma, attığınız her bir oya minnettar olacağım.

RUHUMDAKİ LEKELER'i okuma listelerinize almayı unutmayın.

İyi okumalar,

Anesrum.

07.02.2024

-

Gecenin bir yarısı uyandığımda ellerim mengene gibi yorganı kavramıştı, yırtılacakmış gibi oksijeni tüketen göğsüm hızla inip kalkıyordu, saçlarım alnıma yapışmış, tüm bedenim terden sırılsıklam olmuştu. Çığlık atmadan, inlemeden sessizce uyandığımda duyduğum ilk şey camımı döven yağmurdu. Ben o kadar paniğe kapılmıştım ki bu sakinleştirici, benim için ana kucağı kadar narin ve arındırıcı şey bile bunalmış ruhumu rahatlatamıyordu.

Yorganın kumaşını sıkan parmaklarımı gevşettim ve bakışlarımı karşımdaki duvara dikip düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Domino taşları gibi hepsi teker teker devrilirken bunu yapmam bayağı zor oldu, birileri kafamın içini ateşe vermiş gibi hissediyordum. Aynı yangın, bedenimi de sarmıştı. Deli gibi terlemiştim.

Gece lambasının ışığının vurduğu duvarın rengi açık sarıydı. Bu rengi Süheyla Teyze seçmişti, iç karartıcı gece mavisi rengini sonsuza kadar uzaklaştırmak istercesine kat kat sürdürmüştü. Duvara çok yakından bakarsam çıkıntılı yüzeyini görebiliyordum. Yıllar önce üzerindeki çiçekli böcekli duvar kâğıdını çıkarttırmıştım ve o gün, gece mavisinden kalan her şey odamdan sökülüp alınmıştı.

Gece mavisi, annemin en sevdiği renkmiş. Tek bildiğim buydu ve onun isteğiyle sürdürülen boya bile artık bu dünyada değildi.

Annemi hatırlamak yeniden bedenimi dehşete düşürdü. Nefeslerimi dengelemeye çalışmak için belli bir noktaya odaklanmaya çalışmak başka bir tepki vermeme neden olduğu için kendime kızdım ve ellerimi kaldırıp yüzüme yapışmış saçlarımı çektim. Kendimi ferahlatmak amacıyla oldukça yavaş hareket ediyor ve bir yandan da güzel şeyler düşünmeye çalışıyordum. Bunların çoğunda Ravza vardı.

Onunla geçirdiğim günler, yaptığım şeyler, güldüğüm olaylar... Deli gibi onu aramak istesem de bu isteği bastırmak zorundaydım çünkü fazlaca endişeleneceğini biliyordum. Bunun yerine yorganı üzerimden attım ve yatağımdan çıktım. Yağmurun sesini çok net bir şekilde duyabiliyordum, yeniden benimle birlikte ağlıyormuş gibi hissettim ama o an düşüncelerim çok karmaşıktı. Zihnimin bir köşesinde kâbusum yeniden oynuyordu ve bundan çok korkuyordum, bir köşesinde gece mavisi ve annem vardı, üzüntü beni boğuyordu, başka bir yerde ise üzerimde muhtaçlık vardı, Ravza'yı ve onun yatıştırıcı sesini duymak istiyordum. Mantıklı yanım beni durdurmayacak olsa gidip büyük babamın yanına kıvrılıp yatabilirdim. Fakat o güzel, yaşlı adamın bu durumdan oldukça kıllanacağını ve de korkacağını biliyordum.

Islak avucumu deriyi yırtıp gitmek isteyen kalbimin üzerine bastırdım, onu sakinleştirmek istiyordum. Kâbus gördüğümü biliyordum ama bunu ona kabul ettirmek benim için daha zordu. Benden farklı şekilde düşünüyor ve hareket ediyordu. En büyük düşmanım kendi yaşam kaynağım mıydı? Ayaklarımı sürüyerek, gece lambasının koruyucu haresi altında banyoya ilerledim ve ışığı açıp içeriye girdim. Aynaya baktığımda gördüğüm görüntüye karşın düşündüğüm ilk şey, korkudan sinmiş küçük bir kız çocuğu oldu. Tam olarak buydu. Kızarmış bir burun, çökmüş gözaltları terden sırılsıklam olmuş saçlar ve korkulu bakan gözler.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 06 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

RUHUMDAKİ LEKELERWhere stories live. Discover now