4. bölüm

1K 45 19
                                    

Nereye gittiğini bilmeden sürüyordu atını uçsuz bucaksız bozkır da Gonca. Nicedir içine akıttığı göz yaşları bir bir süzülüyordu yanaklarına. Atını hızlandırdıkça bedenindeki acı katlanarak artıyor , ama ne acısı ne de göz yaşları onu durdurmaya yetmiyordu.

Derin bir sızı vardı ruhunda. Zaman aktıkça ilmek ilmek canına işliyor , kalbi sığmıyordu göğüs kafesine.

Karanlık gece de göz gözü görmez iken obadan çıkmış idi ama dakikalar önce çiseleyen yağmur şimdi şiddetlenmiş her yer çamur içinde kalmıştı.

Gonca boğazını tırmalayan birşeyler olduğunu hissetti. Bu rahatsız histen kurtulmak umuduyla bir kaç defa öksürsede işe yaramamış bilakis ciğerlerine binlerce iğne batıyormuş gibi hissetmişti.

Nicedir onu nereye götüreceğini bilmeden gittiği bu yol onu bir uçuruma getirmişti.

Gonca gelmek istediği yer bir uçurum mu yoksa gelmemeye gitmek mi bilemedi.

Zor bela indi atından. Bir gök gürültüsüyle irkildi. Atı çoktan kaçıp gitmişti.

Bir kaç adım atmak, uçurumun aşağısını görmek istemişti ancak bedenindeki ızdırap katlanılmaz bir hal almış, bacakları kendisini taşıyamaz olmuş , Düşmüştü.

Metalik bir tat yükseldi boğazından , ağzına doğru. Dudakları sıcacık kana bulandığında bir kaç kere öksürmüş kan daha da artmıştı.

Kan kusuyordu.

Bilincinin iyice bulandığı vakitlerde bir adamın  dibine geldiğini , ellerini nabzında hissettiğini hatırlıyordu

"Germiyanoğlu Yakup bey kızı Gonca hatun"

Tanımadığı bir kişinin kollarında ölüm ile yaşam arasında duyduğu sese epey yabancıydı.

İçine çekildiği karanlığına daha fazla baş kaldıramadı , bedenindeki ızdırabı hissetmeyecek kadar derin bir uykuya teslim etti ruhunu Gonca.

                                  ⚔️

"Ya şafi" Kaynattığı akrep otunu cümle kişiye içirmiş , deva olmuştu insanlara ama içinde ki sıkıntı büyüdükçe büyüyordu.

Yara alanlar zehirlenmiş idi yine. Bu sefer zehrin şifasını bildiğinden ilki kadar kayıp verilmemiş idi.

Mehmet Bey'in ahvali iyiye gidiyordu. Kaynattığı otu içtiğinde ise daha da iyi olacağından şüphesi yoktu Alaaddin'in

Saadet hanım Mehmet beyin otağına gelmiş döşeğin baş ucunda bulunan Yakup beyin yanına oturmuştu

"Buyurduğun gibi kan şerbetini kaynattırdım beyim." Yakup bey sadece kafa sallamak ile yetinmişti. Pek dalgındı.

"Beyim" Saadet hatun çekinerek konuştu. Bir şey diyecek amma çekinir gibi bir hâli olduğundan anladı Alaaddin ne diyeceğini.

Goncayı diyecekti.

"Söyleyesin hatun" Yakup bey sert bir dille karşılık vermişti saadet hatuna.

"Gonca beyim. Gonca yoktur. Nereye baktıysam bulamadım. Obaya geldiği gibi atına atlayıp gittiğini. Kanlar içinde olduğunu söylerler. Bu yağmurda hali nice olur. Yara alanlar zehirden harap olmuştur. Kızım şimdi ne haldedir." Saadet hatun titrek bir sesle açıkladı durumu.

"Gonca"diye fısıldadı Yakup bey endişeli bir sesle. "Karaali tez alpları hazır edesin Goncayı bulmadan ge-" otağın bir köşesinde sessizce bekleyen Karaali'ye emir yağdıran Yakup beyin sözünü kesen: Obaya birilerinin geldiğini gösteren seslerin, otağa kadar ulaşmasıydı.

ALGON Onde histórias criam vida. Descubra agora