1.7

6.8K 358 55
                                    

Bakışlarım çıkışta bekleyen insanların üzerinde gezindi, ardından küçük bavulumun tekerlekleri yardımıyla hızla dışarıya doğru adımladım.

Her yer çok kalabalıktı ve bu hiç benlik değildi.

Barış ile dün konuşmuştuk ve bugün beni alması için anlaşmıştık. Bu biraz fazla heyecan vericiydi. İnsanlar gelen taksilere binmek için sıra oluşturuyorlardı.

Daha fazla dayanamayıp telefonumu elime aldım.

Evren: Galiba koskoca İstanbul'da kayıp oldum

Evren: Yakışıklı birisi çıka gelse

Evren: Tutsa elimden

Evren: Öpse dudaklarımı

Evren: Helalimsin artık, ya benimsin ya kara toprağın

Evren: Dese

Evren: Çok mu?

Beklemediğim anda karnımda hissettiğim baskı ile sertçe geriye doğru çekildim. Sırtım sert bir göğüse yaslanmıştı.

Ansızın olduğu için fazla gerilmiş, panik yapmış olsam da o çok nadir duyduğum sesi kulaklarıma ulaşınca kendimi bir hayli fazla güvende hissettim.

"Aradığınız yakışıklı benim galiba," dedi mırıldanarak. "Hiç böyle hayal etmemiştim ama" dedim mızmızlanmaya meyilli sesim ile.

Karnımda ki eli biraz daha baskı ile hareket etti ve kolları arasında incecik kalan belimi kavradı. "Evren..." derin bir soluk aldı. "Aklımı başımdan alacak kadar güzelsin."

"Biliyorum,"

Ego dolu sesime karşı alay dolu bir gülüş ile karşılık verdi, ardından yavaşça arkamı dönerek yüz yüze gelmemizi sağladım. Ellerini belimden asla çekmedi aksine ona döndüğüm esnada iki eli ile sıkıcı tuttu.

"Gidelim mi?

Kafamı onaylar anlamda aşağı yukarı salladım. Bavulumu hiç zorlanmadan tek eliyle kaldırdıktan sonra bir diğer eli ile belime baskı uygulayıp beni yönlendirdi.

Siyah lüks bir arabanın yanına gelince kendisi bagajı açarak elinde ki bavulu yerleştirdi, o esnada yolcu koltuğunun kapısını açarak araca yerleştim.

Barış ise sürücü koltuğuna geçince hava alanından ayrılmak için aracı çalıştırdı. Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu. Barış, motorda olduğu gibi arabayı da usta bir şekilde sürüyordu.

"Sonunda hiç gizemli olmayan sapığım ile tanıştım." dedi dalga geçerek. Bu tavrına yüzümü buruştursam da yanıt vermedim. O ise itinayla konuşmaya devam etti.

"Tatilin nasıl geçti?"

Barış arada sırada bana bakıyor yüzümü inceliyordu, koltukta biraz daha rahat oturmaya çalışarak sorusunu yanıtladım "Dün sabaha fazla güneşte kalmışım."

Barış'ın bakışları kalp yaka mini elbisemin açıkta bıraktığı omuzlarımda gezindi ve kaşlarına hafifçe çattı.

"Bikini izi yok?"

"Bikini mi? O da ne? Yeniyor mu?"

Barış dalga geçtiğimi anladığı için gözlerini devirdi ama bu hali çok fazla tatlı gelmişti, suratını sıka sıka sevmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Kahve sözün vardı?"

Hayatta unutmayacağım bir sözdü ama eve gitmem gerekti.

"Bugün değil maalesef." yanaklarımı şişirdim.
"Eve gitmem gerekiyor, köpeğim komşumda kalıyor, biran önce almam gerekli yoksa ya Tarçın'a ya da Umut'a bir şey olacak." dedim gülerek. "İkisi de hiç anlaşamıyor" diyerek kısa bilgi verdim.

Barış o kadar kelime arasından cımbızla seçtiği ismi kaşlarını çatarak sordu "Umut?"

"Karşı komşum,"

"Bir köpekle anlaşamayacak kadar küçük mü?

Yüzümü buruşturdum "Barış küçük çocuklarda hayvanlar ile gayet anlaşabilir"

Telefonumu çıkarıp Map'i açtım evin adresini girip Barış'a doğru uzattım.

"Ha yani küçük bir çocuk?" telefonu elimden alırken hâlâ Umut ile ilgili sorular soruyordu. "Kaç yaşında ki?

"Benden bir yaş büyük" diye yanıtladım sorusunu fakat ikimiz de biran duraksadık. "E- şey, yirmi üç yaşındayım ben"

Uzun zamandır konuşuyor değildik ama konuşuyorduk, fakat birbirimizi cidden tanımıyorduk...

Barış sanki her şey çok normalmiş gibi "Ben de yirmi beş," dedi o esnada Snapchat'ten gelen bildirimlerimden dolayı telefonumu rahatsız etme moduna almıştı.

Ya snap kullanan kızdan olmaz diye düşünüyorsa...

Saçmalama Evren, lütfen şu an saçmalama.

Araba uzun bir süreden sonra evimin önünde durunca bakışlarımı Barış'a çevirdim. Yol boyunca sohbet etmiş birbirimizi tanımıştık; normal yeni tanışan insanlar gibi. Barış emniyet kemerini çıkarıp rahatça bana doğru döndü. Aynı şekilde onu taklit edip yüzlerimizi karşı karşıya getirirdim.

"O gün seni engellemek içimden hiç gelmedi." diye bir itirafta bulundu.

Her şeyi şakaya vurduğum gibi yine aynı şeyi yaptım "Büyülerim tuttuysa demek"

Barış gözlerini kocaman açtı ardından serseri bir gülüş ile ödüllendirdi beni. Elini oturduğum koltuğun üst kısmına koydu ve biraz daha yaklaştı.

Hava fazla mı sıcaktı?

"Kuvvetliymiş demek ki," yaptığım saçmalığa ortak oluyordu.

Ufak bir kıkırdama döküldü dudaklarımın arasından o esnada dizlerimin üzerinde duran parmaklarım alışkanlık yaptığı için dudaklarımın üzerini örttü.

Barış hafifçe kaşlarını çattı ve hâlâ direksiyonun üzerinde duran eli ile elimi tuttu. Parmaklarımda ki tüm kanın geri çekildiğini hissettim.

Dudaklarımın üzerindeki elimi yavaşça aşağı doğru indirdi, sesli gülüşüm sadece bir tebessüme dönüşmüştü ama Barış dikkatle dudaklarımı izliyordu.

İstemsizce dudaklarımı ıslattım. Barış ise dayanamıyormuş gibi yutkundu, adem elması hafifçe hareket etti.

Birisi şu lanet klimayı çalıştırabilir mi?

Barış yavaşça bana doğru yaklaştı.

Arkadaşlar gol!

Galiba öpüşüyoruz.

Gözlerim hafifçe kısıldı, Barış'ın dudaklarında ki o tebessümü bile zar zor görmüştüm. Ardından sıcacık dudaklarını yanağımda hissetmem ile derin bir nefes aldım.

Ben çok daha fazlasını hayal etmiştim, bu adam hakkında fazla azgın düşünüyorum. Bir durak noktamın olmaması hiç iyi bir şey değil.

Parfümünün kokusu ciğerlerime dolarken bu anın hiç bitmemesi için yalvarmak üzereydim. Hâlâ parmaklarımın üzerinde olan eli ile avcumun içerisini yavaşça okşadı.

Dudakları yanağım ile temasını kesince uzaklaşmak yerine biraz daha sokuldu, kulağıma doğru fısıldadı.

"Gülüşüne paha biçilemez ve sen onu saklıyor musun? Yapma."

***
Bir sonra ki bölüme geçmeden önce minik yıldızın üzerine basarak onun parlamasını sağlayın lütfen.

UYUDUN MU MOTORCU? [Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin