1

171 19 98
                                    

Gökyüzünün kara kara bulutlarla donanan bir günde 10-B'nin gerginliği tüm okulda son ses duyuluyordu. Neden mi?

Çünkü sonraki ders okulda en kazık soruları sorup, ayağına kapansanız dahi bir puan bile vermiyecek olan Dottore hocanın sınavıydı. Herkes ondan korkardı. Zaten sırf derste arkadaşıyla konuştuğu için Colleiyi çöpe atmış birisi olarak(ilk başta uyarmasına rağmen Collei de devam etmişti) tüm okulda namı "Cani hoca" olarak tanılıyordu.

O sırada Kaveh telaşlı bir şekilde kağıtlara kopya yazıp yetiştirmeye çalışırken, arkasında oturan Alhaitham alaycı bir şekilde kıkırdıyordu.

Kaveh arkasına sinirlice döndüğünde ise Alhaitham gözünü oraya buraya kaçırıp suçsuz,sanki kendisi gülmemiş gibi gözükmeye çalışmıştı. Kaveh oflayarak tekrar işine döndü.

Tüm bunlar yaşanırken Cyno, götünden ter akıta akıta milletin yanına gidiyor ve kopya için yalvarıyordu. Cyno okuldaki herkes tarafından tanınması ve onun herkesi tanıması işine gelse dahi herkes "Dottore hoca" meselesinden çekiniyordu.

Cyno, en sonunda suratı bin karış aşağıda sınıfa dertli dertli girdi mecburen. Kopya vericek hiçkimseyi bulamamıştı. Etrafa umutsuzca bakarken gözü gördüğü şey karşısında anında parıldadı. Varlığıyla yokluğu bir olan, geçen sene gelmiş ve Dottore hocadan tek 100'ü alabilecek bir çocuk vardı! Onunla hiç konuşmamıştı. Aslında kimse konuşmamıştı. Ama en fazla ne olabilirdi ki? Yüzüne tükürecek hali yok ya.

Duvar kenarı, en arkanın bir önünde oturan yeşil gözlü çocuğun yanına ilerledi Cyno. Hedefine ulaştığında ilk önce çocuğun görünüşe göz gezdirdi;

Okul forması yeni yıkanıp, ütülendiği belliydi. Saçları iki tarafa düz bir şekilde taranmış, ön kahkül kısımlarında yeşil saç tutamlarına sahipti. Uzun çift çizme giyiyordu. Cyno ne yaptığına baktığında ne ara olduğu bilinmez çocuğun kafasının ona çoktan döndüğünü fark etti...

Yeşil gözlü çocuk sinirli surat ifadesiyle, memnuniyetsiz bir ses tonuyla konuşmaya atıldı Cynoyu beklemeden.

"Ne istiyorsun?"

Cyno ister istemez yutkundu. Daha önce hiç dikkat etmemesine rağmen gözüne oldukça güzel gözükmüştü. Çocuğun bu tepkisine de ne diyeceğini de bilemedi. Kala kalmıştı öylece...

Normalde Cyno hiçbirşeye veya hiçkimseye dikkat etmeden diyeceğini der ve utanmazdı da fakat şimdi, Cyno oldukça çekingen bir hale bürünmüştü.

"Ben..."

Cyno bir anda gelen rezillik hissiyle kafasını öne eğerek iki yana hızlıca salladı. Suratına kararlı bir yüz ifadesi eklemeye çalıştı. Tekrar başını kaldırdığında kendi kendine söylendi.

"Cyno, ne bu hallerin! Erkek adamsın sen."

Gelen gazla hızlıca konuşmaya koyuldu;

"Sınav için kopya verir misin diye sorucaktım-"

"Hayır."

Yeşil gözlü çocuktan gelen hazır cevap Cynonun afallamasına neden oldu. Çocuğun yüzünde 40 kg çuval taşımışçasına bir bıkkınlık vardı. Fakat Cyno bu kadar basit pes edemezdi. Sınavda batırmak istemiyordu ne de olsa.

Cyno, dizlerinin üzerine oturup kafasını çocuğa doğru kaldırdı. Ellerini dümdüz fakat birbirine paralel olucak şekilde yapıştırdıktan sonra, yüzüne, ağlamak üzere olan bir bebeği andıran ifade oluşturdu. Son sürat lafa atladı.

"LÜTFEN, LÜTFEN, LÜTFEN, LÜTFEN, LÜTFEN..."

Çocuğun anlaşılan siniri bozulmuş olmalı ki iki kaşını da çattı. Sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

"Hayır dediysem hayır'dı-"

Cyno, sözler işe yaramayınca harekete geçmesi lazım diye düşünürken gözüne çocuğun masasında duran mantar desenli bir kalem çarpıştı. Elini uzatıp tek hışımla kalemi kavradı. Aynı hızda ayağa kalktı. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu.

"O zaman kalemin benimdir."

Çocukta onun gibi ayağa kalktı. Öfkesi yüzüne 5 km uzaktan bakılınca bile anlaşılabilir vaziyetteydi. Derin bir nefes alıp tek kolunu Cynonun elindeki kaleme doğru uzattı almak için. Fakat aynı zaman aralığında Cyno geri çekti. Bir süre böyle didişmeye devam ettiler. Cyno kıkırdarken yeşil gözlü çocuk öfke soluyordu. Sesini yükselterek Cynoya karşı bağırdı. 

"Ver onu bana!"

Anlık, tüm sınıf duymuştu. Tüm gözler onlara karşı çevrildi.

Cyno etrafı umursamamıştı. Zaten her zaman gözler üzerindeydi. Bu yüzden sakince konuşmaya başladı.

"Eğer bana sınavda kopya verirsen seni rahat bırakırım."

Yeşil gözlü çocuk kendini yitirmiş biçimde ofladı. Gözünü devirip sırasına doğru yürümeye başladı yavaş yavaş. En sonunda oturduğunda gözleri Cynoya dönmüştü.

"Pekala kopya vericem. Fakat bu ilk ve son. Birdaha benle konuşmayacaksın."

Cynonun gözünde parıldamalar oluştu. Sevinçle yeşil gözlü çocuğun sırasına ilerleyip o da yanına yerleşti. Yüzünde kocaman bir sırıtma vardı. Aslında, çocuğun neden bu kadar kaba davrandığını merak etmişti. Fakat sorarak kopya işini kaçırmakta istemiyordu. O yüzden şimdilik sessiz kaldı.

Kopya//CynonariWhere stories live. Discover now