"Mhmm..." Aldığım her ısırıkta ağzım kulaklarıma varırken herkes yemeklerle ilgili tartışmaya başlamıştı bile. Bazı davetliler eski müşterilerimiz, bazıları şef ve garsonlardı. Aynı zamanda restoranın yatırımcısını da çağırmıştım, Alper'i işe almak biraz da onun fikriydi aslında. Gidişattan memnun değildi, daha deneyimli birine ihtiyacımız olduğunu söylemişti. 

   Alper en ortadaki masada yatırımcımız ve eşiyle sohbet ederken bazı kadehlerin boş olduğunu gördüm ama kimseyi rahatsız etmek istemedim, biraz daha şarap almak için içeri girdim.

"Hemen kaçıyor musun? Daha tatlıyı denemedin. İmza Çikolatalı Mini Tart'ımı yaptım, bence bu sefer-" Sözünü kestim: "Eminim müthiştir. Şarap tazelemek için geldim yalnızca." dedim elimdeki şişeyi göstererek. Şişeyi elimden aldı. Çenesini kaşıdı.

"Hmm... Değerini bilmeyi beceremeyecek insanlar için fazla güzel bir şarap. Bence onu bu ızdıraptan kurtarmalıyız." Muftaktaki bar masasına otururken uzanıp tezgahtan iki kadeh aldı.

"İnsanlar bizi bekliyor." dedim gülerek. "Beklesinler. Bu bizim gecemiz." Gülümsediğinde gözleri parlamıştı.

"Senin gecen daha çok. Her şey harika olmuş. Çok teşekkürler." Ona en azından ayak uydurmaya çalışabilirdim. Sonuçta harika bir iş çıkarmıştı. Bu yüzden masaya oturdum.

   Boş mutfağın dışardaki lambalardan gelen loş ışığında sohbete daldığımızda yumuşak müzik içeri usulca yayıldı. Alper'in bakışları vücudumu ısıtırken, "Müziği de sen mi seçtin?" diye sordum.

  Gülümseyerek başını salladı. "Evet, özel bir gece için özel bir liste."

"Beğendim." Şarkıyı mırıldanırken baş parmağımı kadehin üstünde gezdirdim.

   Alper, aniden sandalyesinden fırladı. "Öyleyse dans et benimle!" dedi, bir elini bana uzatarak.

"Ben hiç beceremem."

"Sorun değil. İlk adımı at, gerisini bana bırak." dedi ve nazikçe elimden tutarak beni masadan kaldırdı. İtirazlarıma aldırmadan elini belime koyup vücudumu hareket ettirmeye başladı.

"Rahatla. Kontrolü kaybet biraz."

   Başımı omzuna koydum, onunla uyum içinde hareket ederken bir anlığına zamanın durduğunu hissettim. Son zamanlarda kontrolü kaybetmeye gerçekten muhtaçtım. Her şeyi kontrol etme ihtiyacım beni yapayalnız bırakmıştı. Gücüm yetemeyen herkesi hayatımdan çıkarmıştım. Şimdi ise kendimi bu neşeli adamın kollarına bırakmış, müziğin ritmiyle dans ediyor, kontrolü kaybediyordum.

---

   Homurdanarak yemeğimi yemeye devam ettim. Eski hayatım artık yoktu, Alper yoktu. Buna alışmalıydım.

"Burada eskiden bir balıkçı kasabası vardı. Sonra Başkan'a karşı isyan çıkardılar."

   Yediğim lokma boğazımda kalmıştı.

"Onlara ne yaptınız?"

"Ben orada değildim. Balıklarını artık Merkez'e vermek istemedikleri için Muhafızlar'a direnmişler. Muhafızlar da..." Lafını bitirmesine gerek yoktu. Onları öldürmüşlerdi.

"Çocukları çoğunlukla alıyor Başkan. Direniş'ten ele geçirdiği uyumlu çocukları Merkez'de yetiştiriyor, evlatlık almak gibi. Benim gibi yani." Önüne bakıyordu. Kendisiyle ilgili çok kişisel bir şey söylemişti. Meraktan ölüyordum, bu zırhın altında nasıl biri vardı?

"Şunu neden çıkartmıyorsun?" Kaskını gösterdim. Masada biraz geriye doğru gitti.

"Başlığı çıkarırsam Merkez'e bir uyarı gidiyor, konumumuzu görmelerini istemem."

Kontrolü KaybetmekWhere stories live. Discover now