-O pislik annen olmasaydı daha da çok canını yakacaktım da dua et o kadına sen!

Gene kalakalmıştım. Ben ne günah işlemiştim de başıma bunlar gelmişti? Hangisine kızsam bilmiyorken hem de... Canımın bu denli yanışı nedendi? Beni tehdit eden adamı öldüren babam bunu bana yaptığı kötülük olarak gösteriyordu. Annem ise onu ihbar ederek hem iyilik hem de kötülük mü yapmıştı? Kafamdaki düşüncelerle yere çöküp ağlamak istiyordum. Ayakta duracak halim kalmamıştı. Mutfağa gidip kendime bir su almaya karar verdim. Suyu içerken bile nefes alamıyordum. Su içtikten sonra çantamı ve eşyalarımı alıp merkezden çıktım. Arabaya bindim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Başımı direksiyona yaslamıştım. Göz yaşlarım bacağıma damlıyordu.  O sırada telefonum çalmaya başladı. Arayan Rüzgar'dı. Muhtemelen o da haberi almış ve bana ulaşmaya çalışmıştı:

-Alo Irmak neredesin? Hala merkezde misin gelip alayım mı seni? Bana Meltem haber verdi Poyraz'ı almam için. 

-Rüzgar! Rüzgar ben hiç iyi değilim. Ne olur beni buradan al. Ama Poyraz beni bu halde görmesin. 

-Tamam ben Poyraz'la babamı bir alışveriş merkezine bırakıp geliyorum. Sen de en azından merkezden çık bir yere arabayı par et ben de geliyorum. 

-Tamam ama acele et.

-Geliyorum güzelim korkma.

Merkezden nasıl çıktım arabayı nasıl kullandım bilmiyorum. Gözlerim ağlamaktan kan çanağın dönmüştü.  Bir süre sonunda Rüzgar gelmişti...

-Irmak güzelim iyi misin?

-Rüzgar...

Bana bu hayatta iyi gelen tek şeydi Rüzgar. Oğlum daha çok küçüktü beni anlamazdı ama o beni anlardı. O benim canımın en derin köşesiydi. Onsuz bir hayat artık benim için işkence demekti. Şimdi bu çok sevdiğim adama delice sarılabilmiştim. 

-Rüzgar ben çok yoruldum artık dayanamıyorum. 

-Biliyorum hayatım ama emin ol her şey geçecek. Sen ben Poyraz çok mutlu bir aile olacağız.

-Ben ne zaman hayal kursam kötü bir şey oluyor. Hayalini kurduğum meslekte bile bir gün mutlu olamadım. Sana daha yeni kavuşmuşken üstüne bu Tarık olayı patladı. Ben gerçekten dayanamıyorum artık. 

-Bak güzelim her şeyi toplayacağız merak etme. Sen sadece bana güven. Gerekirse başka bir şehirde başka bir hayat kurarız. Herkesi her şeyi geride bırakırız. Ama şimdi asıl bizim güçlü olmamız gerek.  Sana söz veriyorum bunu da halledeceğiz.

-Sen yanımdasın ya ben razıyım her zorluğa. 

-Bizim nikahımız bugün normalde kaçtaydı?

-Dörtte değil miydi?

-Sanırım o saatteydi. Şu an saat üç bence hala yetişebiliriz. 

-Rüzgar saçmalama böyle bir günde olacak iş mi?

-Senin üzerinde şüphe duyacakları bir şey yok. Baban yaptı diye de sen suçlu değilsin. Şimdi hadi gel yeniden başlayalım hayata. İstemezsen burada bir dakika bile durmayalım. 

Sanki şeytan tüyü vardı Rüzgar'da. Beni gün geçtikçe kendine bağlıyordu. Arabayı o kullanmaya başlamıştı bile.  Bense ona sahip olacak ne yaptığımı sorgulayıp duruyordum. 

-Peki şahitler ne olacak?

-Buluruz şahit merak etme.

Evlendirme dairesinin önüne geldiğimizde nikaha on dakika kalmıştı. Yolda gördüğümüz iki temizlikçi abi bize şahit olabileceklerini söylediler. Hemen nikahın olduğu salona geldiğimizde memur orada bekliyordu. 

-Irmak Ada Acar, Rüzgar Efe Yılmaz siz misiniz?

-Evet biziz. 

-O zaman buyurun masaya. 

Biz buraya kadar nasıl gelebilmiştik bilmiyorum. Kafam hala karışıktı ama yanımda o olduğu sürece benim canım yanmazdı. Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı bir anda. Nikah masasına oturduktan sonra memur hemen söze başladı. 

Belediyemize verdiğiniz evlenme dilekçenizde evlenmenizde bir sakınca görünmemektedir. Bir de burada şahitlerimizle sesli beyanınız gerekiyor. Gelin hanım ve damat bey adınız soyadınız?

-Irmak Ada Acar.

-Rüzgar Efe Yılmaz.

Irmak hanım anne ve baba adınız?

Bu soruyla kalakalmıştım. Keşke hayatımda olmasalardı dediğim iki kişiyi nikahımda anmak zoruma gidiyordu ama Rüzgar için değerdi.

-Meltem Acar, Lütfü Ziya Acar.

Rüzgar bey anne ve baba adınız?

-Sema Yılmaz, Mithat Yılmaz.

O zaman, Ziya kızı Irmak hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür iradenle Mithat oğlu Rüzgar'ı eş olarak kabul ediyor musun?

Rüzgar'ımın gözlerine baktım ve yüksek sesle:

-EVET!

-Sen Mithat oğlu Rüzgar hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür iradenle Ziya kızı Irmak'ı eş olarak kabul ediyor musun?

-Ömrümün sonuna kadar EVET!

-Sizler de şahitlik ediyor musunuz?

-Evet!

-Bende belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum. İmzalara geçebiliriz.

İmzaları da attıktan sonra nikah memuru cüzdanı bana uzatıp tekrardan tebrik etti. Rüzgar'la ben birbirimizi öpüp sıkıca sarılmıştık. Artık gerçekten bizi kimse ayırmazdı. Hala bu anın yaşandığına inanamıyordum. Bir gelinlik bile giyemeden evlenmiştim. Ama bunun benim için önemi kalmamıştı çünkü artık sevdiğim adam yanımdaydı. Abilere teşekkür ettikten sonra oradan çıkıp yemek yemeye gittik. Bu gün o kadar yorulmuş ve acıkmıştık ki artık ayakta duramıyorduk. Yemekten sonra oğlumuzu da alıp eve gidecektik. Biz bir restoranda oturup sipariş verdik. Yaşanan onca şey hala zihnimi işgal ediyordu ama Rüzgar yanımdayken hiçbir şeyin önemi kalmıyordu. Onun gözlerine bakmak bile beni sakinleştiriyordu. O da bunu biliyordu ve bu yüzden gözlerine aniden baksam da sorgulamıyordu. Geldiğimiz yer Rüzgar'la ilk yemek yediğimiz yerdi. Yedi sene içinde çok da değişmemişti. Hala anıları kalbinde saklıyordu. Artık eskisi gibi lüks değildi ama biz de eskisi gibi değildik. 

-Rüzgar ben hala inanamıyorum. 

-Ben de sevgilim. Ben de. Tek bildiğim şey bundan asla pişman olmayacağım. Biz oğlumuzla yeniden yeşerdik. Onunla hayat bulduk. Aslında ona ne çok şey borçluyuz düşününce. 

 -Gerçekten de öyle. Ona ne çok şey borçluyuz ama. 

-Ben artık oğlumla zaman geçirmek istiyorum Irmak. Onunla anılar biriktirmek ona babalık yapmak istiyorum. Onun ilk adımlarını, ilk kelimelerini, doğumunu görememiş olabilirim ama bundan sonra her şeyine şahitlik yapmak istiyorum. 

-Sen bunu sonuna kadar hak ediyorsun. Bundan sonra da senin dilediğin şekilde olacak. Yalnız bir sorunumuz var. Bundan sonra ne yapacağız Rüzgar? Annen hiçbir şey bilmiyor. Bni öğrendiğinde normal biir tepki vermeyecek. 

-Biz evlenirken de bunları göze almadık mı. Bir kaç gün geçsin biz kendimizi hazırlayıp herkese aşkımızı duyurabiliriz. Sence?

-Bence de en mantıklısı bu olur gibi.

Yemeğimiz geldiği gibi de hunharca yemiştik. Biz tam kalkacakken Mithat abi Rüzgar'ı aradı.

-Alo babacığım na-

-Oğlum Irmak'la hemen bizim eve gel. Annen beni Poyraz'la gördü!



TEKRAR EDEN ŞARKITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang