AlGon: çocukluk aşkı

1.1K 30 61
                                    

Not: Ya küçükken tanışmış olsaydık da kader yollarımızı ayırıp, bir şekilde tekrar birleştirseydi?

4500 klm 🫡

____________________________

-Kararımı verdim! Seninle evleneceğim!
-Ne?

~

Son zamanlarda Türklerin üstüne fazla yüklenen bizanslılar, tüm boy beylerini endişelendirmeye başlamıştı.
En güçlü boylardan birini yöneten Yakup Bey, hepsiyle teker teker görüşme niyetindeydi.
İlk hedefi, yiğit ve savaşçı olarak bilinen Ertuğrul bey oğlu Osmandı.
Mektubunu en hızlı ulağıyla gönderdi.

Fazla geçmeden de aldı cevabını.
Germiyan topraklarına davet edilen Osman bey, tüm ailesini alıp yola koyulmuştu.
Osman, Bala ve Malhun, alplarla beraber atlarının üzerinde yolculuk ederken; yedi-dokuz yaşlarındaki Alaeddin ve Orhan ve üç yaşındaki Fatma, yanlarında bacılarla arabadan takip ediyorlardı ebeveynlerini.

Ziyaret kısa sürecekti. Niyetleri bizans hakkında istişare etmek ve onları püskürtmenin en yararlı yolunu tartışmaktı. Ticari meseleler de vardı elbet, ama düşman ilk sıradaydı.

Sarayın bahçesine varır varmaz askerler tarafından karşılandılar.
Atları, barınaklara götürmek üzere aldılar ve sarayın girişini gösterdiler.
Yemek salonuna kadar eşlik edilen Osman ve ailesi hayretle bakıyordu saraya, denildiği kadar vardı.

İçeriye girdiklerinde tüm Germiyan ailesi ayaktaydı.
Yakup, Osman beyi; Saadet ise Bala ve Malhun hatunu karşıladı.

Çocuklar geride kalmıştı.
Birden Yakup beyin büyük oğlu yanlarına geldi.

-Siz dövüşmeyi bilir misiniz?
-Biliriz elbet! Talim edelim mi?

Mehmetin sorusuna atılıp cevap vermişti hemen Orhan. İkili birlikte alpların ettiği gibi el sıkışırken, Mehmetin cüssesinden görünmeyen küçük kız başını kenara eğdi.
Alaeddin ve Goncanın ilk göz göze gelişiydi.
Başlarıyla selamlaştılar.

Sonra ayakta zor duran Fatmayı gördü kız. Küçücüktü.
Hemen yanına gidip saçlarını sevdi ve ellerinden tutup masaya kadar eşlik etti ve yanına oturttu.
Fatma hiç çekinmemişti bu yumuşak ablaya karşı.
Alaeddin ise gözlerini dört açmış izliyordu kızları.
Yanlarına gitti.

-Adın nedir?
-Gonca. Senin?
-Alaeddin.

Boş olan tarafındaki yastığı düzeltti Gonca, Alaeddini yanına davet edermiş gibi.
Küçük şehzade önce biraz tereddüt etse de oturdu yanına.

-Sen ağabeyimle talim konuşmayacak mısın? Bak, senin ağabeyin de oradadır.
-Yok. Nasıl olsa sabah erkenden kalkar dövüşürler onlar. Ben de giderim yanlarında.
-Nerden bilirsin? Mehmet ağabeyim zor kalkar.
-Bilirim işte. Kalkacaktır eminim.
-O zaman beni de uyandır, talim ederiz hep birlikte.
-Seninle mi?
-Evet.
-Hiç kızlarla talim etmedik biz.
-Beni küçük mü görürsün? Seni alt edeyim de gör.

Alaeddinin cevap vermesine izin vermedi Gonca. Dudaklarını büzüp yüzünü çevirdi.
Kalakaldı şehzade.
Neyse ki herkes oturmuştu yemeğe.

-Ee Osman bey. O vakit seni toplantı odasına alalım.
-Dua? Dua etmeyecek miyiz baba?
-Şeyh Edebalinin torunu olduğu nasıl da belli. Alaeddin sensin değil mi?
-Evet benim. Siz de bu sarayın sahibi olsanız gerek.
-Ben Germiyanoğlu Yakup bey. İsmimi eyi belle Alaeddin, büyüdüğünde seninle iş etmek isterim.
-Olur.

Kafasını annesine çevirdi şehzade, onay aldıktan sonra da ellerini açıp herkesi aynısını yapmaya teşvik etti.

Bir saniye bile gözlerini Alaeddinden ayırmadı Gonca. Yaptığı her hareketi, ettiği her kelamı takip ediyordu ama farkında bile değildi.
Kendine geldi başını sallayarak, yanındaki Fatmaya döndü.

AlGon  -  One ShotsWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu