7. Bölüm - Hisler

86 72 60
                                    

"Çiçekler çok güzel kokuyor."

"Evet, ne çiçeği bu?"

"Odanda bulunan çiçeği bilemiyor musun?"

"Göremiyorum ki."

"Bir şeyleri anlaman için görmek şart değildir."

"Seninle bunu tartışmayacağım."

"Peki,nasıl hissediyorsun?"

"Boşlukta gibi, sanki artık bir amacım yokmuş gibi..."

"Sıkılıyorsun değil mi? O boşluk seni boğuyor."

"Üzerime kapanıyor sanki beni hayattan koparmak istiyormuş gibi o boşluk."

"Peki ona izin verecek misin?"

"Vermeli miyim?"

"Bence vermemelisin, kendini kaybetmemem içindeki Selin'i kaybetmemen için o boşlukla savaşmalısın."

"Savaşırım ama ya sonuç?"

"Elbet karşılığı olacaktır; belki ışık, belki hayatın anlamı, belkide o boşluğu ortadan kaldıracak bir duygu."

"Ya karşılığı olmazsa?"

"Karşılığı olmaz olur mu Selin? Sana savaşma azmini ve cesareti aşılayacak. Pes etmemeyi öğretecek. Sana her türlü katkısı olur."

Yatağım bir tarafa çöktüğünde yanıma oturduğunu anladım. Etraf ballı süt gibi kokuyordu. Odam nemli gibiydi ama camı açmak istemiyordum. Dışarıdan gelen uğultu rüzgarlı bir hava olduğunu fısıldıyordu. Güneş batış mıydı? Aklımdaki bu düşünceyi ağabeyime ilettiğimde olumsuz bir cevap vererek fısıldadı.

"Hayır."

"Akşam olmuştur diye düşünüyordum ben."

"Batmak üzere onunla vedalaşmak ister misin?"

"İsterim."

İkimizde minik bir oyun oynarcasına fısıldaşıyorduk. Beni ayağa kaldırıp yavaş adımlarla pencere yönlendirdiğinde kırık bir tebessümle onun yönergelerini izledim.

"Güneşi hissedebiliyor musun?"

"Hayır."

"Hissetmeyi öğrenmen gerek Selin. Bundan sonra senin gözlerin hislerin olacak, onlar seni yönlendirecek.Şimdi elimi takip et."

Yanağımdan başlayıp yüzümün bazı kısımlarını çizmeye başladığında onun dediğini yaparak parmağını takip ediyordum.

"Bu çizgiler Güneş'in yüzüne vuran ışıklarının sınırı. Ve buda Yüzüne yansıyan ışıklar."

Çizdiği alanı tek tuşla boyadığını belirtircesine minik bir dokunuş bıraktı yüzüme. Sanki parmakları sihirliymiş gibiydi. Çizdiği sınırlar içerisinde gerçekten Güneş'in ışığını hissediyordum. Güneş'in yüzümde dolaştığı yerleri artık biliyordum. O hafifi yumuşatıcı ve sıcak dalga yüzümde yayılıyor gibiydi.

"Şimdi görme gerek var mıymış?"

"Yokmuş, ama bu başka şeyler için geçerli değil."

"Sen ve inadın sana bunu kanıtlayana kadar durmayacağım. Hatta film izleyelim hadi gel."

Zihnimde yankılanıp gittikçe daha girintilere yayılan ses içimde bir şeyler ezip bükmeye başladı. Film izlemiştik onunla. Gözlerimiz hakkında konuşmuştuk. İltifat etmişti. Peki ya şimdi? Benden gözlerimi almıştı. Bana tüm bunları o yaşatıyordu. İçimde kaynayıp fokurdamaya başlayan deniz beni hırçınlaştırıp kırarken yere çöktüm. İçten bir şekilde ağlayıp isyan etmeye başladığımda abimin yanıma çömelip sırtımı okşadığını hissediyordum. Annemin koşarak yanımıza geldiğini hissediyordum. Ablamın endişeli kalbinin gümbürtüsünü yanı başımda kulağımda hissediyordum. Bu hisleri yaşamama sebebp olanda oydu. Beni hislerle yaşamamın zorunlu olduğu bir dünyaya iten de oydu. Neden her şey oydu? Neden bu kadar bağlantılıydı? Etrafımdaki sesleri duyuyordum ama sank onlar bana sessizce fısıldıyor gibiydi. Ne dediklerini çözemiyordum. Onu  içimde çözemediğim gibi...

Sakinleşmiştim, artık yerde değil yatağımda yatıyordum. Galiba saatler geçmişti. Ev fazlasıyla sessizdi. Arada bir annemin telefonu çalıyor "Geçmiş olsun" dileklerini iletiyorlardı bana. Açıkçası hiç birini tanımıyordum. Onlarında beni tanıdığını hiç sanmıyordum hepsi babamdan dolaylı arayan insanlardı. Bu onları iki yüzlü yapar mıydı? İyice sıkılmaya başlamıştım. Odamdaki kişide geldiği saatten beri konuşmadığı için kim olduğunu anlayamıyordum. O an ağabeyimin bana dedikleri zihnime düştüğünde odaklandım. Nefes sesi oldukça yavaş tempodaydı. Arada bir derin nefes alıp iç çekiyordu. Bu bana bir yerden tanıdık gelse de çıkaramıyordum. Galiba en basit yolu seçecektim.

"Sıkıldım."

Cevap yok.

"Konuşmayacak mısın?"

Cevap yine yok.

"Babam olamazsın, annem aşağıda ablam ve abim ise sınavlarına hazırlanıyorlar. Hangi akrabamsın?"

Şaşırmayacak şekilde yine cevap yok.

"Bakıcı mısın?"

Cevap yok.

"Göremeyen bir insan konuşup duyabildiğine göre ona göre karşılık vermelisin."

Cevap yok.

"Bak iyice meraklandım. Kimsin sen?"

Dilsiz galiba.

"Kötü hissetmeyeyim diye bana konuşma engelli birini mi getirdiler?"

Nihayet bir cevap geldiğinde sinirlerim bozulmuştu. Karşımdaki kişi hangi köyden deliyse sesli asistan yardımıyla bana cevap vermişti.

"Konuşabiliyorum ama hasta olduğum için sesim kötü, o yüzden bu şekilde konuşabilirim seninle."

"Pekala Google asistan öncelikle ismin ne?"

"Söyleyemem yasak."

"Peki cinsiyetin?"

"Erkek."

"Tanıdığım biri misin?"

"Evet."

"Peki hangi çevremdensin?"

"Arkadaş diyebiliriz ama eski."

"Anladım, neden buradasın?"

"Annemler ziyarete geldi bende peşlerinde geldim."

"Anladım."

"Geçmiş olsun."

"Teşekkürler ama geçmeyecek gibi."

Uzun bir sessizlik aramızda kol gezindiğinde yutkunduğunu duydum. Düşüncesiz olduğu için kendini azarlıyor gibiydi.

"Her neyse, neden saatlerdir sessizce oturuyorsun? Geldiğini bana söyleyebilirdin."

"Ne yapacağımı bilemedim, sen de ilk başta sorgulamamıştın o yüzden sessizce telefona baktım."

"Peki."

Yapay zeka sesiyle olan sohbetim bittiğinde oflayarak yatakta diğer tarafa döndüm. Sanki ayaklarım sakattı yürüyemiyordum. Ayrıca odamda bir erkek varken yatmak hiç de rahat değildi. Gerçi bu niye benim odamda oturuyordu ki?

"Niye odamdasın? Başka yer mi yok?"

"Rahatsız ettiysem özür dilerim."

"Ettin, gidebilirsin."

Adım sesleri odamdan çıktığında içeriye gürültülü bir şekilde giren kişiye döndüm. Konuştuğunda ablam olduğunu anlamıştım.

"Ne kadar misafirperversin."

"Sıkılmıştım konuşmuyordu da ayrıca kimdi o?"

"Sır."

"Misafir olduğu evden bile belli değil."

"Bahçedeler o yüzden ses yok."

"İyi olmasın zaten uyuyacağım ben."

"İlaçlarını verelim sonra uyu."

İlaçlarımı aldıktan sonra ablam odamdan çıkıp gitmişti. Düşüncelerim ve hislerimle baş başa kalmıştım...

- DEVAM EDECEK -



TRİBÜN 1 - Ve GolWhere stories live. Discover now