27 - HESAP VAKTİ GELDİĞİNDE ÖLMEYİ DİLEYECEKSİN

511 43 9
                                    




*

Jimin..

Direksiyonu sıktığında bu ismi düşündü, hayattaki en değerli varlığının canını gözünün yaşına bile bakmadan yakan o ruh hastası herifin ismi yankılanıyordu beyninde, öfkesi dinmiyordu, dinmeyecekti. Jungkook'a yaşatılan şeylerin hesabı sorulmadan geçmeyecekti o öfke. Bebeğine dokunan parmaklarını birer birer kırmadan sönmeyecekti içindeki ateş.

"Ölmeyi dileyeceksin.." derken daha da sıktı direksiyonu, dişlerini sıkarak konuşması çenesindeki keskin çizgiyi açığa çıkarmış, bakışlarındaki öfke göz rengine bulaşmıştı.

"Tanrı şahidim olsun Jimin.." dedi gaza köklendiğinde, "hesap vakti geldiğinde ölmeyi dileyeceksin." Parmaklarını o an delicesine sıktığının farkında bile değildi. Siniri, öfkesi tüm duygularının önüne geçmiş, bedeninde tüm hücrelerinde dolaşmaya başlamıştı, o öfkenin damarlarında kol gezindiğinin farkındaydı ve öfkesini şuan için dindirmeye niyeti yoktu. O öfke yapacaklarının sadece destekçisiydi, o öfke harlıyordu ateşi, o öfke gözünü karartmış, çekinmeden hareket etmesi için yoldaşlık sunuyordu ona.

Tüm öfkesi bütün bedeninde toplanmış şekilde köklendi bir kez daha gaza, durmadı, önüne çıkan arabalara aldırmadan yolda makas atarak geçmiş, Jimin'in tutulduğu eve varmıştı.

O uzun yol, çok kısa sürdü.

Dağ evine geldi, hiç kullanmadığı, boş bekleyen evin garajında şimdi Jimin vardı. O evi bir daha da hiç kullanmayacaktı zaten, birinin mezarını nasıl olurda kullanabilirdi ki? Kullanamazdı.

"Jimin!" Tüm gücüyle bağırdı, arabasını garajın kapısına park etmiş, iner inmez içeriye girerek bağırmıştı, Jimin'i görmese bile sesini duyurarak ona geldiğini belli etmeyi düşündü. Sesi garajın duvarlarına çarpıp yankılandı dört bir köşede.

Üzerindeki kabanı çıkarıp kenara attı, "Jimin!" Bir kez daha bağırdı, Jimin'i hâlâ görmemişti, hızlı adımlarla garajın en sonuna kadar yürüdü, yürürken üzerindeki kazağın kollarını dirseklerine kadar sıvamış, gözleri garajın her bir karışında gezinmişti, sonra gördü onu.

En kuytu köşeye sinmiş, dizlerini kendine çekip sallanarak sayıklayan Jimin'i görmüştü. Hiç üzülmedi onun bu görünüşüne, bir gram acı hissettiyse onun için, Tanrı şahit kendini öldürürdü şuracıkta. Sadece öfke vardı, o öfke diğer tüm duyguları sönük bırakmıştı yanında.

"Jimin!" bir kez daha bağırdı, bu kez Jimin'in bakışlarını üzerine çekmek istemişti, bu yüzden bağırmıştı ancak Jimin Taehyung'un geldiğini bile görmemiş, onu duymamıştı. Sesi tüm garajda yankılansa bile, duymamıştı onu. Yaptığı tek şey dizlerini tutarak sallanmak, aynı zamanda da sayıklamaktı.

"Öldürdüm onu.." diyordu, "ben onu öldürdüm.." tekrar tekrar hiç durmadan deli gibi sayıklıyordu, "öldürdüm.."

Taehyung onun bu halini umursamadan gidip tam önüne eğilerek oturdu, "bana bak." dedi sesindeki o soğuk tonla, bağırmamıştı, sesini yükseltmemişti ama ses tonundaki soğukluk tüyler ürperticiydi.

Jimin'in durumunun farkındaydı, psikolojik olarak iyi olmadığını görüyordu ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti, önünde kendisini kesse onu durdurur Jungkook'a yaşattığı her şeyin bir bir hesabını sormak için bekletirdi.

"Öldürdüm ben onu.." Jimin Taehyung'a bakmadı, gözlerindeki yaşlar yüzünü sırılsıklam etmişti, damlalar çenesinden birer birer dizlerine akıyordu, gözleri önünde bir noktaya sabitlenmişti ve sabitlediği o yerden çekmiyordu bakışlarını, bir saniye olsun ayırmadı. Düşündüğü ve söylediği tek şey Jungkook'u öldürdüğüydü.

TAVERNA | TAEKOOK ✓Where stories live. Discover now