Bölüm 14 - Merv obası

61 5 48
                                    

》Rey《

Alparslan: ,,İşte böyle sultanım... Pazarda fark edildik ve Silvius'u elimizden kaçırdık. Lakin 2 askerini yakalayıp konuşturduk. Arslan Yusuf ittifak etmeyi kabul etmemiş."

Sultan Tuğrul, Çağrı Bey, Hasan Bey, Süleyman Bey, Yınal Bey ve Altuncan Hatun dikkatle dinlerler Selçuklu melikini. Altuncan Hatun dün saraya varmıştı. Evvelden akraba ziyaretine gittiği için Alparslan'ın vazifesinden haberi yoktu. Yeni öğrenmişti.

Yınal: ,,2 sıradan askerin sözüne nasıl inanırsın sen yeğenim? Ne diye Silvius'un peşine düşmedin?"

Alparslan sabır çeker içten. Zaten hayli öfkeliydi. Hem Arslan Yusuf'a, hem Seferiye Hatun'a, hem Komutan Silvius'a, hem de Hasan Bey'e. Yınal Bey'i de dinlemeye zerre tahammülü kalmadı.

Alparslan: ,,Yınal Bey, sen bana hesap soracak son kişisin."
Tuğrul: ,,Başlamayın yine."

Yınal Bey tam cevap verecek iken susar Sultan Tuğrul'un bu dediğini işittiğinde.

Altuncan: ,,Pazarda kovalamaca olurken Karahanlılar sizi fark etmediler mi hiç?"
Alparslan: ,,Ettiler."

Yınal yine araya girer.

Yınal: ,,Aferin sana. Hem Silvius'u elinden kaçır, hem de Karahanlıların dikkatini üzerine çek. Sultanımız sana itimat etmekle hata etmiş."

Yınal Bey bu. Rakiplerinin en ufak hatasını kullanırdı. Özellikle de sultan huzurunda. Alparslan Bey bunun farkındaydı.

Alparslan: ,,De hele Yınal Bey... Sultanımız tek buyruğuyla ölüme koşacak yeğenine itimat etmesin de kime etsin? Sana mı? Bir isyankara, bir asiye mi? Baş kaldıran bir hadsize mi?"

Yınal Bey sesini yükseltir.

Yınal: ,,Senin dilin epey uzamış yeğenim! O diline hakim ol, yoksa..."

Alparslan da sesini yükseltir.

Alparslan: ,,Yoksa ne?!"

Yınal Bey Alparslan'ın üzerine yürür. Çağrı Bey aralarına girer.

Çağrı: ,,Geri durun!"
Yınal: ,,Sen geri dur ağabey! Yetti gayrı!"
Alparslan: ,,Asıl sen yettin Yınal Bey!"

Sultan Tuğrul oturduğu tahttan kalkar.

Tuğrul: ,,Yeter!"

Melikler yerlerine geçerler.

Tuğrul: ,,Siz ikinizin husumetine karnım tok! Benim huzurumda olduğunuzu unuttunuz mu?"

Alparslan konuyu değişir.

Alparslan: ,,Sultanım, askerlerin hakikati söylediklerine eminim."
Süleyman: ,,Nasıl bu kadar emin olabilirsin gardaşım?"

Alparslan susar. Hakikati bizzat Arslan Yusuf'tan, Seferiye Hatun'dan ve Komutan Silvius'tan öğrendiğini söyleyemez. Aksi taktirde gizlediği olaylar açığa çıkabilirdi.

Tuğrul: ,,Desene Alparslan."

Alparslan yorulmuştu. Ağrısı daha da artar. Belli etmemek için elinden geleni yapıyor. Gözleri yarıya kadar kapanır. Çağrı Bey omuzlarından tutunca yine tam açar gözlerini.

Çağrı: ,,Oğul, neyin vardır?"

Hasan Bey endişeli şekilde bakar.

Alparslan: ,,Yok bir şey. Endişelenmeyin."
Tuğrul: ,,Bilmediğimiz bir şey mi oldu?"
Alparslan: ,,Bilmeniz gereken her şeyi anlattım sultanım, rahat olun. Yorgunluktan olsa gerek."
Hasan: ,,Yiğitlerimiz vazifelerini hakkıyla yerine getirebilsinler diye beyimiz onların yerine nöbeti devraldı uzun müddet, ondan yorgun düşmüştür sultanım. Biraz dinlenirse geçecektir."

AlpSef: Nefret etme, çok seversin...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin