18. Bölüm

604 23 10
                                    

Ayça BOZDAĞ'DAN

Kafamı ve sırtımı duvara yaslamış yerde oturuyordum. Gözümden yaşlar akıyordu. Gözlerim kapalıydı. Hiç kimsenin yüzüne bakamıyordum. Yanımda bir hareketlilik hissedince kafamı o yöne çevirdim. Gözlerim hala kapalıydı.

"Nazın kardeşimiz olduğunu biliyor muydun?" Diye sordu Buğra. Kafamı aşağı yukarı salladım. Ruhsuz gibiydim. "Niye bize, abime iftira attığını söylemedin ki? Babam sana illaki anlayışla yaklaşırdı." Dedi.

"Bilmiyorum. O an ne yapacağımı bilemedim. Ben bu güne kadar nasıl geldiğimi bile bilmiyorum ki." Dedim

"Nazı nasıl buldun?"

"Karakola geldiğinde tanışmıştık. Boşver çok uzun." Dedim.

Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Diğer tarafımdan da birkaç kişi beni sarmalamıştı. Buğra'nın taraftanda eller sarıyordu bedenimi. Gözümü açıp baktığımda abilerimin ve kardeşlerimin bana sarıldığını gördüm. Annemle babama gözüm kayınca burayı buruk bir gülümsemeyle izliyorlardı. Bu karede bir tek Alaz abim eksikti.

"Bizi bir daha bırakma abla." Dedi Ateş. "Evet abla. Bak sakın bizi bırakayım deme." Dedi Toprak.

Rüzgar sımsıkı sarılarak zaten düşüncelerini belli ediyordu. Demir ve Karan abim iki yandan saçımı okşuyorlardı. Babam karşıdan bana laf attı. "Demek kardeşini benden çok tanıyorsun... O zaman söyle bakalım kızım güçlü mü?" Dedi. Onunda kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.

"Emin ol senden daha çok tanıyorum kardeşimi. Ve evet Naz çok güçlü babacığım." Dedim kıskandırma amaçlı. Elindeki peçete kutusunu kafama fırlatıp "Sus kız.!Birde senden daha çok tanıyorum diyor. Şebek." Dedi babam.

Kafamı ikizimin omzuna yasladım. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım. Bir süre sonra uykuya dalmıştım.

☁️☁️☁️

Birkaç saat sonra uyanmıştım. Naz hâlâ ameliyattaydı. Ameliyat şimdiye kadar bitmeliydi. Neden bitmemişti?

Alaz abimde gelmiş ameliyathanenin önünde oturuyorduk. Kafasını ameliyathanenin duvarına yaslamıştı. Gözünden yaşlar akıyordu. Ben bu adama nasıl iftira atabilmiştim? Üzerinde olan bakışlarımı hissetmiş olacak ki bakışlarını bana çevirdi. Utançla gözlerimi ondan çektim. "Gel buraya." Dedi gür sesiyle.

Utançla yerimden kalkmıştım. Yanına yavaşça adımladım. Yanına yavaşça oturdum. "Pişman mısın?" Diye sakin bir sesle sordu. Başımı aşağı yukarı salladım. Gözlerimde umut dolaşıyordu. Kolunu kaldırıp "Gel bakalım buraya bücür." Dedi. Göz yaşlarımı tutamayarak abimin göğsüne sokuldum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. İçeride kardeşim canıyla cebelleşiyordu. Ailem beni affetmişti. Ama kardeşime bir şey olma korkusu sevincime göre daha ağır basıyordu.

Biliyordum ona bir şey olmazdı. Zaten bunlara çok küçükken alışmıştı. Onu arabaya bindirdiğimizde kurşunun girdiği yere bakmıştım. Oradan daha önce vurulmuştu. Doktor herhangi bir organa denk gelmediğini, Nazın şanslı olduğunu söylemişti. Ama şimdiye kadar niye çıkmamıştı?

En sonunda ameliyathanenin kapısı açıldı. Heyecanla ayağa kalktım. Doktorun yüzü niye asıktı? "Maalesef hastayı kaybettik." Dedi ve gitti. İçeriden hasta yatağında olan Naz çıktı. Yatağı önümüzde durdurdular. Hiç birimiz bir şey yapamıyor, söyleyemiyor, herhangi bir tepki veremiyorduk.

Naz bir anda bir gözünü açıp sırıtmaya başladı. "Baran ben şimdiden hayal görmeye başladım." Diye ağlamaya başlayan annemin başına toplanmıştı hepsi. "Annem hayal değil. Yaşıyom ben ya." Dedi Naz. Annem daha çok ağlamaya başlamıştı.

Bozdağlar|AbilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin