13. BÖLÜM - YAS SİGARASI

Start from the beginning
                                    

Kapıyı kapatıp Emir'in yanına yürüdüm. Geldiğimi gördüğünde kendisi de sahile doğru yürümeye başladı. Taşlardan kurtulup karaya yetiştiğimde ayakkabıma kum doluşmaya başladı.

İki tarafımız da iri kayalar bulunuyordu. İnsanların olduğu sahil ise solumuzda bulunan kayanın diğer tarafında kalmıştı. Biz onlsrı görebilsek te onlar bu kuytu yere dikkat vermiyordu.  Emir, kıyıya sakin sakin vuran dalgaların başında durmuş ve ayaklarını suya sokmuştu.

Ben de yanına gidip ayaklarımı dalgaların gel gitler yaparak bize çarptığı yerde durdum.  Gökyüzüne bakıyorduk. Şehrin ışıkları buraya pek yansımadığından Ay ve bir kaç parlak yıldız    ışıldıyordu karanlığı delerek.

-Buraya geldiğinde pişman oldun mu?

-Olmadım, diye fısıldadım büyülenmiş sesimle.

-Harvey'le sahile gelir miydiniz?

Göz ucumla Emir'e baktım. Sıkılgan bir tavır ve kasılmış çenesi vardı üzerinde. Harvey konusunda konuşmaktan çekindiği veya benim çekindiğimi düşünse de onu rahatlatmak için tüm gerginliğimi önümde ki şu sonu gelmez denize fırlattım.

-Pek sık değil. -rahat çıkan sesimi duyunca gözlerini şaşırmışça üzerime dikti-  Genellikle, özel tatil köylerine giderdik. Hatırlıyorum da sadece bir kere sahilde, el ele tutuşup yürümüşlüğümüz vardı.

-Sence Harvey pişman mıdır?

Ben rahat takınmama rağmen Emir hala hassastı

-Neden pişman olsun ki? Ben onunlayken bu tür detayları umursamıyordum. Onunlayken en özgür kuş, en mutlu kadındım.

-Harvey merkez de öyle kaba bir adamdı ki, sana bu kadar nazik olması bizi şaşırtırdı.

-Kaba mı? Harvey mi? Size kızar mıydı?

Emir sıcacık tavrıyla kahkaha attı.

-Hayır Karmen, çocuk değiliz kimse kimseye kızıp azarlamazdı. Yani sana karşı olduğu kadar nazik konuşmazdı. Küfürbaz biriydi biliyor musun?  En azından benimle yalnız kaldığında.

Dudağımın kenarıyla hafifçe güldüm.

-Ara sıra merakıma yenik düşer telefon konuşmalarına kulak verirdim. Ve bir seferinde öyle değişik bir küfrüne denk gelmiştim ki en az 3 gün kesintisiz gülmüştüm. Bana neye güldüğünü sorsa da cevap vermedim.

Emir dudaklarını dişleyip, gözlerini benden kaçırdı.

-Bence hangi küfürden bahsettiğimi biliyorsun, dedim sorgular gibi.

Başını iki yana sallasa da dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı.

-Sende sesli söyleyecek cesaret yok sanırım. Dur söyleyeyim de rahatla. Orangutan taşşağı.

Dediğimde bir saniye bile tutamadığı kahkahasını  kayaları titrecek kadar şiddetle patlattı. Onu ilk defa böyle içten gülerek görmüştüm. Gülmekten yerlere yatacaktı hatta neredeyse.

-Emir söyler misin Orangutan taşağı ne biçim bir küfür ya? Harvey neresinden uydurmuş bunu?

Emir beni duysa da tekrar küfrü duyunca nefesi kesilecek kadar uzun güldü.

KAN KADER (+18)Where stories live. Discover now