Chapter 11: Kıskançlık Problemleri

Magsimula sa umpisa
                                    

"Kızım, sen şu an ne kadar şanslı olduğunun farkında mısın? Geleceğin en ünlü moda tasarımcılarından biri seni mankeni yapmış, sana göre elbise dikiyor sen ağız burun yapıyorsun. Yani pes doğrusu. İlerde çok ünlü olursam röportajlarımda kariyerime engel olmaya çalıştığın detayının üzerinde mutlaka duracağım, sen merak etme."

Nefes bile almadan dakikada 46 kelime mi konuşmuştu o? Ağzım açık bir şekilde ona bakmaya başlamışken uykum az da olsa aralanmıştı. "Ne bakıyorsun be öyle? Ayrıca son olarak da senin beni bu zamana kadar sabahın köründe boş yere uyandırdıklarına say, demek istiyorum." dedi bana ters bakışlarını atarken.

"Nefes almayı unuttun." diye fısıldadım ağzımın içinde. Onu dinlerken ben yorulmuştum, gerçi şu an ağzımı açmaya bile mecalim yoktu ondan da kaynaklanıyor olabilirdi bu ama yine de o, bugün her zamankine göre daha enerjikti.

"Ayıptır sorması, kargalar bile daha bokunu yememişken senin bu kadar enerjik olmanın sebebi ne?" diye sordum. Hemen yan tarafımızdaki masada bulunan telefonumu aldığımda Güneş, "Kıpırdama." diye cırladı. Ekranı açıp saatte baktığımda 06.12 olduğunu görmek kafamı duvarlara vurma isteği uyandırdı içimde. Yaklaşık 15 dakikadır zırlıyordum ama bir fayda etmiyordu, en son kaderime razı gelip, boyun eğerek sessizliğe gömülmeye karar verdim.

"Rüyamda dehşet güzel bir elbise tasarlıyordum ve aşırı beğeniliyordu. Yılın viral olan elbisesi falan seçilmişti, bu da kariyerim için önemli bir adım olmuştu. Daha sonra ise defileler falan düzenlemeye başlamıştım." dedi heyecanlı bir sesle fakat aynı zamanda da dalgındı. Ya rüyasına geri dönmüş ve o anları tekrar yaşıyordu ya da ilerde bu rüyanın gerçekleştiği günleri hayal ediyordu.

"Rüyanda bile kıyafet tasarladığına inanamıyorum, kafayı bunlarla bozdun iyice." dedim gözlerimi yumup uyku haline geçmek istercesine.

"Ben gayet memnunum hayatım. Hem nesi varmış rüyamın, sen rüyanda nasıl şeyler görüyorsun ki?" diye sordu meraklı çıkan sesiyle, kaşlarını çatarak. Bu esnada da nihayet ölçüm yapmayı tamamlamıştı. Ölçüm yapmak bu kadar uzun süren bir iş tabii ki değildi ama Güneş birazcık takıntılı ve de aynı zamanda benim gibi mükemmelliyetçi bir insan olduğu için herhangi bir sorun çıkmasın, her şey kusursuz olsun istiyordu.

Nasıl şeyler gördüğümüzü inan hiç öğrenmek istemezsin bebeğim çünkü fazlasıyla çıplaklık içeren müstehcen türde şeyler görüyoruz.

Bunu düşünmekten bile aşırı büyük bir utanç duyuyordum ama maalesef ki doğruydu, rüyamda Aren'le yarım bıraktığımız işi tamamlama aşamasında olduğumuzu görmüştüm. Fazlasıyla çıplaklık içeren ve son derece yükseltici sahnelere tanıklık etmiştim. Güneş beni uyandırdığında ise rüyayı görürken oldukça terlediğimi fark etmiştim. İtiraf etmek gerekirse şu anki huzursuzluğumun en büyük sebeplerinden biri de buydu aslında. Rüyamın yarım kalması...

"Ne göreceğim canım? Ben de genelde Ay, Yıldız, Güneş ve aklına gelen her türlü gök cismini görüyorum. Onları inceliyorum, onlar üzerinde çalışmalar yapıyorum." dedim uykulu gözlerimi açıp durumu bozuntuya vermemek adına masumca gülümseyerek.

"Ha, öyle diyorsun yani?" dedi sorgulayıcı bir tavırla. "Komik şaka, hadi şimdi gerçeği söyle." diye ekledi, yapmacık bir şekilde kahkaha atıp hemen ardından ciddileşerek. Beni bu kadar iyi tanıması hiç iyi değildi. En ufak yalanımı bile büyük bir ustalıkla yakalaması sinir bozucuydu. "Aman, hemen de anla zaten yalan söylediğimi." dedim burnumdan sert bir nefes vererek.

ANKATahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon