Sonunda gülüşleri solduğunda gözleri birbirlerininkine takılmıştı.

"İyisin ama, değil mi?" diye sordu Alaeddin tedirgince.

"İyiyim, merak etme. Aniden öyle garip bir hal geldi ama geçti şimdi."

"Derim işte, papatyadandır."

Tekrar güldüler önceki kadar abartılı olmasa da.

Alaeddin çöktüğü yerden kalkıp kızı da kaldırdı yataktan. Hiç ayrılası yoktu güzel gözlüsünden ama Gonca uyusa iyi olacaktı.

"Kapıyı ardımdan kilitle." dedi isteksizce, ellerinin arasındaki minik elleri okşarken. "Sakın korkma, en iyi alplarımı dikeceğim kapına. Sen rahat rahat uyu."

Kendisi duracaktı kapıda. Söylerse Gonca itiraz eder diye dememişti.

Gonca'nın omuzları çöktü birden.

"Gitmesen..." diye mırıldandı sessizce. Sonra da dediğine mantıklı bir açıklama bulma çabasıyla, "Valla seni baştan çıkartmaya falan çalışmam! Hançerim Noyan'ın boynunda saplı kaldı. Yastığımın altında kılıçla da uyuyamam. Savunmasız heç uyuyamam... Sen olursan, ben..." diye zırvalamaya başladı hızla ama sonunu getiremedi.

Kızın halini gören Alaeddin yanaklarını avuçladı sakinleştirmek için.

"Hileci Hatun," dedi tane tane. Kararlı gözlerini, söylediklerini anladığından emin olmak ister gibi, kızın gözlerine dikmişti şimdi. "eğer beni baştan çıkartmaya çalışmış olsaydın, çoktan çıkartmış olurdun."

Gonca'nın nefesi kesildi Alaeddin'in sözleriyle. Utancı yanaklarını kızartmak için yüzüne saldırırken gözlerini kaçırdı inatla bakışlarını ondan çekmeyen adamdan.

Alaeddin gülümsedi kızın haline.

"Bütün gün sana bunu söylemeye çalıştım ama kaçtın durdun benden. Ben gerçeği bilirim. O itin dediklerinin hiçbir değeri yoktur benim için. Sen de gayrı takılma o soysuzun laflarına."

'Gonca'ya, sorguda Noyan'a o lafları için neler ettiğimi söylesem mi?' diye geçirdi içinden Alaeddin ama vazgeçti. O heriften bahsettikçe, Gonca hançer fırlatmada bu kadar mahir olmasa olabilecekler aklına geliyor, eli ayağı boşalıyordu korkuyla.

Şehzade aklına gelenleri kovalamak ister gibi başını salladıktan sonra utangaç bakışlarını yere dikmiş, bir türlü ona bakmayan kıza gülümseyip yatağın örtüsünü kaldırmaya gitti.

"Hayde, yat artık, Hileci Hatun. Epey yorucu bir gündü bugün."

Gonca başını sallayıp hızla girdi yatağa. Alaeddin'in sedire gideceğini sandı, ama şehzade kızın başucunda yere oturup sırtını yatağa yasladı.

"Orada mı duracaksın?" diye sordu kız şaşkınlıkla.

"Rahatsız mı ettim? Kusu-"

Alaeddin doğrulmaya yeltendi konuşurken.

"Yok, sırtın ağrır diye dedim."

Kızın dediğini duyunca gülümseyerek geri yerleşti oturduğu yere.

"Merak etmeyesin, yanında kalmak için yerlerde uyuyacak kadar aklımı yitirmedim daha. Uykum gelince sedire geçerim."

Gonca cevap vermedi. Sağına dönmüş, çoktan şehzadenin saçlarını izlemeye dalmıştı. Avuçları karıncalanırdı dokunma isteğiyle, ikisini de yumruk yapmıştı kendine engel olma niyetiyle.

Uzun bir vakit gaz lambasının ışığında Alaeddin'in saçlarını izledi Gonca. Alaeddin de kızın nefeslerini dinledi kendini sakinleştirmek için. O yüzden gitmemişti sedire. Sedir uzaktı, belki gülünün sesi duyulmazdı oradan.

AlgonWhere stories live. Discover now