Otağdaki herkes bir anda ayağa kalkmış birbirlerine bakmıştı.

"Karaali sen Mehmet beyin başında durasın" Alaaddin bey buyruğunu vermiş hemen çıkmış idi otağdan.

Alaaddin gözlerini obanın girişine diktiğinde nefesi kesilmiş idi.

Gonca sırılsıklam , kanlar içinde kalmış idi. Kaftanı çamur olmuş dudaklarından boynuna doğru  akan kan izleri vardı.

Gonca Candaroğulu Süleyman Bey'in kollarında harap olmuş bir halde idi.

"Nazlı hatun" Alaaddin'in fısıltısı yerine ulaşamamıştı.

"KIZIM" Saadet hatun ve Yakup bey acı bir feryat ile kızlarına koştular.

Alaaddin Goncaya gitmek istedi lakin kudreti yetmezmiş gibi hissetti. Canı çekilmişti

Ruhu acıdı.

Sevdasını kanlar içinde görmek onu derinden yaralamıştı.

Kurtarmalıydı onu. Affetmeyecek olsa bile , ömrü boyunca bir ihanet olarak zihninde kalacak olsa dahi kurtulmalıydı. Birbirlerinin olmasalar bile aynı göğün altında nefes almalıydılar. Sevdaları onlara zulüm olacaksa bile bir ah etmeden kabullenmeliydiler bu zulmü.

Zihninde rengini kaybetmiş anılar canlandı birden bire. Goncanın gülüşü düştü aklına. O nice çiçeği kıskandıracak olacak kokusu nakşoldu ciğerlerine.

Yapamazdı.

Onu hissetmeden , onu yaşamadan yazaşayamazdı.

ihanetine de razıydı. Şifası kaf dağının ardında dahi olsa gider bulurdu yeter ki yaşasındı.

Hızla insanların içinden sıyrılıp Goncaya gitti Alaaddin. Onun kokusunu içine çekmek can bulmak istedi amma soluduğu tek koku kan kokusuydu.

Herkesi yok saydı Alaaddin. Bir yanda ağlayan Saadet hatunu. Hekimler çağıran Yakup beyi duymadı bile.

Kucakladı kanlar içindeki sevdasını. Goncanın otağına götürdü.

Pek zayıflamış idi.

Tezinden yatırdı döşeğe.

"Sıcak su ve köz gerekir Gülce hatun. Biraz daha akrep otu kaynatsınlar hayde!" diye ünledi Alaaddin endişeyle.

Pusatını aldı ilk başta. Sonra deri yeleğini çıkarttı. Tek tek çözdü kaftanının  düğmelerini. Sıyırdı omzundan biraz aşağısına. Umduğu gibi kalbinde değil omzundaydı yarası ama o kadar derindi ki göğsüne kadar inmişti kan.

Gülce girdi otağa. Elinde bir ibrik ile leğen vardı. Arkasında bir alp közü getirmişti.

Alaaddin hemen beline bağladığı deri zırhına sıkıştırdığı hançerini çıkarıp közün sıcak kömürlerinin arasına sıkıştırmıştı.

Onlara yardım eden gizli ortağının hançeriydi. Bir nökerin kalbinden söküp almıştı yanına. Belki bir damga bulurum diye amma sadece bir çiçek yaprağı damgası var idi. Hangi çiçek olduğunu daha çözememişti.

Sıcak suya batırdığı bezi sıkıp Goncanın yarasının üzerindeki kanları silmeye başladı. Gonca tenindeki dokunuşları hissetmiş olacak ki kaşlarını çatmıştı.
Derin bir nefes aldı Alaaddin. Ahvali pekte kötü değildi şuurunu tamamen kaybetmemişti.

Kanların çoğunu temizlese dahi kan durmuyordu. Bezi yarasının üzerine bastırdı Alaaddin sert bir şekilde. Derin acı dolu bir inleyiş yükseldi Goncadan.

Yüreğinden bir parça koptu gitti sanki.

"Dayanasın nazlı hatun dayanasın." Duymasını umut ederek konuştu Alaaddin.

Közün içinden çıkardı hançerini. Bir an duraksadı.

Canı çok yanacaktı.

Ancak canı şimdi yanmazsa ölüm alacaktı sevdasını.

Goncanın dudaklarının arasına bir odun parçası yerleştirdi. Çekti bezi yarasının üzerinden.

"Ya şafi." Kor gibi sıcak hançeri yarasının üzerine bastırdı Alaaddin. Tenindeki yangın pek canını yakmış olacak ki çığlığı otağı doldurdu.

Gözlerini yumdu Alaaddinin dayanamıyormuşcasına.

"Dayan Gonca yalvarırım dayan" fısıltısını duymuş gibi. Elini sıktı Alaaddinin. Gülümsedi Alaaddin.

Ne zaman çıktığını bilmediği Gülce yeniden girdi otağa. "Buyurduğun gibi kaynattık akrep otunu beyim."
bir şişe uzattı Gülce.

Alaaddin hançeri çekti hemen Goncanın teninden. Aldı şişeyi .

İçirdi Goncaya ılık ılık.

Sol kolunda hafif bir çıkıntı olduğunu gördü. Sarılmıştı. Sargıyı açtığında mühürlenmiş bir yara gördü.

"Sen bu kadar yara ile nasıl ayakta kalabildin be Nazlı hatun."

Çamur ve kan içindeki sol ayağını yıkayıp sardı Alaaddin. Kırılan kolunu sarıp sabit bir şekilde karnın üzerine yerleştirmişti. Hareket ettirmesi onun aleyhine olurdu uyanınca sıkıca sarmak sabit durması için boynundan geçireceği bir örtüyü sıkıca bağlamak gerekirdi.

Yüzündeki , ellerindeki; çamurları ,kanları özenle silmişti Alaaddin. Güzelce bir yıkanması gerekirdi amma bu vaziyette çok zordu. Hoş kendisinin yıkayabilme şansı olsa hiç canını yakmadan özenle bir bebekmiş gibi ilgilenirdi onunla amma Goncanın otağına girmeden önce gerekmedikçe kimsenin girmemisini söylediğinde  Yakup ve Saadet hatunun memnuniyetsiz bakışları bile bazı şeylere sınırlar koyuyordu.

Elinden gelenin fazlasını yapmıştı Alaaddin. Ayak bileğini az üstünde ki yarayı mühürlememiş suyla temizleyip sarmış idi Allah'tan pek derin değildi.

                                 ⚔️

yorumlarınızı bekliyorum.

Yazım ve imla hatalarım olduysa çok özür diliyorum :)

4. bölümün kelime sayısı 1071. Malazgirt savaşına denk getirdik :)

Yarın bölüm atamaya bilirim misafirlerimiz gelecek  akşam yemeği için.

Söz diğer bölüm 1453 kelime olacak. İstanbul'un fethi

Yazdıklarımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim lakin kurgumun okunmasına göre vote ve yorum sayısı çok düşük.

:)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

:)



ALGON Where stories live. Discover now